Haberleşme sorunundan çok 'iletişim fetişizmi' yaşadık
Ülkemizin yaşadığı deprem felaketi sonrası en çok tartışılan sektörlerin başında GSM operatörleri geldi. Neden ulusal dolaşımın devreye sokulmadığından tutun, neden baz istasyonlarının yıkılacak yerlere yapıldığına kadar bir dizi soru köşelerde yazıldı. Bunca yatırım ve projeye karşın, felaket sonrası günlerce haberleşmenin tam anlamıyla sağlanamaması yine bu şirketlerin sağladığı internet hizmeti sayesinde sosyal medyada yerden yere vuruldu. Neden haberleşme sorunu yaşandığına ilişkin açıklamalar yapıldı, konunun uzmanı gazeteciler de analizler yazdı.
Sorunun birkaç nedeni var. Binalara kurulu baz istasyonlarının binalar çökünce yıkılması, elektrik çarpması yaşanmaması için enerjinin kesilmesi, bölgeye yeterli akaryakıt sağlanamadığı için jeneratörlerin yakıtsız kalması, yıkılan baz istasyonlarının yerine kurulan mobil bazların kapasitesinin sınırlı olması, GSM şirketlerinin de onlarca uzman çalışanını depreme kurban vermesi ve yıkılan bazlar sonucu optimizasyonun bozulması.
İLBER HOCA CAHİLLİK ETMİŞ
Yazıldı, çizildi. Buna rağmen herhalde açıklamaları ve analizleri okumamış olacak ki tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı Kafa TV'deki demecinde, bu şirketlerin kurduğu teknik sistemin memleketine göre geliştiğini ifade ederek, “Burada daha çabuk zengin olmak istiyor. Problem bu. Ben bütün o şirketlerin, onu monte edenlerin mahkum edilmesi gerektiğini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı. Açıkçası videoyu izleyince “İlber Hoca bu sefer kendisi cahillik etmiş.” dedim. Nedenini yukarıda yazdım. O teknik bir iş ve ucuza kaçmakla, daha fazla kâr etmekle alakası yok. Avrupa daha ağırlıklı olmak üzere dünyada birçok ülkenin, birçok şehrini gezen gören bir gazeteci olarak mobil şebeke anlamında Türkiye ile dünya arasında uçurum olmadığını söyleyebilirim. Üstelik bizim bazı avantajlarımız da var. Kullandığım hat yurt dışına açık. Belli bir günlük ücret ödeyerek 50'den fazla ülkede kullanabiliyorum. O yüzden bazen faturalar yüksek çıkıyor ama gidip o ülkede hat almak yerine bu daha kolay bir yöntem. Geçen yıl mayıs ayı. Portekiz'de milli maçtayız. Yanımda iki Güney Koreli var. Telefonumun internetini paylaşmamı rica ettiler. Ben de paylaşıma açtım. Maçtan video çekip sosyal medyalarında paylaştılar. “Bunların ülkesinin GSM şirketleri belki de böyle bir hizmeti veremiyor veya çok pahalıya veriyor olmalı ki, bizim gibi Akdenizli olmayan bir milletin evlatları tanımadıkları birinden bunu istiyor.” diye düşündüm. Çünkü tipik Türk davranışı bu.
BİNALAR YIKILINCA İSTASYONLAR ÇÖKTÜ
Türk Telekom CEO'su Ümit Önal ile geçen hafta sohbetteydik. Gazetelerin ekonomi müdürleri bu haberleşme kesintisine ilişkin akıllarındaki hemen her soruyu sordu. Bazı soruların cevaplarını yer darlığı yüzünden hafta içi yayınlanan haberde yazamadım. Ben toplantıda Önal'a iki soru sordum. Bunlardan ilki, “Neden baz istasyonları binaların tepesine kuruluyor da elektrik direkleri gibi ayrı bir sistem yapılarak böyle durumlar için enerjisi de ayrı bir hattan verilmiyor?” şeklindeydi. Önal bu soruyu şöyle yanıtladı: “Kırsal alanda yüksek noktalara diktiğiniz yüksek kulelerle trafiği taşıyabiliyorsunuz. Şehirlere doğru gelince 250-300 metre aralıklara kadar baz istasyonlarını yaklaştırmanız ve birbirini görebilir hale getirmeniz gerekiyor. Beşiktaş'ta öyle kuleler kurabileceğimiz yerler var mı? Fatih'e kurabilir misiniz? Şehrin ve nüfus yoğunluğunun olduğu yerlerde mümkün değil. Yurt dışında şehrin içinde kule görüyor musunuz? Yerleşim olmayan yerlerde kuleler görüyorsunuz. 2G'de kule ile yapılabilirken, baz istasyonlarının 3G'de, 4.5'de daha da yakınlaşması gerekiyor. 5G'de daha da yakın olacak. Baz istasyonlarının, sağlıklı, deprem güçlendirmesi yapılmış, her türlü zemin raporu alınmış ve belli bir depreme dayanacak binaların üstüne kurulmasına odaklanmalıyız.”
