Güneşi zapteden altın gençler
Kuzey Irak’ta pusuya düşürülen askerlerimizin kafasına çuval geçirildi! Özel Kuvvetlerimize mensup bu askerlerin mealen şunları söyledikleri basında yer aldı: “Karşılık verseydik, III. Dünya Savaşı çıkardı!” Bu sözler genellikle dengeli, diplomatik ve itidal dolu bir davranış olarak kamuoyuna aksettirildi. Ancak politika kokan bu sözler askerin doğasına uygun değildi! Askerden beklenen ülkesinin onur ve şerefi neyi gerektiriyorsa, öyle davranmasıydı...
TGB TARİH PİYESİNDE SAHNE ALIYOR
ABD’nin yaptığı bu düşmanca ve kalleşçe eylem Türk milletinde derin bir üzüntü ve düş kırıklığı yarattı. Her Türk kendisini aşağılanmış hissetti! Türkiye Gençlik Birliği (TGB), ulusumuzun damarlarında dolaşan bu nefretin bir yansıması olarak tarih sahnesine çıktı. ABD ve NATO askerlerini çuvalla buluşturdu! PENTAGON bile devreye girmek zorunda kaldı!
GENÇ BİR TGB’LİDEN YURTSEVERLİK DERSİ
Hasdal’da vatan nöbetindeyim...”Ziyaretçiniz var” dediler. “Hayırdır inşallah!” diyerek yola koyuldum. Karşımda 17 yaşında, gözleri çakmak çakmak pırıl pırıl sevimli bir genç kız! Sözlerini soluk almadan arka arkaya ve heyecanla sıraladı: “Komutanım, TGB’nin İstanbul Üniversitesi ekibindeyim. Sizlerle gurur duyuyoruz. Hepimiz adına hapis yatıyorsunuz. Gençlik olarak görevi biz devraldık. Merak etmeyin! Bu duvarları yıkarak sizi dışarı çıkaracağız! Yeni Türkiye’yi hep birlikte kuracağız...”
Bu cesur ve inançlı genç kız, bana hayatım boyunca unutamayacağım güzel bir ders vermişti... Bir hafta kendime gelemedim!
ATATÜRK’E DE Mİ SANSÜR!
Hasdal avlusunda kısa bir volta attım. Koğuşa girdim. Duvarlara kadar sinen bir ölüm sessizliği her yere hâkim olmuştu. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Bir gariplik olduğunu fark ettim. Kara Harp Okulu’nda yapılan bir törende, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin en anlamlı bölümü, muhtemelen bazı çevrelere yaranmak için sansür edilmişti!
Birkaç gün sonra TGB’nin toplu olarak bütün hitabeyi sansürsüz okuduğu bir eylemi televizyon kanalında izledik... Bu topraklardan Mustafa Kemal’in izlerinin asla silinemeyeceğini anlayarak derin bir soluk aldık...
BARİKAT MI, O DA NE!
Eşim Sevgi ile Hasdal’da açık görüşte bir araya geldik. Gözleri parlayarak Cumhuriyet Bayramı coşkusunu anlatıyordu: “Ulus Meydanı’na güçlükle girdim. Olağanüstü bir kalabalık vardı. Hem biber gazı hem de tazyikli su sıkarak bizi dağıtmaya çalıştılar. Biber gazı nefes alışımı güçleştirdi! Dengesiz bir anımda tazyikli su ile yere yıkıldım. Tansiyonum çıktı ve fenalaştım! Bir anda TGB’li gençler beni kaldırdı ve bir naklen yayın aracının içine soktular. Kendime geldim ve yeniden yürüyüşe katıldım. Barikatların nasıl yerle yeksan olduğunu görmeliydin. TGB tam bir destan yazdı! Şarkılar söyleyerek Anıtkabir’e girdik...
EMANETE HİÇ İHANET ETMEDİLER!
Atatürk kendi kurduğu parti olan CHP’ye Cumhuriyet’i emanet etmedi! TSK’ya emanet etmedi! Adının başına, Mahmut Esat Bozkurt’un önerisi ile “Cumhuriyet” sıfatı taktığı savcılara, diğer ifade ile yargıya da emanet etmedi! Yaşanan olayları görünce, “Ne kadar da haklıymış!” diyoruz. Ne muazzam bir öngörü!
Sevgili Ata’mız en büyük eserini Türk gençliğine emanet etti... TGB’nin öncülük ettiği o gençlik Atasına lâyık olduğunu yüzlerce kez ispat etti! Atatürk’ün Bursa Nutku’nu onların asil duruşunda buluyoruz! Kimsenin önünde diz çökmüyor, kimseden aman dilemiyorlar! “Biz görevi Atatürk’ten aldık!”, “Bu topraklarda Mustafa Kemaller yenilmez!” diye haykırıyorlar. Sel olup akıyor, Ata’nın önündeki tüm barikatları yıkarak, tarihin çöplüğüne atıyorlar... Atam, rahat uyu! “İşte senin anladığın Türk genci ve Türk gençliği!”
TGB’NİN GENETİK KODLARI
TGB Cumhuriyet’in ciğerlerine umut ve direniş oksijeni pompalıyor. Uçsuz bucaksız ormanlardaki yemyeşil ağaçlar gibi ülkenin havasını temizliyor... Onlar engin bozkırlardaki nadide çiçekler... Bu toprakların en kıymetli hazinesi! Güneşi zapt etmeye hazırlanıyorlar...
Çeşitli etkinliklerle TGB 10’uncu yılını kutluyor. Dün gece hiç uyumadım. Sabaha kadar, 10’uncu yıl münasebetiyle çıkardıkları “Şu Çılgın Gençler!” adlı muhteşem eseri okudum. Aklımdan şunlar geçti:
Bu gençler günün birinde Türkiye’yi yönetecek! İşte o zaman, daha mutlu, daha adil, daha huzurlu, daha zengin bir Türkiye’nin havasını hep birlikte soluyacağız... Bu karanlık dönemi, bu fetret devrini anlatan tarihçiler, kör karanlığa ışık tutan bu yıldızlara özel bir sayfa açacak...
Yolunuz ve bahtınız açık olsun! Daha nice on yıllara...