HAMAS dünyayı hizaya getirdi
Filistin’in HAMAS önderliğinde 7 Ekim 2023 günü başlayan Aksa Tufanı Harekâtı, yalnız Batı Asya’da değil, bütün dünyada dengeleri değiştiren bir işlev görüyor. Bugün Filistin ve İsrail, beş ay öncesinin Filistin’i ve İsrail’i değildir. Türkiyemizde de beş ay öncesinden farklı rüzgârlar esiyor. Batı Asya, Avrupa, Amerika, Asya, bütün iklimler farklı. Bugün 6 Ekim 2023 dünyasında değiliz.
'VURUN HAMAS’A' KAMPANYASINA KATILANLARIN BAŞLARI EĞİK
HAMAS, Aksa Tufanı Harekâtı’nı başlattığı zaman, birçokları “macera” yaftasını yapıştırdı ve dahası bu harekâtın İsrail ve ABD’ye Gazze’yi işgal ve Filistin’e öldürücü bir darbe indirme fırsatını verdiğini iddia ettiler. Filistin dostları arasında bile, HAMAS’ın bir İsrail-ABD tertibine alet olduğunu söyleyenler vardı. HAMAS’a ABD ve İsrail imalatı olan “terörist” damgasını vuranlar da az değildi. Bu ortamda dünya kamuoyunda bir “Vurun HAMAS’a” kampanyası kışkırtıldı. Şimdi onların başları eğik. Utanç içindeler.
HAKLI VE YERİNDE HAREKÂT DOĞRU ZAMANLAMA
Beş ay içinde artık büyük çoğunluk kabul etmektedir ki, HAMAS’ın önderlik ettiği silahlı direniş haklıdır. Bu bir kurtuluş savaşıdır. HAMAS, bir terör örgütü değildir, meşru bir devlet örgütlenmesidir. Gazze halkını savaşa iyi hazırladığını, kurmaylık yeteneklerini herkes takdir ediyor. Doğru zamanlamayla zaferin yolunu açan bir harekât başlatmıştır.
Vatan Partisi, daha ilk günden silahlı harekâtın haklı olduğunu, zamanlamanın yerinde olduğunu vurguladı ve HAMAS’ın önderlik ettiği savaşı tereddütsüz destekledi.
İLK VURANIN KAZANCI
Savaşın başlaması kaçınılmazdı. Çünkü İsrail ve ABD, Filistin’e karşı bir imha savaşına hazırlanıyordu. Plana göre Mescidi Aksa yıkılacak ve yerine bir Süleyman Mabedi inşa edilecekti. Kudüs’ün doğusu tamamen Yahudilerin denetimine alınacaktı. Zaten yüzde 65’i işgal altında olan Batı Şeria’nın tamamı işgal edilecekti. Gazze’deki Filistin varlığına son verilecekti. Söz konusu planı İsrail Savunma Bakan Yardımcısı, “Ya ölecekler ya gidecekler” diye sloganlaştırdı. 2023 yılının Eylül ayında İsrail Temsilcisi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’i silen İsrail haritasını havaya kaldırarak bu amaçlarını dünya kamuoyu önünde ilân etti.
Filistin Direnişi için bu savaşı kabul etmek dışında bir çözüm yoktu. İlk vuruşu yapmak, savaşta mevzi kazanmak için biricik doğru karardı.
DAĞITILAN MASA
İsrail ve ABD, Filistin’i bitirme planlarını diplomatik alana da yansıttılar. Siyonist yönetim, bölge ülkeleriyle normalleşme girişimlerinde, şu dayatmada bulundu: “Filistin bizim iç meselemizdir, siz artık buna karışmayın ve bu konuyu uluslararası bir sorun olarak görmekten vazgeçin.”
ABD de, Trump döneminden başlayarak, Sudan, Bahreyn, Fas gibi ülkelerin önüne koyduğu anlaşmalarda bu şartı koşuyordu. Biden da aynı siyaseti devam ettirdi.
ABD’nin ve İsrail’in bu siyasal girişimleri çok tehlikeliydi. Kararlı duruş içinde bulunmayan kimi bölge ülkeleri, Filistin davasından bütünüyle kopartılacaktı. İşte bu şartlar altında Filistin Direnişinin bölge ülkelerine cesaret verecek, onları sağlam mevziye çekecek bir hamle yapması gerekiyordu. HAMAS, Aksa Tufanı Harekâtıyla ABD ve İsrail’in bölge ülkeleriyle kurdukları masayı dağıttı.
ARTIK İNİSİYATİF FİLİSTİN DİRENİŞİNDE
7 Ekim Harekâtı, yalnız bölge ülkelerini değil, dünya ülkelerini hizaya getirdi:
- Dostlara cesaret verdi, onları sağlam mevziye kazandı.
