27 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Haksız savaşın şairleri

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Dikkat ederseniz haksız savaşın ‘şiirleri’ değil, haksız savaşın ‘şairleri’, diyorum. Çünkü haksız savaşın şiiri olmaz. Hiçbir şiir insana, insanlık değerlerine karşı yazılamaz, yazılsa da şiir olmaz. Gerçekte, insanlığın evrensel değerlerine karşı hiçbir sanat yapıtı yoktur.
Haksız savaştan şiir çıkmaz, ama haksız savaşı sahiplenen şairler çıkabilir. Haksız savaşlar milletleri parçalamak, köleleştirmek isteyen emperyalistlerin açtığı karşıdevrimci saldırılardır. Bu savaşlar yurtsever sanatçılarca yerilir, aşağılanır.
Milletlerin bütünleşmesini, insan yetkinliğinin gelişmesini sağlayan haklı savaşlar (vatan savaşları) ise destanlarla, en güzel şiirlerle övülür, yüceltilir. Haklı savaşlar aynı zamanda zorunlu devrim süreçleridir. O nedenle biz, bu yolda canlarını ortaya koyanların kahramanlıklarını yüceltiriz. “Savaş ve şiir” adlı yazımızda bu konuya değinmiştik.

BARIŞI İSTEYEN SAVAŞI GÖZE ALACAK
Melih Cevdet, Savaş ve Sanat konusunda şöyle diyor: “Atatürk, ulusumuzun zorlandığı bir savaşı kılıç gücü ile bize kazandırmış bir kahramandı. Uğraşı askerlik, savaş sanatı. Peki, nasıl oldu da ‘sanat’ ile ‘savaş’ yan yana geliverdi? (...) Gerçi düpedüz savaş tutkunları, savaş sevdalıları vardır, olagelmiştir hep; gene de adam öldürmek değildir tümden bu tutkunun özündeki; cesaret, şeref, kahramanlık, mutlu bir yarın kaygısı gibi duygusal etkenlerdir. (...) Dahası var, bunca savaşa girip çıkmış bu büyük asker, barışın en içten savunucularından biriydi.” (Melih Cevdet, Yeni Tanrılar - Yasak, Adam Y., s. 13)
Yüz yıl sonra ülkemiz yine içten ve dıştan bir haksız savaşın kuşatmasıyla karşı karşıyadır. Türk milleti bu silahlı kuşatmayı yine silahla yarmak zorunda bırakılmıştır. Bu kez sahnede emperyalizmin küreselci merkezleri ve onun her türlü ağır silahlarla desteklenen gerici-bölücü güçleri var.
Amaç aynı: Türkiye’yi parçalamak! Hedef, Türk milletine diz çöktürterek, Yükselen Asya’yı (başta Rusya, Çin) kuşatıp insanlığın geleceğini ele geçirmek.
Bu büyük tehdide karşı koyanlar, boyun eğmeyen yurtsever aydınlar, sanatçılar ve direnen şairlerdir. Barış şairi Nâzım, yılmaz bir savaşçıdır, direnişçidir. “Burjuvazi kavgaya davet etti bizi, davetleri kabulümüzdür,” derken sınıf savaşı temelinde, aynı vatan savaşı mevzisine girmiştir. Çünkü 20. yüzyılın bütün devrimleri vatan savaşı süreçlerinde gerçekleşmiştir. “Vurun aslanlarım Allah aşkına!”, “Vurun Türk milleti kavga günüdür,” haykırışları da aynı vatan savaşının haklılığının şiirle buluşmasının örneğidir.

ŞAİR VATAN SAVAŞININ YANINDADIR
Yurtsever şaire düşen görev, Kurtuluş Savaşı günlerinde olduğu gibi devrimin saflarında, Mehmetçik’in yanında yer almaktır: Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Nâzım Hikmet vb. gibi..
Mehmetçik, 24 Temmuz 2015 gününden itibaren Vatan Savaşı bilinciyle şehitler vererek ABD’ye ve onun ağır silahlarla donattığı bölücü terör gruplarına meydan okuyor, emperyalist beslemesi terör örgütünün kökünü kazıyor. Haklı savaşın şairi de şiiriyle Mehmetçik’in devrimci eylemini, erdemlerini dile getiriyor.
Ancak haksız savaşın yanında yer alan ve PKK virüsüne maruz kalmış bazı şairlere göre, Hüseyin Haydar, Vatan Savaşı’na destek vermekle dizelerine kan bulaştırıyor. Haydar, savaş tamtamları çalıyor vs.
Bu görüşe göre Kuvayi Milliye Destanı’nı yazan Nâzım’ın dizeleri başta olmak üzere, Ulusal Kurtuluş Destanını yazan Dağlarca’nın, Sakarya destanını yazan Kansu’nun ve sayısız yurtsever şairin dizeleri de kanlıdır.. Meğer, “Bir kurşun da benden aslanım,” diyen Enver Gökçe, “Bir bilsen Urfa’da kurşun atanı minareden, barikattan”, diyen Ahmed Arif ve emperyalizme karşı savaşan şairlerin tümü kanla besleniyormuş da haberimiz yokmuş.
Kısaca, Macar Ovalarında at sırtında, belinde kılıcıyla vatanı için ölen Sandor Petöfi, Alman faşizmine direnen Avrupa’nın bütün devrimci, yurtsever şairleri de şiirlerine kan bulaştırmış birer savaş çılgını olmaktan kurtulamıyor.
Sanatçı vicdanının, şair aklının, duygularının böylesine bir çarpıklığa, aymazlığa düşmesi, ancak beyninin ideolojik bir saldırıya uğramasıyla olasıdır. İşte onların da beyinleri PKK virüsüyle felç edilmiştir. Türkiye aydınına bulaşan bu süper virüsün yaptığı yıkımı sonraki yazımda ele alacağım.