Haklı çağrı!
Seçimlere sadece 41 gün kaldı; 42 gün sonra nasıl bir Türkiye’ye uyanacağımızı kimse bilmiyor. Bana göre altı ayrı kabus senaryosu var:
Bir: AKP’nin tek başına iktidarı...
İki: AKP-HDP Koalisyonu...
Üç: AKP-CHP Koalisyonu...
Dört: AKP-MHP Koalisyonu...
Beş: HDP-CHP Koalisyonu...
Altı: HDP-MHP-CHP Koalisyonu!
Çünkü bana göre AKP, Cumhuriyet’in değerlerine ihanet eden, HDP ise ülkeyi bölmeyi kafaya koyan parti...
Bu ikisi de iktidardan olabildiğince uzak olmalı!
Bunların birinin, hele hele ikisinin iktidarda olması; Türkiye için “küçülme ve parçalanma süreci”nin hızlanmasına hizmet eder ki...
Bunun sonu, felakettir!
***
Benim bu kaygılarım dün ilk kez bir siyasi parti lideri tarafından aynen dile getirildi.
Doğu Perinçek, Vatan Partisi’nin seçim bildirgesini anlatmak için düzenlediği basın toplantısında aynen şunları söyledi:
“Bizim kesinlikle hükümet kurmayacağımız iki parti var: Cumhuriyeti yıkan AKP ile bölücü HDP... CHP’ye ve MHP’ye çağrıda bulunuyorum: Onlar da AKP’yle ve HDP’yle hükümet kurmayacaklarını açıkça ilan etsinler.”
***
CHP’nin bu çağrıya “Evet” diyeceğine ihtimal bile vermiyorum.
Çünkü mevcut CHP yönetimi, neredeyse CHP propagandası kadar HDP propagandası da yapıyor.
Ayrıca...
CHP’nin AKP’yle koalisyona sıcak bakmadığını da biliyorum.
Çünkü bunu bir ay önce bu partinin yayın organı durumundaki Yurt Gazetesi, “Büyük Koalisyon” başlığıyla sürmanşetten duyurdu.
***
Ya MHP?
HDP ile işbirliğine kalkışmayacaklarından hepimiz eminiz de ne yazık ki AKP ile hükümet kurmayacaklarını hiçbirimiz söyleyemiyoruz...
Çünkü Devlet Bahçeli’nin geçmişte AKP’ye verdiği “stepne hizmeti”, bundan sonra vereceği hizmetlerin garantisi gibi görünüyor...
***
CHP’li dostlar; MHP’li arkadaşlar...
Lütfen partinizden garanti isteyin!
Kılıçdaroğlu’nun emeklilere bayram ikramiyesi konusunda verdiği noter taahhüdü gibi bir taahhüt isteyin demiyorum...
Ama en azından söz vermelerini sağlayın!
Veremiyorlarsa...
Neden veremediklerini sorgulayın ve oy tercihinizi ona göre yapın...
Bu; önümüzdeki seçimlerde en az sandık başına gitmek kadar, vatandaşlık görevi...
Sakın ihmal etmeyin!
5 MİLYON!
Düne kadar üç parti seçim bildirgesini açıklamıştı...
AKP’nin, CHP’nin ve HDP’nin seçim bildirgelerinde “seçim rüşvetleri” ön planda!
Kimi emeklilere daha fazla maaş ya da ikramiye vermeyi, kimisi de asgari ücrete yüzde 50 zam yapmayı vaat ediyor...
Sanki babalarının servetini harcayacaklar; alt tarafı bir cebimizden alıp öbürüne koyacaklar...
Oysa üç parti de ülkenin bölünmesi ya da din devletine dönüşmesi konusunda yüreğimizi serinletecek tek cümlelik vaatte bile bulunmadı.
Bu güvenceyi dün Vatan Partisi’nin seçim bildirgesinde gördüm.
Bu parti cebime para koymayı değil; bana özgürce ve insanca yaşamayı vaat ediyor...
Bazıları diyor ki, “İyi de Vatan, barajı geçemez ki?”
Benim yanıtım net:
Neden? Bu ülkede tercihini paradan yana kullanmayacak olan 5 milyon yurtsever bulmak, o kadar zor mu?
GÜNÜN SORUSU
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, iktidara gelirlerse Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı ODTÜ’ye vereceklerini söylemiş... Oysa ODTÜ, sarayın bir aylık giderini bile karşılayamaz ve batar! Sorum Öztrak’a:
ODTÜ’den bu kadar nefret etmenizin nedeni ne?
‘GÜL’DEN NE İSTİYORSUN?’ (156+4)
Abdullah Gül, tam 7 ay 3 hafta sonra Huber’i boşalttı ama “kendi evim” dediği Kanlıca’da, 20 milyon lira değerindeki evi hangi parayla aldığını açıklayamadı.
Yetmedi; Huber’de oturduğu süre boyunca kendisi ve ailesi için yapılan harcamaların makbuzlarını gösteremedi.
Demokrasi açıklık rejimidir.
Devleti yönetenler, halkın parasından maaş alanlar, halkın kafasında en küçük bir soru işareti bırakmadan yaşamak zorundadır.
Abdullah Bey’i seven bir AKP’li yurttaştan dün bir e-posta aldım...
Israrıma anlam veremediğini söylüyor ve “Gül’den ne istediğimi” soruyor...
Hemen yanıt vereyim:
Ne ayakkabı kutularına sığmayacak kadar para, ne de başka bir “sus payı...”
Tek istediğim şey kuru bir özür ve birkaç satırlık açıklama...
Abdullah Bey, elbette bunları da yapar. Ama ne zaman yapar biliyor musunuz?
Bana “Gül’den ne istiyorsun?” diye çıkışan okur, ona mektup gönderip “Şu adamı neden konuşturuyorsun? Neden açıklama yapmıyorsun? Yoksa veremeyeceğin hesap mı var?” dediği zaman...
İşte; Gül, o zaman konuşur...
İşte; Türkiye, o zaman gerçek bir demokrasi olur!
GÜNÜN İSYANI
Cumhurbaşkanı, dün yine konuşmuş ve yine iki yıl önceki Gezi Direnişi’ni yerden yere vurmuş... İsyanım ortaya:
Ne korkuymuş arkadaş; iki yıldır geçmiyor!