25 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hayalî Türk-İsrail savaşı

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılış konuşmasında “İsrail saldırganlığı, Türkiye’yi de içine almaktadır. Vatanımız, milletimiz, bağımsızlığımız için bu devlet terörüne elimizdeki her imkânla karşı duracağız.” dedi. Fanteziyi seven Türk medyasının havada kaptığı bu konuşma, Türkiye-İsrail savaş senaryolarının konuşulmasına yol açtı. TBMM’de kapalı oturum bile yapıldı. Filistin ve Lübnan’daki İsrail bombardımanlarından etkilenen Türk kamuoyu, bu yapay rüzgârı ciddiye aldı.

Caydırıcılığınızı, caydırıcılığınızın yetmediği yerlerde de zaferi sağlayacak çok sayıda faktör vardır; ama aralarında “tehdidi vatanınızdan en uzak sahalarda karşılama” yeteneğiniz ile “savaşı kesintisiz ve kısıtsız sürdürme” kabiliyetiniz, yani yerli ve millî savaş sanayiniz altın kıymetindedir.

Yerli ve millî savaş endüstrisi bulunmayan bir devlet, silah ve cephane bakımından bağımlı olduğu devletlerin izin verdiği ölçüde savaş yeteneğine sahiptir. Doğu Akdeniz donanmalarını, -teknik açıklamalara boğmadan, en kaba hâliyle- “tehdidi uzaktan karşılama” dinamikleri bakımından masaya yatıralım ve kimin kimden korkması gerektiğini birlikte görelim…

İSRAİL DONANMASI, TÜRK DONANMASI İÇİN TEHDİT Mİ?

9.500 kadar denizci askeri ile ve denizden güç aktarma yeteneği olmayan İsrail Donanması’nda güdümlü mermi (füze) veya modern torpido atabilen platform olarak, yalnızca;

-4 adet 1.900 tonluk Alman tasarımı genç korvetleri;

-3 adet 1.275 tonluk ABD tasarımı orta-yaşta korvetleri;

-8 adet 430-500 tonluk İsrail tasarımı yaşlı hücumbotları;

-3 adet 1.600 tonluk Alman tasarımı yaşlı denizaltıları,

-3 adet 2.000 tonluk Alman tasarımı genç havadan bağımsız denizaltıları bulunur. Yeni gemi inşa süreci yavaşlamış olan İsrail Donanması’nın bir miktar Batı silahlarına bağımlılığı bulunmakla beraber, yerli ve millî silah/cephane/teknoloji üretim yeteneği fena değildir.

Akabe Körfezi’ndeki kıyılarını Yemen gibi tehditlere karşı koruyabilmek için savaş gemilerinin 1/3 kadarını Kızıldeniz’de konuşlandırmak zorunda kalan İsrail Donanması, aynı zamanda meşhur Demir Kubbe’nin (Iron Dome) vazgeçilmez bir parçasıdır.

Bu nedenle, kıyılarından uzaklaşan İsrail Donanması, İsrail topraklarında hava savunma zafiyetine yol açmaktadır. Özellikle Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’deki ABD savaş gemilerinin bile ana varlık nedeninin, İsrail hava savunmasını desteklemek olduğu düşünülürse, İsrail Donanması’nın kritik hava savunma rolü nedeniyle kıyı sularından kolay kolay ayrılamayacağını görmek gerekir.

Gelelim, İsrail saldırganlığının hedefinde olduğu iddia edilen Türkiye’ye… 45.000 kadar denizci askeri ile denizden güç aktarma yeteneği de bulunan Türk Donanması’nda güdümlü mermi (füze) veya modern torpido atabilen platform olarak;

-1 adet Türk tasarımı 3.000 tonluk gencecik fırkateyni,

-4 adet Alman tasarımı 3.630 tonluk orta-yaşta fırkateynleri,

-4 adet Alman tasarımı 3.000 tonluk yaşlı fırkateynleri,

-8 adet ABD tasarımı 4.100 tonluk yaşlı fırkateynleri,

-4 adet Türk tasarımı 2.420 tonluk genç korvetleri,

-11 adet Alman tasarımı 450-550 tonluk orta-yaşta hücumbotları,

-5 adet Alman tasarımı 430 tonluk yaşlı hücumbotları,

-2 adet Alman tasarımı 2.000 tonluk gencecik havadan bağımsız denizaltıları,

-8 adet Alman tasarımı 1.600 tonluk orta-yaşta denizaltıları,

-2 adet Alman tasarımı 1.200 tonluk yaşlı denizaltıları bulunmaktadır. Yeni gemi inşa süreci hızlı ilerleyen Türk Donanması, hâlen bir miktar Batı silah ve cephanesine bağımlılığı bulunsa da, yerli ve millî silah/cephane/teknoloji üretimi bakımından yakaladığı hızlı ivme ve motivasyon nedeniyle Batı’ya bağımlılık sürecini sonlandırmaya yaklaşmış bir donanmadır.

Diğer taraftan, Türk Donanması’ndaki Alman ve ABD tasarımı gemiler, deneyimli savunma sanayimizin yaptığı tadilatlar sayesinde teknik anlamda asimile edilmiş, âdeta tasarımsal olarak “Türkleştirilmiş”lerdir. Ayrıca, çok sayıda Türk tasarımı modern gemi ve denizaltının inşası bitmeye yakındır.

