05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Güvenliğimizi Pazarlık Konusu Yapanlar Kim?

Şehmus Yıldırım Gençer

Şehmus Yıldırım Gençer

Site Yazarı

A+ A-

Atalarımız ‘’yenilen pehlivan güreşe doymaz’’ sözünü sanki bugünkü ABD için söylemiş. ABD, son birkaç yılda çıktığı bütün güreş minderlerinden mağlup ayrıldı. Türkiye, Irak, Suriye, Afganistan, Kazakistan ve en son Ukrayna’da sırtı yere geldi. Fakat ABD yenilgiye doymamış olacak ki bu seferde İsveç ve Finlandiya üzerinden yeni bir cephe açıyor.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girme talebi ABD’den bağımsız düşünülemez. Ukrayna’da kaybettiği mevzileri kazanmak için bir fırsat görüyor. Ancak İsveç ve Finlandiya açısından durum tehlikeli. Ukrayna örneğinden ders çıkarmaları gerekir.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınmasını Türkiye’ye etkileri üzerinden değerlendirmeliyiz. NATO’nun genişlemesi, Türkiye’nin menfaatine midir?

Konuyla ilgili açıklamalar yapan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ‘’İsveç terör örgütlerinin kuluçka merkezi…biz bunların neyine güveneceğiz? Pazartesi geleceklermiş, kusura bakmasınlar, yorulmasınlar.’’ açıklamasıyla tavrını belirtmiş oldu. Cumhurbaşkanımızın bu açıklaması olumludur ve Türkiye’nin güvenliğini öncelemektedir.

Siyasi Müzakere mi At Pazarlığı mı?

Ancak hükümete yakın köşe yazarlarından bu açıklamayı törpülemeye çalışan yazıların olduğunu görüyoruz. 17 Mayıs Salı günü Sabah Gazetesinde köşe yazan SETA yöneticisi Hasan Basri Yalçın’ın yazısında bu endişe var.

Hasan Basri Yalçın, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girme talebini Türkiye açısından bir fırsat olarak değerlendiriyor. Fırsat yorumuna katılıyoruz ancak fırsatın içeriği konusunda Sayın Yalçın’dan ayrışıyoruz.

Öncelikle Hasan Basri Yalçın yazısında Türk okuyucularına değil de İsveç ve Finlandiya’daki yetkililere sesleniyor gibi. Erdoğan’ın açıklamalarından ümitleri kırılanlara cesaret verip ‘’Türkiye, İsveç ve Finlandiya’ya zinhar NATO’ya katılamaz demedi’’ diye bir izah getirip Türkiye’nin bu tavrını ‘’eli yüksekten tutma’’ olarak yorumluyor.

‘’Eli yüksekten açma’’ bir pazarlık terimidir. Mal alım-satım işlemlerinde sıkça kullanılır. Malını istediği fiyattan satmak isteyen satıcı önce değerinin daha üstünde bir miktar belirler ve alıcıyla bir pazarlığa tutuşur. Genellikle de orta yol bulunarak satış işlemi gerçekleşir. Tabii el yüksekten açıldığı için, buluşulan orta yol satıcı açısından hedeflenen yol olur.

Sayın Yalçın, Türkiye’nin NATO’yla olan ilişkilerini siyasi düzlemden çıkarıp at pazarlığı düzlemine getiriyor. Tabii bu düzlemde Türkiye’nin güvenliği, öncelikleri tersyüz edilmiş oluyor.

Mesela Sayın Yalçın’a göre geçmişte NATO’yla daha iyi pazarlık etseydik belki 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi gerçekleşmezdi. Ya da ABD-NATO, PKK’ya binlerce tır silah vermezdi. Demek ki geçmişte bu pazarlık iyi tutulamamış. Ya da eli yüksekten açan biz değil de NATO olmuş.

Pazarlığın Getirdiği Sorular ve Sorunlar

Bu pazarlık gündemi önümüze yeni sorular getiriyor.
Hangi pazarlık yöntemi ABD’nin Yunanistan’da Dedeağaçta’tan Girit’e kadar kurduğu üslerin kurulmasını engeller?

Hangi pazarlık yöntemi ABD’nin ve Batı’nın Ermeni Soykırım yalanını ülkemize karşı bir sopa gibi kullanmasının önüne geçer?

Hangi pazarlık yöntemi İkinci İsrail’in kurulmasını engeller?

Türkiye’ye yönelen tehditleri pazarlıkla mı aşacağız yoksa o yönelen tehditlere karşı bir strateji oluşturarak mı?

Pazarlığın Zemini

Pazarlık fikrinin hükümet yöneticileri içerisinde ne kadar etkili olduğunu ölçemiyoruz. Ancak Sayın Erdoğan’ın açıklamasındaki hatalara da değinmemiz gerekiyor. Başta Cumhurbaşkanımızda ve hükümet kademelerinde NATO’yu bir güvenlik örgütü olarak gören yaklaşımlar bu pazarlık fikrine de zemin yaratıyor.

NATO içerisinde Türkiye bugüne kadar hangi güvenliğini sağlamış ki bu saatten sonra bu güvenliğini korusun? NATO’ya girdiğimiz yıldan bugüne yaşadığımız acı tecrübelerin maalesef bu açıdan öğretici olmadığını görüyoruz.

Cumhurbaşkanımızın, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girişini engelleme adımı olumludur ancak yetersizdir. İsveç ve Finlandiya’yı terör örgütlerinin merkezi diye haklı olarak eleştiriyoruz. Peki NATO ülkeleri, PKK ve FETÖ ilişkileri konusunda çok mu masum? İsveç ve Finlandiya’nın bin misli daha suçlular. FETÖ’yü içimize yerleştiren, PKK’yı eğitip donatan NATO’nun kendisidir.

NATO’yu engellemek ve ona karşı daha iyi pozisyon almamızın tek koşulu NATO’dan ayrılmaktır. İkinci bir yol yoktur. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesini engellememiz onların terör örgütlerine olan desteğini kesmeyecektir. PKK’yı desteklemelerinin esas amacı İkinci İsrail’i kurmaktır. Bu projeden veto oyu kullanarak onları vazgeçiremeyiz.

Türkiye’nin güvenliğini pazarlık konusu edenler sıraladığımız tehditlerin ya farkında değiller ya da bu tehditlere karşı ‘’ABD’yi fazla kızdırmayarak’’ savuşturacağımızın hayalindeler.

Tehditleri karşı koymanın biricik yolu NATO’dan ayrılmaktır ve Türkiye bu yoldadır.

NATO Finlandiya İsveç