Haceli’ye acil mektuplar: On İkinci Mektup
Bu sana on ikinci mektubum Haceli, sitemli,
Sözü kesmek istemem seninle, dinle nasihatimi,
Umudumu kesmedim senden, yerin belli.
Fakat bu kez, ağır konuşacağım, iyi dinle Haco:
Dağ bitti, deniz bitti, başını kaldır bak hele:
Yaslandığın bir Hollywood devleti değil mi?
Gözyaşı denizi üstüne kurulmuş sahneyi temsil,
Alkıştan yıkılıyor locaları zalim loncaların.
Övüneceğin ne bıraktın geride, söyle mertçe,
Dön bir geri bak Hace, rezil oldun bilge halkına:
Fırat’a gir yıkan, gözlerinden perdeyi sil.
Nerede o temiz kalpli Diyarbakır delikanlısı?
Kırk yıl önce insan canlısı, bugünse halk kanlısı.
Girmediğin kılık, atmadığın takla kalmadı,
Bırak allâsen mavalı, Kürt’ümüzü tuzağa attın.
Anlamak basittir, “Ne fene, ev çı dar û bene?”
Söyle hele, “tuzak değilse, bu ne değnek ve iptir?”
Nasıl da yaktın umudu, sarıldın gavurun ipine,
Kapıldın gittin Haco, senlik benlik yeline,
Bu nasıl devrimcilik, devrim töresini devirdin.
Anaların yüzüne bakacak gücün kalmadı.
Yeni yetme gençleri tünellerde böceğe çevirdin.
Dön de manzarayı umumiye bir bak hele:
İki ayaklı çakallarla, odasına daldın kızların,
Hangi kurtuluşçu gördün, çoluk çocuk kaçıran?
Başını okşuyor, sırtını kaşıyor dostun McKenzie,
Zelil ettin Mezopotamya’nın kadim duruşunu:
“Mırov xwe bı destê xwe ne xurine xura mırov naşkê!”
Böyle damlıyor söz, bilge Kürt imbiğinden:
“İnsan kendini kendi kaşımazsa kaşıntısı geçmez.”
Hangi isyan gördün Haceli, zalime arkalanan?
Tabii ki kara gözlerini seviyor senin Yankee,
Can atıyor, altına avanta ipek halı sermek için!
Yürüsün diye pis işleri CFR keferesinin,
Amerikan uşağı yaptın kendini, hem kardeşini.
Bunu ben demiyorum, Hacire Ana diyor.
Tanır mısın Diyarbakır’da direnen anaları?
Anlardın asıl meseleyi, gözlerini kaçırmasan:
Bırak o kalleş keleşi lo, kardeşliğe teslim ol Haco!