Gücünü aşan siyasi hedeflere kilitlenen Yunanistan’a gereken askerî ve siyasi yanıtın verilmemesi, Türk kamuoyunu yanıltabilir; ama, günümüzde, kısa, hatta orta vadeli gelecekte Akdeniz’de Türk Donanması ile savaşmak, diğer donanmalar için tercih edilmesi zor bir senaryodur.

Batı’ya yedek parça ve cephane bağımlılığını akılcı bir planlamayla makul sınıra çekmeyi başaran Türk Donanması, yeni kazandığı “savaşı kesintisiz ve kısıtsız sürdürme” kabiliyeti nedeniyle İsrail Donanması’nın da çekindiği bir donanmadır.

Daha açık söylemek gerekirse, teke tek bir Türkiye-İsrail Savaşı’nda, zayıf İsrail Donanması’nın güçlü Türk Donanması’na karşı taarruzi rolde kullanılması “intihar”, yani İsrail Donanması’nın varlığını sonlandırabilecek bir hata olur.

DOĞU AKDENİZ’DEKİ DİĞER ASYA DONANMALARININ DURUMU

4.000 denizci askerin donattığı, 1960’ların füze teknolojisi ile idare eden 60 yaş üstü 18 adet hücumbot ve 20 yıl önce İran’dan satın aldığı 6 adet torpidobottan başka bir şeyi olmayan Suriye Donanması, günümüz deniz harekâtları için “hiçlik” anlamına geldiğinden İsrail karşısında etkisiz bir güçtür.

Benzer şekilde, 1.700 denizci askeri ile hücumbot ve torpidobotu bile bulunmayan Lübnan Donanması’nın da İsrail ile savaş yeteneği yoktur. Tehdidi ileriden karşılama yeteneği bulunmayan ve sembolik donanmalar ile durumu idare etmeye çalışan Suriye ve Lübnan’ın İsrail’in 5 boyutlu saldırılarını, vatan topraklarında “daha fazla asker ve sivil kanını feda ederek” karşılamaktan başka çaresi yoktur.

Fakat, Lübnan’ın aksine, İsrail’den daha fazla denizde savaş gücü bulunan Türkiye, “insan gücü”nü feda etmeye gerek kalmadan savaşı sürdürme yeteneğinde bir devlettir ve savaş gücünü “Batı’dan bağımsızlaştırmaya” devam etmektedir.

Doğu Akdeniz’de Mısır Donanması da, Türk Donanması gibi güçlü görünen bir donanmadır. 30.000 kadar denizci askeri ile denizden güç aktarma yeteneği de bulunan Mısır Donanması’nda güdümlü mermi (füze) veya modern torpido atabilen platform olarak;

-1 adet Fransız tasarımı 6.000 tonluk genç fırkateyni,

-2 adet İtalyan tasarımı 6.700 tonluk genç fırkateynleri,

-4 adet Alman tasarımı 3.700 tonluk genç fırkateynleri,

-6 adet ABD tasarımı 4.200 tonluk yaşlı fırkateynleri,

-4 adet Fransız tasarımı 2.500 tonluk genç korvetleri,

-2 adet İspanyol tasarımı 1.500 tonluk yaşlı korvetleri,

-1 adet Güney Kore tasarımı 1.200 tonluk yaşlı korveti,

-4 adet Alman tasarımı 1.600 tonluk genç denizaltıları,

-4 adet Çin tasarımı 1.800 tonluk yaşlı denizaltıları,

-4 adet ABD tasarımı 600 tonluk genç hücumbotları,

-1 adet Rus tasarımı 550 tonluk genç hücumbotu,

-8 adet Rus tasarımı 235 tonluk yaşlı hücumbotları,

-6 adet İngiliz tasarımı 300 tonluk yaşlı hücumbotları,

-1 adet Alman tasarımı 265 tonluk yaşlı hücumbotu bulunmaktadır. Yeni gemi alım süreci duraklamış olan Mısır Donanması, Batı’nın silah, cephane ve yedek parçasına bağımlı statüdedir. Mısır Donanması’nın yerli ve millî silah/cephane/teknoloji üretim oranı “hiçlik” seviyesindedir. Güçlü bir donanmaya sahip olmasına rağmen, Mısır’ın “savaşı kesintisiz ve kısıtsız sürdürme” kabiliyetini Batı’nın inisiyatifine bırakmış olması, onu İsrail için korkulacak bir güç olmaktan çıkarmıştır.

ÇÖZÜM DENİZLERDE

İsrail saldırganlığının temelinde, emperyalist Batı’nın silah, cephane, istihbarat ve teknoloji desteği vardır. Belirtmeden geçmeyeyim, yeryüzünde donanması “hiç”e yakın bir devletin (örneğin Lübnan ve Suriye), donanması güçlü bir devletle (örneğin ABD destekli İsrail) savaşmak zorunda kalması kadar “adaletsiz” bir savaş yoktur.

Problemin çözüm yolları basit: Denize kıyısı olup da deniz kuvveti olmayan Asyalı devletlerin emperyalizm ve vekilleriyle mücadele etmeye yetecek müstakbel donanmaları Asya’da tasarlanıp inşa edilmeli; güçlü ama Batı’ya bağımlı donanmaları bulunan Mısır gibi Asya devletleri de, Batı tasarımı savaş gemilerini Asya tasarımı savaş gemileri değiştirip güçlerini birleştirmelidirler.

Bana sorarsanız, Asya’nın donanmasızlık veya Batı’ya bağımlı donanma ısrarı, emperyalizmin işini kolaylaştırmaktan başka bir şey değildir.

Türkiye İsrail ABD Doğu Akdeniz Asya