24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Güçlü ve bağımsız dış ticaret

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD’nin en çok ticaret yaptığı ülkenin Çin olduğu zannedilir. Değildir… ABD, en çok kuzey komşusu Kanada ile sonra da güney komşusu Meksika ile ticaret yapar. Öyle ki, ABD’nin Kanada ve Meksika ile toplam ticareti, yıllık 5,5 trilyon dolarlık dış ticaretinin yüzde 30’u gibi devasa düzeyde gerçekleşir. Bence, şaşırtıcı değil. Zira, komşu devletlere dış ticaret önceliği tanımak, akılcı bir politikadır ve dünyanın bütün güçlü ekonomileri, bunu mutlak bir kural olarak uygularlar. Komşularla ticari doyum sağlandıktan sonra da çok uzaklara gidilmez ve ticaret önceliği yakınlarda, yani kıta içinde kalır. Komşularda, yakın coğrafyada ve kıta içinde bulunamayıp gereksinimi devam eden mallar veya satılamayıp elde kalan mallar, -mecburen- uzaktaki ülkelere doğru yola çıkarılırlar. Yani hiç kimse, sokağındaki bakkal varken veya sokaktaki bakkal kapalıysa mahalledeki diğer bakkallar dururken arabasına atlayıp 30 kilometre uzaktaki bakkaldan ekmek satın almaz. Tekrar vurgulamak gerekirse, komşular ile yüksek seviyeli ticaret yapma yaklaşımı, güçlü ekonomilerin tercih ettiği, son derece akılcı bir yaklaşımdır; bir nimettir. Diğer taraftan, emperyalizmin dünya üzerinde yol açtığı kaos, zayıf ekonomileri, “komşu ile ticaret yapma nimeti”nden alıkoyan bir şeytanlıktır. Emperyalizm, zayıfı, komşusuyla kavga ettirir, aralarındaki ticareti dinamitler, ticaret yapılamayınca ikisi de zayıflar, bir sonraki kaosun hazır ortamı içinde bu sarmal defalarca tekrarlanır durur. Daha iyi anlamlandırabilmek için örneklerle devam edeyim…

KOMŞULARI İLE TİCARET YAPAN GÜÇLÜLER

Örneğin İsviçre, dış ticaretinin yüzde 29’unu sınırdaşları Almanya, Fransa ve İtalya ile yapar; İsviçre dış ticaretinin yüzde 52’si Avrupa içinde kalır. En uzak Avrupa ülkesine bile sadece 1.500 kilometre uzakta olduğunu düşünürsek, Avrupa’nın göbeğindeki İsviçre’nin zaten tüm Avrupa’nın komşusu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kesin netice şudur: İsviçre, bugünkü zenginliğini büyük ölçüde Avrupa ile yaptığı ticarete borçludur.

Sömürgeci Fransa’yı örnek seçtiğimizde ise tablo biraz daha ilginçleşiyor. Çünkü, yağmacı Fransa bile, dış ticaretinin yüzde 40’ını, yalnızca karadan sınır komşuları ile yapıyor. Hatta denizden komşularını da hesaba katarsak tüm komşuları ile yaptığı dış ticaret oranı, yüzde 48’e yükseliyor; Avrupa ile yaptığı ticaret oranı ise, tüm dış ticaretinin yüzde 66’sı… Yani, Fransa’nın komşuları ile yaptığı ticaretten kazandığı servet, Afrika’yı Asya’yı yağmalayarak elde ettiği servetin bile önüne geçmiş durumda.

NATO’ya üye olmak isteyen İsveç’e de bakalım. İsveç, dış ticaretinin yüzde 50’sini komşuları ile yapıyor. İsveç’in dış ticaretinde Avrupa’nın payı -inanılacak gibi değil ama- tam tamına yüzde 78… Anlayacağınız, tüm Avrupa ülkeleri, dünyanın kalanına gereksinim duymadan kendi aralarında, kapalı bir ticaret zinciri kurmuş gibi görünüyor.

Asya’ya da bakalım. Çin: 6,3 trilyon dolarlık dış ticaretinin yüzde 17,5’lik kısmını karadan sınırdaşlarıyla; yüzde 25,5’lik kısmını ise deniz komşularıyla; toplarsak yüzde 43’ünü karadan/denizden komşularıyla yapmaktadır. Çin’in Asya kıtası ile yaptığı ticaret ise, toplam dış ticaretinin yüzde 54’üdür. Anlayacağınız, Çin’in devasa ekonomisi bile, komşularının ve üzerinde yer aldığı Asya kıtasının omuzları üzerinde yükselmektedir…

KOMŞULARI İLE TİCARET YAPAMAYAN ZAYIFLAR

Mazlum dünyaya bakalım: Örneğin Mozambik… 23 milyar dolarlık dış ticaretinin yüzde 14’ünü, sadece komşusu Güney Afrika Cumhuriyeti ile yapmaktadır. Güzel ama, Mozambik’in dış ticaretinde diğer sınır komşularının payı sadece yüzde 2,5’te; sınırdaş olmadığı Afrika ülkelerinin payı ise sadece yüzde 1,5’te kalıyor. Çok ilginç, fakir Mozambik’in hemen karşı kıyısındaki Madagaskar ile yaptığı ticaret bile, -aralarında nasıl bir düşmanlık varsa- tüm dış ticaretinin 13.000’de 1'i kadardır… Anlayacağınız, Güney Afrika Cumhuriyeti haricindeki Afrika devletleri ile dostça ticaret yapamayan Mozambik’in yoksulluktan kurtulması biraz zor görünüyor…

