02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hadi artık Kemal Bey

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Son günlerde Abdullah Gül'ün 2 Nisan 2003 tarihinde ABD Dış İşler Bakanı Colin Powel'la yaptığı 2 sayfa ve dokuz maddeden oluşan anlaşma en azından objektif habercilik yapan bir kısım yazılı ve görsel medyada "Habere Değer" görüldüğü için yer almıştır.

Bu sözleşme incelendiğinde VE EĞER GERÇEKSE Kİ ÖYLE GÖZÜKÜYOR, Türkiye açısından Irak'ta 1,5 milyon insan öldürüldü ile geçiştirilecek bir olay değildir.

Elbette günahsız insanların ölmesi kabul edilemez. Ancak Türkiye açısından durum ondan çok daha vahim ve önemlidir. Bu gizli anlaşmanın 10 ve 11'inci maddeleri Türk Ceza Kanunu'nun 302'inci maddesinin 1'inci fıkrasında tarif edilen, "Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya, ...yönelik bir fiili işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılır", Devletin birliğini bozmak suçunu oluşturur.

Ön almak CHP'ye düşer

Ancak bu fiil Cumhurbaşkanı olmasından önceye, yani bakanlık dönemine ait olduğu için, yargılanması ancak Cumhurbaşkanlığı görevinin bitmesinden, yani 2014 Temmuz'undan sonra açılacak bir Meclis soruşturması sonucunda söz konusu olabilir. Bu hukuki görüşümü Yargıtay Onursal Başsavcısı ve Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sayın Sabih Kanadoğlu ile paylaştım. O da aynı hukuki görüşü taşımaktadır.

Elbette bu söylenenler sadece Abdullah Gül'ün fiili ile ilgili değil, TBMM'den kaçırılan bu gizli anlaşmayı adım adım hayata geçiren diğer AKP'li bakanlar da aynı şekilde haklarında Meclis soruşturması açılarak Yüce Divan'a gönderilirler. Bu işin hukuki boyutudur. Olayın bir de siyasi boyutu vardır ki; bunda ön almak ulu çınar CHP'ye düşer. CHP, AKP iktidarının, gizli anlaşma hükümlerine uygun olarak, bölücülerle kol kola, ülkeyi adım adım bölünmeye götüren icraatları ile ilgili olarak "HESAP SORACAĞINI" öyle mahcup mahcup değil, güçlü bir şekilde haykırmalıdır. Bunu yapacak olan Partinin lideridir. Yani Sayın Kılıçdaroğlu'dur.

Manda yönetimi gibi...

Dünya'da ama özellikle de ülkemizde partilerin liderleriyle özdeşleştiği bir gerçektir. Liderlik, ideolojilerin ve parti tabanından yükselerek gelen düşüncelerin lider denen kişide vücut bulmasıdır. Partiler, liderlerinin verdiği imajla algılanırlar; liderlerinin etkinliği, partinin gücünde önemli bir faktördür. Türk toplumunun büyük ekseriyetinin bu gizli anlaşmayı içine sindirebileceğini düşünmek mümkün değildir. Söz konusu gizli anlaşmayı ciddi olarak incelediğiniz zaman, Türkiye bağımsız, saygın bir devletten ziyade, muhatabı karşısında diz çökmüş, muhatabının ulusal çıkarları için ne gerekiyorsa, Türkiye'nin ulusal çıkarlarına aykırı olmasına rağmen, ona yardımcı olan bir manda yönetimi gibi davranmıştır. CHP buna isyan etmeyecek de neye isyan edecektir.

Gerçekten inanıyorsan

CHP Kuva-i Milliye gibi çok soylu bir kökten gelmektedir. Onun genel başkanı, Türkiye'nin bu kadar aşağılanmasına sessiz kalmamalı, müsebbiplerinden hesap soracağını şimdiden dünyaya ve Türk toplumuna AÇIK VE NET FAKAT GÜR BİR SESLE ilan etmelidir. Bu onun tarihi ve ahlaki sorumluluğudur. Zira; koltuğunda oturduğu, Atatürk bu partinin kurucusudur. Ona uygun davranmak zorundadır. Çevresindeki üç beş bölünmeden yana olanların değil, partinin temelini ve ana gövdesini oluşturan, ulusalcı Kemalist kitlelerin sesini dinleyip, bu milyonların düşüncesini kamuya taşımalıdır. Ülkemiz gibi demokrasi kanallarının bir çoğunun kapalı, görsel ve yazılı medyanın büyük baskı altında tutulduğu bir dönemde, kısıtlı da olsa bu olanağın liderler için var olduğunu göz önüne alarak, parti ve toplum tabanın istekleri doğrultusunda açıklamalar yapmalıdır.

Hadi Kemal bey, çevrende yer tutmuş, ulu CHP çınarını kurumuş gösteren 2,5 bölücünün söylediklerine göre değil, ardılları olduğun, ulusal bağımsızlığı her şeyin üstünde tutan geçmiş CHP liderleri gibi, gür sesle AKP'den hesap soracağını, ülkenin bölünmesine, Meclis'e türbanlı vekil sokularak devlete meydan okunmasına izin vermeyeceğini haykır.

Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi'nin birikimleri ve Atatürk devrimleri ile felsefi ve ahlaki değerlerine gerçekten inanıyorsan.