29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hayal dünyasında yaşamak -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Adamın biri “D-8 İslam Dünyasını Ayağa Kaldırır” diye yazmış. D-8 dediği şey, Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya gibi 8 ülkenin üye olduğu bir örgüt. İslam parası kullanmak, İslam NATO’su, İslam ortak pazarı kurmak gibisinden panislamist hayaller kuran Refah Partisi Genel Başkanı ve Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Erbakan’ın öncülüğünde, Ekim 1996 yılında imzalanan İstanbul Deklarasyonu ile kurulmuştu.

Öteki 7 ülkenin D-8 örgütünün kuruluş nedeni ve amaçları konusunda neler düşündüğünü bilmiyoruz.

Erbakan, Başbakan olur olmaz, Avrupa Birliği karşısında bir İslam (Ekonomik) Birliği oluşturma hayalinin peşinde koşmaya başladı. Yazarın dediğine bakılırsa, 28 Şubat post-modern darbesinin amacı, D-8 girişiminin gerçekleşmesine engel olmak imiş. Darbenin gerisinde de yabancı güçler varmış. Daha sonra iktidara gelen hükümetler Refah-Yol Hükümeti’nin başına gelenleri düşünüp D-8 girişimini savsaklamış. Peki öteki 7 ülke ne yapmış? Hiçbir şey. Laf olsun diye Erbakan Hoca’nın şaklabanlığının peşinden gitmişlerdi. İran dışında, geriye kalan ülkeler, Batı’nın ağzından çıkacak bir “Höt!” ile İstanbul Deklarasyonu’nu imzalamazlardı. Batı, “Hele biraz eğlensinler!” diye dalgasını geçti.

Erbakan’ın amacı, refahın arttılması, barışın tesis edilmesi, demokrasinin kurumsallaştırılması, İslam dünyasının coğrafi, ekonomik ve siyasi potansiyele sahip ülkelerinden bir dünya gücü yaratmakmış.

D-8’in sekiz çıplağı İslam dünyasını ayağa kaldıracakmış... Bu adamların kafasında küncü (susam) kadar beyin olsa, İslam dünyasının diz üstü durmasının nedeninin bizzat İslamcılık olduğunu anlar. Türkiye, biraz palazlandı ise, bunu başaranın Laik Cumhuriyet olduğunu anlar. Ama bunların profesörcüleri bile cahil!

Hayal dünyası

Bir başka adam da (bu profesörcü değil), “Müslüman dünyanın 20. yüzyılı yoktur, olmamıştır. Rehin alınmış bir tarih, esir alınmış topluluklar, kurban edilmiş ülkeler, aşağılanmış değerler, heba edilmiş bir zaman vardır sadece. Eğer aynı kalırsak, eğer 20. yüzyılın başındaki gibi suskunluğa, yılgınlığa ve çaresizliğe mahkûm olursak, bu coğrafyanın 21. yüzyılı da olmayacak. Bir kayıp yüzyıl daha yaşayacağız” diye yazıyor.

Yazının başlığı “Yüz yıllık yalnızlık bitti.” Yalnızlığı bitiren de Arap Baharı (!) imiş. İlkin Bahar’ın adı yanlış. Arap dünyasını biraz tanıyan biri bir Arap Baharı değil birçok Arap Baharı, Arapların Baharı olduğunu bilir. Arapların ilkin Arap milliyetçileri sonra Müslüman ümmetçisi olduğunu da bilir. Araplarda bir tek Arap milliyetçiliği yoktur, ne kadar devlet varsa, ne kadar kabile varsa o kadar Arap milliyetçiliği vardır.

Mısır’dan Fas’a bir tek Afrika-Arap devletinin ya da federasyonunun kurulmasına kim engel oldu, oluyor? Irak, Suriye, Ürdün ve Arabistan devletlerinin bir başka devlet ve federasyon kurmasına İzlanda mı engel oldu?

Nâsır döneminde Mısır ile Suriye bir denemeye girdi, olmadı. Mısır ile Libya ortaklığı da gerçekleşmedi.

Demek ki Araplar için özel olarak inen İslam dini bu necip halkların birleşmesini sağlamaktan aciz.

Hayal içinde yaşarlar: Siyaset dünyasında, XIII. yüzyıldan sonra bir Müslüman Arap dünyası ağırlığı olmadı. Buna karşılık 1453 ile İkinci Viyana Bozgunu’nun tarihi olan 1683 arasında ciddi bir Osmanlı varlığından söz edilebilir. Hepsi 230 yıl. Osmanlı, tarihinin hiçbir döneminde gerçekten üretici bir güç olamadığı gibi, bu dönemde de kasası hemen hemen boştu. Birkaç yüzyıl, bir dağa tırmanan ama belli bir noktadan sonra olduğu yerde tutsak kalan bir acemi dağcıya benzeyen Osmanlı kendi kendini yok etti.

İslam dünyası, sadece XX.yüzyılı değil ondan önceki 700 yılı da yitirmişti. Laikleşip demokratikleşmedikçe, önümüzdeki yüzyılları da yitirmeye mahkûm. Sadece Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin biraz şansı var. O da AKP’den kurtulmasına bağlı.

Serap dünyası

Üçüncü adam, Türkiye’nin İslamcı gazeteciliğinin bir otodidakt megalomanı. İnsan bir otodidakt olarak “malumat” verir, bu adam sadece “talimat” veriyor.

Kürt sorununun kördüğümünün önündeki en büyük engel Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulus-devlet yani ulusal devlet olmasıymış. Osmanlı imparatorluğu otuzdan fazla etnik kimliğin bir arada yaşadığı bir mutluluk cennetiymiş. Ancak Osmanlı devletinin minyatürü olan Türkiye Cumhuriyeti bir ulusal devlet olduğu için ülkesini yaşanmaz hale getirmiş. 30 küsur etnik kimlikli bir ulusal devletin olması ve yaşaması mümkün değilmiş.

Kahir ekseriyeti Müslüman olan bu karmaşık toplumda üst kimliğin mutlaka İslam olması gerekiyormuş...

Bre adam, İslami üst kimlik Arap milliyetçiliğine engel olabildi mi? Osmanlı topraklarında ilk ayrılıkçı-milliyetçi kalkışmayı Arabistan’ın Vahhabileri 1806’da başlatmadı mı? Yunan ayaklanması (1821) bundan 15 yıl sonradır.

İslam, Irak’ta, Suriye’de birlik sağlayabildi mi? Fas’tan Mısır’a, Hind Okyanusu’dan Türkiye sınırına kaç milliyetçi Arap Devleti var?

Türkiye laikliği bırakıp İslamı üst kimlik olarak kabul etse, ayrılmayı kafasına koyan Kürtlerin bundan vazgeçeceğini sanacak kadar budala bu adam!

Türkiye topraklarında yaşayan 30 etnik kimlik, ancak laik, demokratik ve çağdaş devlette eşit vatandaş olarak yaşayabilir.

Bu kafayla

Siyasal İslamcılar siyasetten arınıp Cami’ye çekilmedikçe İslam dünyasının gelişmesi, kendisinin ve dünyanın huzura ermesi olanaksızdır. Ancak, önlerindeki olumlu örneklere karşın bu gerçeği Türkiye mürtecileri de görmedi, göremiyor. Bu kafayla giden askere, alamıyor tezkere!