Harbiye Nezareti’nin de kozmik odaları açılmıştı -(TAMAMI)
2012 yılının sonundaki iki tarihi olay Türkiye’nin iç ve dış politikasının ne kadar zor ve ne kadar tehlikeli bir noktada olduğunun işareti oldu.
Önce 29 Ekim 1923’te ilan edilen 89 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk kez halk bir Cumhuriyet bayramını biber gazı ve polis panzerlerinden çıkan suyla yaşadı. Aslında o gün Türk gençliğinin öncülük ettiği yüz binlerce insan, uluslararası ve iç hukukun verdiği yasaklara karşı direnme hakkını kullandı. Bunu bir kenara yazalım.
İkinci olay Cumhurbaşkanı’yla-Bu ülkede ikisinden başka Cumhurbaşkanı olacak kimse yokmuş gibi- Başbakan’ı karşı karşıya getiren yapay bir tartışmada ortaya çıktı. Hava AKP’nin içinde bir çatlağın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde giderek büyüyeceğini yansıtmaktaydı. Aynı hafta sonu Başbakan AKP’li milletvekillerini Kızılcahamam’da topladı ve Cumhuriyet’in yenilenmesi için desteğe davet etti. Suriye ile ilişkilerden ve savaştan hiç söz etmedi. Aynı gün Kılıçdaroğlu’nun gündeminde ise “CHP’nin yeni anayasaya samimi destek!” kararı vardı. Başbakan’ın anayasa konusunda umudu gittikçe azalırken CHP Genel Başkanı bölünme anayasası konusunda sanki kendisine durumdan görev çıkarıyordu! Bunu da bir kenara yazın.
Rastlantı bu ya 4 Kasım 2012 günü ABD gazetelerinden New York Times’de Obama’nın danışmanının yazdığı makaleye ek olarak Kuzey Irak’ta kurulması beklenen özerk Kürt devletinin yeni bir haritası yayınlanıyordu. Bu harita Türkiye’nin bölünmesindeki ısrarın işareti olamaz mı? Hem de Başkan Obama’nın seçimine günler kala. Esad’ı yok etme görevini üstlenen TC. Başbakanı’nın susmasını, yerel yönetimler yasasıyla ilgili kararsız ruh halinin yarattığı bir suskunluk olarak doğal kabul etmek olası mıdır?
Vatansever subaylardı
1914 ve 1919 arasında yine Türkiye’yi parçalamak isteyen güçler bugün yaşadıklarımıza benzer projeler sahneye koymuşlardı. Gene karşılarında subaylardan oluşan ciddi bir güç bulunuyordu: İttihat ve Terakki. Ordunun önde gelen isimleri tutuklanmıştı, işin uygulayıcısı İngilizler İttihat ve Terakki subaylarının ve bazı kurumların “darbe planladıklarını” ileri sürüyordu. Gelecekte tehlikeli olacağı kabul edilen genç ve okullu subayların rütbeleri indirildi. Emekli edilen alaylı subaylar tekrar orduya alındı. Emekli askerlerin kurduğu “Nigehban Cemiyeti”, zamanın bugünküne benzer yandaş basını okullu subaylara ağır hakaretler ediyorlardı. Onlar “haydut başlarıydılar. Darbeciydiler!” Bugün bile süregelen İttihat Terakki husumetinin nedenini anlıyorsunuz değil mi? İttihatçı subaylar Cumhuriyete giden yolu açmışlardı. Hataları yok mudur? Elbette vardır. Ama bilelim ki onlar da bugünküler gibi vatansever subaylardı.
Pijamalarıyla tutuklandılar
İngilizler adı “Tetkik-i Hesabat ve Seyyiat komisyonu“ olan bir komisyon kurdurdular ve Harbiye Nezareti’nin kozmik odalarına girip tüm belgeleri didik, didik ettirdiler. Osmanlı paşaları buna razı oldular.
O dönemin gözde partisi adı “Hürriyet ve İtilaf partisi” olan liberal- dinci ittifak partisiydi.
Tarih 4 Mart 1919.
Hürriyet ve İtilaf Partisi Damat Ferit Paşa başkanlığında hükümeti kurmuştu. Ulusal kongrenin başkanı Dr. Esat ve onun gibi saygın ulusalcılar, 2008 Ergenekon sanıkları gibi gece yarıları pijamalarıyla evlerinden alındılar. Ordunun önde gelen isimleri tutuklanınca İngilizler bu kez darbe hazırlıkları yapıldığını yeniden gündeme getirmişlerdi. İngilizler ve Fransızlar jandarmanın yönetimini bile kontrollerine almışlardı.
Şimdi 31 Mart’a kadar varan bu dönemi de bir kenara not edin ve Silivri’yi, Hasdal’ı hatırlayın. ABD’nin BOP haritasını gözünüzün önüne getirin ve Türkiye’nin bölünmesi için kurulan siyasi ittifakların karşısında gelin de hukuki ve demokratik direniş hakkınızı kullanmayın ?
Gelin! 10 Kasım’da Anıtkabir’de, Ata’nın huzurunda beklemeyin.
Gelin; bugün bile o dirayetli Türk subaylarını ve onların başındaki komutana bin şükran göndermeyin..
Tarih okumadan bugünkü yaşadıklarımızı anlamak kolay değildir.