- Ara güç konusundaki kararsızları kararlı mevziye çekti.
- Düşmanı böldü ve geri mevzilere sürdü.
ABD ve İsrail, Filistin meselesini dünya gündeminden kaldırma girişimine hazırlanırken, 7 Ekim Harekâtı onların oyununu bozdu. Artık inisiyatif Filistin Direnişindedir. Filistin’in özgürleşmesi, eylemli olarak bölgenin ve dünyanın gündemine girmiştir.
'YENİLMEZ İSRAİL' EFSANESİNİN SONU
Dünyanın yedi ikliminde rivayet edilen bir efsane vardı. İsrail askeri yenilmezdi.
Arkada kalan dönemde İsrail, Arap ülkelerine karşı yürüttüğü savaşlarda çok kısa sürede üstünlük kurar ve karşısındakini teslim alırdı. Yaşanan bu acı tecrübeler nedeniyle Arap ülkelerinin İsrail ile baş edemeyeceği algısı oluşturulmuştu. HAMAS önderliğindeki Filistin Direnişi, Aksa Tufanı Harekâtıyla bu algının bir safsata olduğunu kanıtladı.
Savaş, beş aydır devam ediyor. ABD ve İsrail, Gazze direnişini yenemedi. ABD destekli İsrail Ordusu, binlerce ton bomba attı, füzeleriyle, tanklarıyla ve toplarıyla saldırdı, aç bıraktı, susuz bıraktı, ancak Gazze Şeridi denen bir avuç toprak parçasını ele geçiremedi. HAMAS yönetimindeki Filistin Halkı, dünya savaş tarihine geçen, bütün ülkelerin genelkurmay karargâhlarında ders konusu olan bir destan yazdı. Demek ki, ABD-İsrail ikilisi, Mao Zedung’un deyişiyle “kâğıttan kaplan”mış!
İsrail’in bu zaman kadar ayakta tutabildiği bir iddiası vardı. İsrail hükümeti, Dünyadaki bütün Yahudileri koruyabilecek, onları güvenle barındırabilecek bir ülke yönettiklerini söylüyorlardı. HAMAS önderliğindeki Aksa Tufanı Harekâtı ve Gazze’nin Direnişi, İsrail’in bu iddiasını yerle bir etti. Artık İsrail, ne Yahudileri güvende tutabilen bir ülkedir ne de bölgenin en güçlü ülkesidir.
İSRAİL’İN VE EMPERYALİST DEVLETLERİN YÖNETİMLERİ BÖLÜNÜYOR
Yenilenler bölünür!
HAMAS önderliğindeki direniş, başta İsrail devleti olmak üzere ABD’den Avrupa’ya kadar bütün emperyalist devletlerin yönetimlerini böldü. İsrail Devletinin saldırgan Siyonist öneticileri ile liberal ve Sol gruplar arasındaki bölünme gittikçe derinleşiyor. Daha da önemlisi, İsrail ordusu içinde bölünmedir. Bu savaşın İsrail’e yenilgiden başka bir şey vaat etmediğini ilkönce askerî yetkililerin görmeleri olağandır. Çünkü Filistin Direnişi ile cephe cepheye gelenler onlardır. Bu bölünme, İsrail devletinin varlığını tehdit eden bir sürecin de habercisidir.
FİLİSTİN’LE DAYANIŞMA CEPHESİ DÜNYA ÖLÇEĞİNDE GÜÇLENİYOR
Filistin Direnişiyle dayanışma cephesi, yakın zamana kadar Bölgenin ve Dünyanın öncü güçlerinin cephesiydi. Bu cepheyi Emperyalizme ve Siyonizme karşı kararlı duran devletler, siyasal partiler ve vicdanlı insanlığın temsilcileri oluşturuyordu. Şimdi durum değişmiştir. Artık bu cephe, Gelişen ve Mazlum ülkelerin eylemli olarak ön cephesidir.
7 Ekim Harekâtı, bütün millî devletlerin bağımsızlık mücadelesiyle ve halkların iktidar mücadelesiye birleşmiştir. Egemenliklerini korumak isteyen devletler, insanca yaşamak isteyen emekçi sınıflar ve halklar, Filistin Direnişinin başarısında kendi özlemlerini ve umutlarını görüyor. İnsanlık, artık Filistin cephesindedir ve Filistinlidir.
