‘Halkına kafa tutan’ lider -(TAMAMI)
Sonuncusu 21 Haziran Cumartesi günü yapılan Gezi Parkı direnişinin öncesinde kuşkusuz Başbakan Erdoğan’ın Samsun’da yaptığı marifet gene polisi harekete geçirdi. “İleri demokrasiyi” getireceğini habire söyleyen bir siyasetçinin, kendi partisini tahrik ederek, “devletin polisine”, “benim polisim” diyerek, kendi halkına TOMA’lar ve zehirli gazlarla saldırtan bir Başbakan’a ilk kez rastlıyoruz. Doğrusu Başbakan’a bu tavır hiç yakışmıyor. Başbakan’ın bu çıkmaz sokakta daha ne kadar şiddet ve dehşet uygulayacağını düşünmek bile istemem. Çünkü her işin bir sonucu vardır.
Türkiye’de bundan önce de değişik sonuçlar getiren önemli patlama hareketleri görülmüştür. Onlardan hiçbirisinde halk böylesine horlanmamış, kendi polisiyle karşı karşıya kalmamış, hiçbir yurttaşımız gazlı, coplu devlet terörünü yaşamamış, dahası hiçbir zaman bölünme tehlikesiyle devletine olan güvenini yitirmemiştir. Ne barış içinde ne savaş sırasında...
7 halk hareketi
İşte onlardan önemli 7 tanesi.
“Birinci patlama:
Adı: 1908 Hürriyet Hareketi.
Sonu: İttihat ve Terakki, iktidara tam olarak yerleştikten sonra diktatörlük kurmuş, ülkeyi tarihinin en kanlı savaşına sokmuş, memleketin mahvına, imparatorluğun dağılmasına sebep olmuştur. Savaş sonunda kendi kendini feshetmek zorunda kalmıştır. Kendi halkına zulüm yoktur.
İkinci patlama:
Adı: İstiklal Savaşı ya da Anadolu ihtilali.
Sonu: Siyasi bakımdan tam bağımsız bir Cumhuriyetle sonuçlanmıştır.
Üçüncü patlama:
Adı: Tek Adam yönetiminden demokrasiye geçiş.
Sonu: 27 Mayıs 1960 Devrimi’ne uzanan yolda DP iktidardan uzaklaştırılmış, parti yargı kararıyla kapatılmıştır. Demokrasi rayından çıkmıştı. Anayasa ihlal edilmiş, iktidar Tahkikat Komisyonu kurarak kuvvetler ayrılığı ilkesini tanımamıştı; gazetecileri, hele kendi ordusunun subaylarını, Genelkurmay Başkanı’nı tutuklama cüretini göstermemişti.
Dördüncü patlama:
Adı: 1960 sonrası sağ ve sol görüşlerin sokaklara inmesi.
Sonu: Hareket 12 Mart 1970’te bir askeri darbe ile bastırılmış, 1973’te Ecevit hareketiyle yeniden canlanmış ve 12 Eylül 1980’de gene komuta kademesinde bir askeri darbe ile yeniden ve daha büyük bir şiddetle iktidarı sivillerden almıştı. Suçlu komutanlar hâlâ yargılanıyorlar.
Beşinci patlama:
Adı: İslamcı hareketin iktidara gelmesi.
Sonu: Henüz iktidardadır. Sonunun ne olacağı bilinmemektedir.
Altınca patlama:
Adı: Kürt hareketi;
Sonu: Henüz bilinmemektedir. AKP’nin “açılımları” devam etmekte.
Yedinci patlama:
Adı: GEZİ PARKI odaklı özgürlük ve laik Cumhuriyeti kurtarma hareketi.
Sonu: Çeşitli eylem biçimleriyle sürmektedir. (31.5.2013)” (Kaynak: Zeki Sarıhan’ın arşivi, eğitimci-yazar)
Direnişin bedeli
Dünya basını ve dünya liderleri İslamiyet’le demokrasiyi bir arada yaşam tarzı olarak kabul eden Türkiye’nin dünyaya örnek olduğunu artık söylemiyorlar, tersine bizim yazamadıklarımızı özgürce yazıyorlar. İşte size yandaş basında pek rastlamadığınız birkaç örnek:
İngiltere’nin en büyük dergisi Economist: “Türkiye’yi bir bölgesel güç haline getiren ve siyasi İslam ile demokrasinin mükemmel bir şekilde bir arada yaşayabilir bir karışım olduğunu gösteren Erdoğan’ın uluslararası itibarı kötü bir şekilde çizildi.”
Financial Times yazarı David Gardner ise şöyle yazmakta, “Türkiye’nin Avrupa Birliği ile tekrar müzakere masasına dönme şansı, Başbakan Erdoğan’ın bu ay yaşanan protesto gösterilerine karşı tutumuna kurban gitmekte... AB’ye karşı sert açıklamalar yapan Erdoğan, birlik kurallarının koruması olmasa 10 yıl önce iktidara gelemeyecekti. Ordunun siyasetteki etkisini bu sayede kırdığını da belirtmekte fayda var! Almanya’nın katı muhalefetinin AB’nin yumuşak gücünün etkisini gösteren bir örnek olarak değil, hayati önem taşıyan bir ilişkinin tabutuna son çivi olarak hatırlanabileceğini de akıldan çıkarmamak lazım!”
Peki, Erdoğan neden istifa etmiyor?
Polis Erdoğan’ın polisi, yargı Erdoğan’ın elindedir. TSK Erdoğan’ın ordusu. Türk halkının oylarının -onun ifadesiyle- yarısı kendisinin ve her şeyi yapabileceğini sanıyor, demekteler!
Ne kadar yanlış... Ne kadar yara kaşıyıcı?
Bir Başbakan hâlâ o koltukta otururken halkına kafa tutar mı?