Gana’ya da bakarsak, yıllık 11,5 milyar dolarlık dış ticaretinin yalnızca yüzde 5’ini komşularıyla yapabiliyor; tüm Afrika kıtasıyla yaptığı ticaret ise toplam dış ticaretinin yalnızca yüzde 11’i… Diğer mazlum Afrika devletlerinin de hem komşuları hem de diğer Afrika devletleri ile kurabildikleri ticaret ilişkileri son derece zayıf. Batı’nın yüzlerce yıldır aralarında kavga çıkartıp sömürdüğü Afrika devletleri arasındaki kavga, yine emperyalist Batı tarafından sürekli körüklendiğinden Afrika, sağlıklı bir kıta içi ticaret dayanışmasına kavuşamamakta…

Sonuçta; dünya ticaret verilerinin sunduğu resme bakıldığında net olan iki şey vardır: Birincisi, komşularla yüksek seviyeli ticaret ilişkisi içine girmek, dünyanın en güçlü ekonomileri için bile öncelikli ve vazgeçilmez bir konudur. İkincisi, komşularına düşmanlık besleyip onlarla ticari ilişkilerini düşük tutan devletler, ekonomilerinin zayıflayacağını iyi bilmelidirler...

TÜRK DIŞ TİCARETİ TEHLİKELİ SULARDA

Dünyadaki örneklerden sonra sıra Türkiye’de. Baştan ifade etmek gerekirse; Gana kadar feci değil, ama İsveç kadar da mükemmel değil… Türkiye çok sayıda komşusu olduğu için, ticaret kolaylığı bakımından dünyanın şanslı ülkelerindendir; zira, kara sınırı bulunan 8 ülkeye ilave olarak denizden komşusu 9 ülke daha vardır. Anlayacağınız, lojistik olarak en kolay yoldan 17 ülkeyle ticaret yapma şansı bulunan bir ülkede yaşıyoruz. 2022’de toplam dış ticareti 618 milyar dolar olan Türkiye; 8 kara komşusu ile yalnızca 43,6 milyar dolarlık (toplamın sadece yüzde 7’si) ticaret yapmıştır. 9 deniz komşumuzdan sadece Rusya ile olan ticaretimiz, 68 milyar dolar (toplamın yüzde 11’i) olurken, diğer 8 deniz komşumuz ile yalnızca 43,5 milyar dolarlık (toplamın yüzde 7’si) ticaret yapabilmişiz. Özetlersek Türkiye, 17 komşusu ile toplam dış ticaretinin yalnızca yüzde 25’ini yapmayı başarabilmiştir. Türkiye’nin Rusya haricindeki komşularıyla yaptığı dış ticaret için, “Eh işte!” denebilir. Bununla beraber, yakın komşularıyla dış ticareti vasat olan Türkiye’nin 2022’de, Avrupa kıtası ile yaptığı 351 milyar dolarlık (toplamın yüzde 57’si) çok yüksek seviyeli dış ticaret, dikkat çekicidir.

AB’ye girme sevdasıyla hareket eden Asyalı Türkiye, esasında Avrupa’ya yüksek düzeyde “ticaret rüşveti” ödemektedir. Bu durum, Türkiye’yi, Avrupa ile “artış eğilimli bir ticaret bağımlığı” noktasına taşımıştır. Türkiye-Avrupa ticaret bağının -bir bahaneyle- aniden koptuğunu varsayan bir senaryo; Türk ekonomisini yıkabilecek bir depreme karşılık gelebilecekken, güçlü Avrupa ekonomisinin kaldırabileceği miktarda zarara uğraması anlamına gelecektir.

Kronik güvenlik sorunlarına kaynaklık eden Batı ile Türkiye’nin yüksek seviyeli ticaret ilişkisine girmesi, “boğulma riski”ni kabullenerek tehlikeli sularda yüzmesi anlamına gelmektedir. Türkiye, dış ticaretinden en az riskle, en yüksek faydayı görebilmek için, karadan ve denizden komşuluk ilişkisi içinde olduğu 17 ülke ile yaptığı toplam ticaret yüzdesini yüzde 25’ten yüzde 50’lere yaklaştırmanın; AB, ABD ve İngiltere ile yapılan yüksek seviyeli ticaretin ise önemli bir bölümünü Asya’ya ve mazlum Afrika’ya (Afrasya’ya) taşımanın altyapısını hazırlamak zorundadır.

Anlayacağınız, Asya ile ticaretini zayıf tutup emperyalist Batı ile bağımlılık derecesinde ticaret ilişkisine giren Türkiye, bu politikasından vazgeçmezse ve “Başta Rusya, İran, Suriye, Mısır olmak üzere tüm komşularıyla daha sağlam bağlar kurmaz ise” çok feci sakata gelir. Türk ekonomisi, emperyalizme güç pompalamak yerine, emperyalist kaos ortamının kurban etmek istediği komşuları ile ticaretini, kısa zamanda ikiye, üçe, dörde katlamak zorundadır. Türkiye’de böylesi “devrimci” çözümleri sürükleyebilecek kadroların bulunduğu tek bir yer vardır, o yerin adı da Vatan Partisi’dir.