FİLİSTİN DEVLETİ BİR HAYÂL DEĞİL GERÇEKÇİ BİR HEDEFMİŞ
HAMAS yönetimindeki Filistin Direnişi, cümle âleme göstermiştir ki, bağımsız Filistin bir hayâl değil, gerçekçi bir hedefmiş. Filistin Devleti imkânsız değil mümkünmüş. Şimdi bütün dünya kamuoyu, “Bağımsız, Toprakları Bütünleşmiş, Doğu Kudüs Başkentli Filistin Devleti”nin kaçınılmaz olduğunu anlamış bulunuyor. Bu devletin temeli, Gazze ve Batı Şeria topraklarında şimdiden vardır.
Başarıyla yürütülen direniş, devlet halinde örgütlenmiş bir halkın direnişidir. Ancak devlet olarak örgütlenmiş bir millet bu direnişi başarabilir. Filistin, yalnızca kendi özgücüyle, kendi imkânlarıyla, kendi devletinin kararıyla topraklarını savunacak ve bağımsızlık savaşını zafere götürecek kudrette olduğunu kanıtlamıştır.
YAHUDİLER SOYKIRIMA UĞRAMIŞTI İSRAİL YÖNETİCİLERİ SOYKIRIM YAPIYOR
Yahudi dendiği zaman, bütün insanlık NAZİ yönetiminin soykırımına uğramış, tarih boyunca çok eziyetler çekmiş bir halkı hatırlar. Yahudi kimliği, insanlığın bilincinde mağdur ve mazlum kimliği olarak yer etmiştir. ABD Emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi, bu kimliği emperyalist ve siyonist amaçlar için kullanabilmiştir. Aksa Tufanı Harekâtından sonra yaşananlar, “insan haklarını” İsrail adına piyasaya süren söylemlerin de sonunu getirmiştir. Artık herkes görmektedir ki, İsrail’in zulmü vahşet düzeyindedir.
İsrail devletinin ve ordusunun yöneticileri, soykırım suçunu işliyorlar. İkinci Dünya Savaşından sonra Nürnberg Mahkemesinde Yahudilere karşı insanlık suçu işleyen Nazi yöneticileri yargılanmıştı. Bugün sanık sandalyesine oturtulan İsrail’in siyonist yöneticileridir.
Hem uluslararası konferanslarda, hem de HAMAS yöneticilerine önemle belirttik. Birleşmiş Milletler’in 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre, soykırım suçunu yargılamaya yetkili olan mahkeme, yalnız Uluslararası Ceza Mahkemesi değil, aynı zamanda suçun işlendiği yerin mahkemesidir. Bu nedenle Gazze’nin Ceza Mahkemesi, suçu işleyen esir İsrail askerlerini ve onları soykırım suçuna azmettiren İsrail’in siyonist yöneticilerini yargılayabilir ve mahkûm edebilir. Uluslararası Hukukun verdiği bu yetkinin değerlendirilmesi yerinde olur.
DÜNYA 7 EKİM ÖNCESİNE DÖNMEZ
Bugün 7 Ekim’den beş ay sonra Dünya gerçeklerine bakıyoruz. Farklı bir dünyadayız. Bu farklılık geçici değildir, temelden bir değişikliğin aşamasındayız. Çünkü dünya dengeleri değişiyor. Dolar Saltanatı yıkıldı, ABD Haraç Sistemi çöküyor. Kendi yöneticilerinin de itiraf ettikleri gibi, ABD inişe geçti. Suriyelisi, Afganlısı, Venezuelalısı, Filistinlisi, ABD’yi dize getiriyor.
Washington’un Dünyanın efendisi olma hayâlleri suya düştü. Çin ekonomisi Satın Alma Gücü Paritesi olarak ABD ekonomisini geçti. Standart Chartered Bankası, OECD, IMF gibi kapitalist dünyanın büyük kuruluşlarının yaptıkları yansıtmalara göre, 2030 yılında ABD, Dünyanın üçüncü ekonomisi konumuna sürükleniyor. Japonya ve Almanya dokuzuncu ve onuncu sıraya düşüyor. Çin, Hindistan, Endonezya, Türkiye, Brezilya, Mısır, Rusya ekonomileri ilk on içinde. Dünyada ABD’nin silahlı gücünü dengeleyen silahlı güçler oluştu. Filistin Direnişinin kesin zaferi için dünya ölçeğinde elverişli koşullar oluştu.
Yeni bir dünya kuruluyor.
Filistin, yükselen Asya uygarlığının ön cephesinde tarih yazıyor.
Selam olsun, Asya’nın bu kahraman ve akıllı halkına!
Selam olsun Filistin direnişinin kurmaylarına, devlet örgütlenmesine!
YARIN: TÜRKİYE’NİN KARADA VE DENİZDE CEPHE ARKADAŞI: FİLİSTİN