23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Güven endekslerindeki yükseliş eğilimi kalıcı olabilir mi?

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Geride bıraktığımız hafta içinde, ülkemizde açıklanan Ocak ayı Güven Endeksleri beklentilerin belirgin bir şekilde ve olumlu yönde değişmeye başladığına işaret ediyor. Bu durumun kalıcı mı, yoksa bazı gelişmelerden aşırıya kaçan oranda etkilenmiş geçici mi olduğunu zamanla anlayacağız. Fakat bu durumu yadırgadığımızı itiraf etmeliyiz; zira halkın gündeminde ekonomik sorunlar ön plana çıkar ve diğerleri ile arasındaki farkı açarken, güven endekslerinin yükselmesi çelişkili bir görünüm sergiliyor!
Tüketici güven Endeksi, bir ay öncesine göre yüzde 11,1 oranında yükselerek 72,3 puan düzeyine sıçramış. Reel Kesim Güven Endeksi 5 puan artarak 108,3 düzeyine tırmanmış; fakat mevsimsellikten arındırılmış Kapasite Kullanım Oranında sınırlı bir gerileme yaşanmış. Hizmet Sektörü Güven Endeksi yüzde 6,0, Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksi yüzde 5,6 ve İnşaat Sektörü Güven Endeksi yüzde 6,7 oranlarında yükselmiş. Bu veriler, Ocak ayı Ekonomik Güven Endeksinde de belirgin bir yükseliş yaşanacağına işaret ediyor.
Bu aşamada sormak gerekiyor! Geride bıraktığımız yılın son çeyrek dönemi boyunca genelde gerileme eğilimi sergileyen güven endeksleri, ne oldu da aniden yükselişe geçti? Bu konudaki anket çalışmalarına katılanlar ne ölçüde gerçekçi olabiliyor? Bu sorulara yanıt ararken insanlarımızın duygusallığını, gelişmelerden aşırıya kaçan oranda olumlu veya olumsuz etkilenebildiğini unutmamamız gerekiyor. Ayrıca Ocak ayı güven endekslerine ilişkin anket çalışmalarının, Askeri operasyon öncesinde yapıldığını ve sadece öncesindeki söylemlerden kısmen etkilenmiş olabileceğini hesaba katmak gerekiyor.
Güven endekslerindeki yükselişi içerideki ekonomik eğilimler ile açıklamak pek olası görünmüyor. Enflasyon baskısını besleyen zam yağmurlarının henüz dinmediğini de görmek gerekiyor. İhracat konusunda ise ciddi bir sıçrama beklenmiyor. Geride bıraktığımız yıl geleceğin talebini öne çeken vergi teşvikleri nedeniyle iç talep canlı olamayacak. Nasıl aşılacağı kestirilemeyen kaynak sıkıntısı ve fiyat oynaklıklarındaki yükselişe bağlı belirsizlik algısı nedeniyle yatırımlardaki artış da sınırlı kalabilir. İşçi ve işveren arasındaki ilişkilerin ise kısmen gerginleştiği dikkat çekiyor. İnşaat sektöründeki büyüyen dengesizlikler ve satışların yetersizliği ise olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor.
Küresel koşullar ise güven vermiyor. Bu yılın ilk haftalarındaki iyimserlik güven endekslerindeki eğilimi etkilemiş olabilir; fakat bu durumun kalıcı olmayabileceğini de hesaba katmak gerekiyor. Dolar kuru kısmen gerilemiş olsa da, döviz sepeti bazında Türk Lirasının kayıplarını geri alamadığı gözleniyor. Mevduat ve kredi faizleri ise ya yükseliyor veya yüksek düzeyini koruyor. Yüksek düzeyli dış finansman ihtiyacının karşılanabilmesi konusundaki zorluklar, olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor ve kaynak sıkıntısının hafiflemeyeceği beklentisini güçlendiriyor. Siyasi İradenin düşük faizli kredi vaatleri, bu olumsuzlukları telafi edemiyor.
Güven endekslerindeki yükselişte psikolojik ve teknik faktörler daha belirleyici rol oynamış olabilir. Yeni yılla birlikte beyaz bir sayfa açabilme umudu ve bunu besleyen özlemler, bunları yaşatabilme adına gerçekleri kısmen de olsa görmezden gelmeyi gerektiren duygusallıklar devreye girmiş olabilir. Ayrıca insanların davranışları sonucu ortaya çıkan eğilimlerin dalgalı olabileceğini de hesaba katmak, gerileyen her trendin bir yerde bir çeşit geçici düzeltme yapabileceğini akıldan çıkarmamak gerekiyor; yere düşen her şeyin farklı oranlarda sekmesi olabilir.
En kötünün geride kalmış olmasını hepimiz temenni ederiz; fakat acı gerçekler ve orta vadeli eğilimler henüz böyle bir durumun söz konusu olmadığını söylüyor. Eğer güven endekslerine yansıyan iyimserliği abartır ve risk alma konusunda aşırılık sınırlarını zorlamaya başlar isek, kendimizi ciddi hayal kırıklıkları ile tanışmak zorunda bırakmış olabiliriz.
Son on yıl genelinde yaşananlardan ders alabilmiş olmamız gerekiyor! Koşullar, gerçekçi olmaya çalışmamız ve derinlik sarhoşluklarına kapılmamaya özen göstermemiz konusunda herkesi uyarıyor olabilir.