Harca harca devri kapanmalı
Geçen gün Türkiye aroma sektörünün lideri olan AROMSA’nın başkanı Murat Yasa ile Türkiye ekonomik krizini konuşuyoruz. Kendisi işletmelerin ve bireylerin krizden oldukça fazla etkilenmelerini aşırı ve gereksiz tüketime ve bu nedenle de borçlanmaya bağlıyor. İnsanlarımız ve şirketlerimiz harcama konusunda disiplinli değiller. Harcama da çok olunca borçlanma kaçınılmaz oluyor, diyerek Diderot’un bu konudaki aşağıdaki görüşlerini örnek gösteriyor:
TÜKETİMİN KÖLESİ OLMAK
18. yüzyıl aydınlanma çağı düşünürlerinden Fransız yazar ve filozof Denis Diderot’nun borç içinde olduğunu duyan Rus imparatoriçesi Büyük Katerina Diderot’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu zor durumdan kurtarır. Maddi durumu düzelen Diderot’ya bir arkadaşı çok şık bir kadife sabahlık hediye eder. Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle çalışma masasına oturan Diderot bu eski masanın yeni ve gösterişli sabahlığına hiç uymadığını fark eder. Aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yeni bir çalışma masası alır. Ancak bu kez yerdeki eski halı sabahlığına ve masasına yakışmamaktadır. Yeni bir halı alır. Bu şekilde eski resimlerini, koltuğunu, duvar halısını, sandalyelerini derken evindeki her şeyi tamamen yeniler. Sonunda bütün parası biter ve yine borçlanır. Ancak o zaman aklı başına gelir ve kendisini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı bir yazı yazar. Bilinçli bir alışveriş düşüncesiyle yapılmayan ve ihtiyaç olmadığı halde alınan şeyleri açıklayan bu tüketim sarmalından bahseden ilk kişi olduğu için anlattığı kavrama “Diderot Etkisi” denmektedir.
Diderot şöyle der: “Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın kölesi oldum.”
KREDİ İLE BÜYÜME
Murat Yasa, kredi ile büyüme ve hele kaldıraçlı büyüme kavramlarında fena rahatsız oluyor. Kaldıraç demek manivela ile spekülatif kazanç elde etmek olduğunu ve bunun da işletmeleri ciddi risk altına soktuğunu söylüyor. Oysa katma değer yaratıp bunu büyümenin ve gelişmenin finansmanı olarak kullanılmasının işletmeleri sağlam biçimde ileriye götüreceğine ve kriz zamanlarında da sarsıntıların hafif atlatılacağına inanıyor ve şunu vurguluyor: “Geldiğimiz noktada bu denli yüksek faizlerle işletmeler cari ödemelerini yapmak durumunda kalıyorlarsa tıkanmaların da kesindir. Bu faizleri kapatacak kar maalesef hiçbir sektörde yok.”
SERMAYENİN AMORTİSMANI
Murat beye kredi ile büyüme, borcu borçla ödeme hususlarına evet ama kredi de kullanılmazsa sermayenin verimli kullanılmadığına, büyüme fırsatlarının kaçtığına, büyümenin ertelendiğine ve bu nedenle de borcun çarpan etkisinden (kaldıraçlı işlem) yararlanmak gerektiğine inananların çok olduğunu söylüyoruz.
Verdiği cevap çarpıcı: “Ben ciromu kredi ile 2 kat artırıp ta maaşları ödemekte zorlanacaksam ve kredilerimi ve faiz ödemesini nasıl yapacağım, diye uykum kaçacaksa olmaz olsun o ciro artışı. Zaten krizlerde uykusu kaçanlara bakın hepsi aşırı krediye boğulmuş firmalardır.”
KURUMLAŞMA
Murat beye Türkiye’de işletmelerin kurumlaşmasının nasıl olması gerektiğini soruyoruz. Aldığımız cevap şu: “ Türkiye’de kayıt dışı ekonomi varken, henüz insanlarımız kurumsallaşmayı müdür bolluğuna indirgemişken işletme sahibinin işinin başında olmaması halinde işlerin iyi gitmeyeceğine ve batı işletmelerindeki kurumlaşmanın Türkiye’de gerçekleşmeyeceğine inanıyorum Patron elemanından daha erken işe gelmeli, daha geç çıkmalı ve daha çok çalışmalı.”
ŞİRKETLERİN ZENGİNLEŞMESİ
Murat Yasa, Türkiye’de patronların şirketlerinden ziyade kendilerinin zenginleşmesine öncelik verdiğini söylüyor. “Oysa şirketler zenginleşmeli ve kişisel makul gereksinimler dışında patronlar şirketi zafiyete uğratacak kaynakları şirketlerinden çıkartmamalı. Kriz zamanlarında bunun ne kadar sağlıksız bir durum yarattığını görüyoruz” diye de ekliyor.
DEMEK Kİ!
Değerli sanayicimiz Murat Yasa’nın deneyimlerine ve söylediklerine baktığımızda ülkemizin neden krizlere girdiğini de anlamakta zorlanmıyorsunuz. Tüketim ve borçlanma ekonomisi ile firmalarımızın ve ülkemizin bir yere gideceği yok. Hepimizin üreten ve verimli harcayan bir toplum yaratmamız gerekiyor. Aksi halde tüketimin ve alacaklıların kölesi olacağımız kesin...