Halkın ve basının gözüyle durum-(TAMAMI)

9. Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’le 1997 yılında konuşuyorduk. O günlerde Genelkurmay Başkanı sık, sık konuşuyor ve ünlü sözü söylüyordu: “-Başbakan - Çiller- ‘Şak’ der dinlerim. ‘Tak’ der yaparım!” Demirel’e sormuştum:

“- Genelkurmay başkanları böyle konuşurlar mı?“ Yanıt vermişti: “- Öyle böyle değil! Hiç konuşmazlar. Onlar vatanı içte ve dışta koruma görevini yaparlar. Yani siyasetle medyayı karşılarına alıp hiçkonuşmazlar!”

Nedir o vatani görev?

Eski CHP milletvekili o görevin ne olduğunu söyle anlattı: “İki gün önce Tunceli’de üç askerimizi daha teröre şehit verdik. Şırnak’ta iki polisimiz yaralandı. Bu terörist saldırıların merkezinin Irak’ın kuzeyinde olduğunu bilmeyen yok. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1269, 1368 ve 1455 sayılı kararları bütün ülkelerin topraklarındaki teröristlerle mücadele etmesini zorunlu kılıyor. Irak’ta PKK terörü ile mücadele etmek ve bu terör örgütünü topraklarından çıkartmak Irak Hükümeti’nin görevi. Irak Anayasası da bunu emrediyor. Oysa Irak Hükümeti’nin PKK’yla mücadele ettiğini hiç duymadık. Başbakan Erdoğan’ın Irak Başbakanı Maliki’ye yönelik sert eleştirinde de PKK’yla niçin mücadele edilmediği sorgulanmıyor, mezhepler arasında eşit ve adil davranılmadığından şikayet ediliyor. Türkiye’nin bugün dış politikada birinci önceliği PKK’nın Kuzey Irak’tan tasfiyesi olmalı. Bugün Türkiye’nin gündemindeki konuların hangisi vatandaşlarımızın can güvenliğinden daha önemlidir”

Böylesine hiç rastlamadık

Onur Öymen, ülkenin en önemli sorununu dile getiriyor. Oysa Türkiye bakın neleri tartışıyor. Çok konuşması muhtıra niteliği taşıyabilen, Genelkurmay Başkanlarının, görevi Atatürkçü saygın isimleri, hedef almak olmamalı. İktidarlara, siyasilere muhtıra gibi açıklamalar yapan generallere, komutanlara alıştık ama, Atatürk için zindanlarda yatan, ekmek paraları elinden alınan gerçek koruyucuları iterek, Atatürk’ü gaddar ve faşist ilan edenleri göz ardı eden orgenerallere hiç ama hiç rastlamadık?

Anayasamızın 174. maddesinin 3.- 7. fıkralarında Cumhuriyet’in “Paşa, bey, ağa” gibi ünvan ifade eden sözlerin kullanmasını yasakladığını bilenler için bu bir şaka olsa diyorduk ki; arkasından askeri vesayetten söz eden Sayın Başbakanımız Sayın Genelkurmay Başkanımıza arka çıktı. Cuma günkü yazısında “Nasıl Muhtıra yedim” diyen yazar kardeşim Bekir Coşkun’a hak vermemek elde değil. Sayın Orgeneral arkadaşlarına sahip çıkmazken, nasıl bir ironik yazıya celallenir ve Genelkurmayın sitesine bu muhtırayı rahat içinde verir diye de düşündüm.

Aynı konuda halktan biri

Sayın Adnan Pelvanlar bana zaman zaman ulaşıyor. Kendisini tanımam ama yazılarından anlaşılıyor ki; su katılmamış bir Cumhuriyet neferi. Bu yazısı da öyle;

“Sayın Genel kurmay Başkanımız demiştir ki: “Parlamenter demokrasiye sıkı sıkıya bağlıyız.” İşte yanlış olan budur. Açıklanmaya muhtaç olan cümle budur. Parlamenter demokrasinin hangisine bağlısınız? Anayasada yazılı olan şekline mi? Yoksa AKP iktidarının uyguladığı sekline mi?. Önce ‘askerleri sivil mahkemede yagilayacagim’ diye kanun çıkar... Sayın Genelkurmay Başkanımız bu demokratik hukuk sistemine mi bağlıdır. Sıkı sıkıya. Daha bir çok örnek verilebilir. “MİT başkanına yanliz ve yalnız ben soruşturma izni veririm. Hiç kimse MİT başkanıma soruşturma açamaz” diye çıkarılan kanuna da bagli misiniz? Bu bağlılığınızın mükafatını gördüğünüz Sayın Genelkurmay Başkanım Kahramanmaraş’ta TSK ya eleştiri getirenleri Sayın Başbakan bir benzetti ki onları yerle bir etti. Bir daha eleştiri filan yapamazlar müsterih olun.

Biz yazdıklarını önemli sayanlara bir de halkın düşündüklerini- yandaş ve bir takım basın görmezse de- size naklini yararlı ve görev bildim.