Güvercinin Simurg’a aşkı
Bir zamanlar kuşlar diyarında, dağların doruklarında, Simurg diye anılan heybetli mi heybetli, güçlü mü güçlü, cesur mu cesur bir kuş yaşarmış. Bütün kuşlar ona hayranmış. Simurg ise sadece birine, dişi bir şahine, onun keskin gözleriyle avına süzülüşüne hayranmış. Diğer dişi kuşlar çok kıskanırmış şahini. Ama en çok da küçük güvercin kıskanırmış. Simurg’la şahinin uçtuğu kadar yüksekten uçamadığı için, yüreği Simurg’un ölümsüz aşkıyla yanar, uzaklardan onların gökyüzündeki dansını izler, gözyaşı dökermiş.
Gel zaman git zaman, Simurg bir gün bir kurt sürüsünün saldırısına uğramış. Saatlerce dövüşmüş, ama yenememiş sürüyü, yenilmemiş de. Simurg’un yaralı bedenini bulan kartal ve doğan, onu hemen doruklardaki evine taşımış. Akşam olup da şahin avdan gelince, kanadı kırık Simurg’unu görmüş ve günlerce, gecelerce ağlamış Simurg’u için. Aşağıdaki ovalarda sevdiğini göremediği için sessizce ağlayan biri daha varmış; küçük güvercin.
Simurg, kanadı kırık yatmaya devam ederken; günler günleri, aylar ayları kovalamış. Sonunda şahinin aklı yüksekteki bulutlara, etine dolgun tavşanlara takılmaya başlamış. Artık ağlamaz ve ava gidince eve dönmez olmuş. Sonunda bir gün, bir akbabayla kaçıp gidivermiş, Simurg’a bir veda bile etmeden. Simurg sessizce izlemiş onların gidişini, ama içine akan öfke ruhunu parçalamış, ağıtlar yakıp, naralar atarak yeri göğü inletmeye başlamış. Ama bu ağıtlar şahine ulaşmamış. Onun yerine küçük güvercinin kalbindeki acıların üstüne akıvermiş. Simurg’a duyduğu ölümsüz aşkla, onu gözleriyle görmek ve yaralarını sarmak için, keskin kayalarla boğuşa boğuşa, dağın doruklarına doğru tırmanmaya başlamış güvercin.
KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞUŞ
Simurg’un acısı her gün giderek artıyormuş. Gözündeki yaşlar da bitince; içindeki yangını soğutacak bir şey kalmamış. Yaralı kanadıyla uçamayan Simurg, çaresiz aşkıyla, öfkesiyle ve gücünü yitirmenin acısıyla kendisini tutuşturmuş; çığlıklar atarak, ağır ağır yanıp can vermiş. Küçük güvercin, ancak Simurg yanıp kül olduktan sonra ulaşabilmiş onun evine. Ve küllerini görüp, sessizce ağlamaya başlamış. O ölümsüz sevdaya akıttığı gözyaşının ilk damlası küllerin üzerine düşünce, duman çekilmiş, ateş saygı duymuş güvercinin sevdasına. Kuru küller hayatı güvercinin gözyaşlarından alıp, Simurg’a vermişler ve onu yeniden yaratmışlar. Böylece Simurg küçük güvercinin ölümsüz aşkı sayesinde küllerinden doğarak hayata sapasağlam geri dönmüş.
Simurg anlamış ki; zor olan aşk için ölmek değil, aşkının yanan bedenine, dumanı tüten küllerine aşkıyla hayat verebilmektir. Kocaman ellerine almış güvercini, en yüksek bulutun tepesine götürmüş ve demiş ki; “Sen şu küçücük bedeninle, benden daha güçlüsün. Senin o küçücük yüreğin; şu aşağıdaki bütün aşklara, sevgilere bedel. Senin sevgini geç fark ettiğim için beni affet.” Güvercinle Simurg hemen bir yuva kurmuşlar bulutların tepesine ve ömür boyu mutlu mesut yaşamışlar.
Haydi, rastgele tüm güvercinlere!