Buradan anladığım elektrik direkleri gibi, baz istasyonları için binaları hiç işe katmadan bir şebeke kurmak pek mümkün değil. Mobil haberleşmenin hızlı ve kesintisiz olması için daha çok baz istasyonu gerektiği için her 200-300 metrede hiçbir depremde yıkılmayacak sağlamlıkta binalara ihtiyaç var.
AH ŞU STARLINK PAZARLAYANLAR!
Bu istasyonların enerji mimarisinin de kamu düzenlemesi ile yapılabileceği açık. Yani şirketlerin yetkisini aşan işler var. Bunun dışında geçen hafta yayınlanan haberimizde de değindik. Ama yinelemekte fayda var. Önal'ın aktardığına göre, afet bölgesinde fiber hatlarda herhangi bir sıkıntı olmadı. Yani yer üstündeki mobil şebeke yıkılırken yer altındaki sistem çalışıyordu. Hatta bu sayede wifi ağlarla internet erişimi sağlandı. Yani Elon Musk'ın Starlink'ini kurtarıcı diye pazarlayanlar bunu nedense görmediler. Üstelik bunların Starlink'i bilmediği de ortaya çıktı. Starlink'i kullanmak için ona özel bir antene ihtiyaç duyuluyor. Baz istasyonlarını çalıştıracak enerji yokken bu uydunun ve bunun modeminin elektriği nereden gelecekti; uydulardan mı? İlgilisi Evrim Ağacı adlı YouTube kanalından “Starlink Kutu Açılışı” adlı videoyu izleyebilir.
İLETİŞİM FETİŞİZMİ YAPILIYOR
Gelelim Türk Telekom CEO'su Önal'a sorduğum ikinci soruya: “Kesinti olduğu açık. Ama geçen gün olan ikinci depremde bile telefonlar çekmiyor dendi. Oysa o dakikalarda bizim bölgedeki muhabirimizle anlık haberleşebiliyorduk. TV kanalları da canlı yayın yapıyordu. Kesinti oldu ise onlar nereden, nasıl bağlandı?” Önal sorumuzu şöyle yanıtladı: “Burada rekabet konuşarak, biz iyiydik demek hicap duyulacak bir şey. Ama ben 17.10 uçağı ile deprem bölgesine gittim. Hatay'a ilk giden insanlardan biriyimdir. Enerjinin belli yere gittiği kadar Türk Telekom şebekesi ayaktaydı. Birçok kullanıcının orada 'bir tek Türk Telekom çalışıyordu' yazdığını sosyal medyadan gördük. Bütün operatörler elindeki imkanlarla orayı yönetmeye çalıştı. Bakan yardımcımız sahadaydı. Ağır hasarlı binalara gidip jeneratörleri çalıştırıp enerji verdiğine şahit olduk. Ama olay olduktan sonra bunların bir kısmını yapabiliyorsunuz. Biz ortalamada yüzde 70'in altına düşmedik. Bir etkileşim fetişizmi var. İkinci depremde, birinci deprem yayılan adreslerin dolaşıma sokulduğunu gördük. 'Operatörlerin canı cehenneme konulu bir etkileşim olunca' operatörler niye yok, nasıl yok? İkinci depremde yüzde 90'ın üzerinde vardı. Biz süperdik demiyoruz ama iyileştirmeler yapıyoruz. Çok büyük deprem yaşayan ülkeler var. Japonya'da 56. günde mobil ayağa kalktı. Bizden 20 yıl ilerde ama 2012'de, 6-7. günde yüzde 50 çalışabildi. Kötü misal misal olmaz ama biz üçüncü günde yüzde 88'lerdeydik.”
HABERLEŞME KESİK KESİK SAĞLANDI
Türk Telekom toplantısı sonrası bölgeye üçüncü gün intikal eden gazeteci arkadaşım yanıma gelerek şunları anlattı: “Hat görünse de iletişim sağlanamadığı yerler vardı. Telefon belli bölgelerde çekiyor, belli bölgelerde çekmiyordu. TV'ler şebekenin olduğu yerlerden yayınlar yaptılar. Mesaj yazıyorsun gitmiyordu. Sonra ilerlerken birden şebeke yakalanıyor ve mesaj gidiyordu. Böyle kesik kesikti.”
Sözün özü; bizim özel-kamu demeden tahminlerin ötesindeki felaketlere dahi hazırlıklı bir haberleşme altyapısı kurmamız, yukarıda aktardığımız üzere mevcut teknik imlanların dışında inovatif çözümler üretmemiz şart. Aksi halde İstanbul depreminde büyük bir çöküş yaşarız.