Yandex
25 Nisan 2025 Cuma
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hayatı Allah için yaşama bilinci: İbadet

Muhammet Nur Doğan

Muhammet Nur Doğan

Gazete Yazarı

A+ A-

Düşünce dünyamızda muhtevası fena hâlde başkalaşmaya uğrayan dinsel kavramlarımızın başında “ibadet” gelmektedir.

Bu kavram, Müslümanların zihinlerinde, hayatı bütünü ile kuşatan bir duygu ve bilinç hâlini ifade etmekten uzaklaşmış ve birtakım gündelik, aylık ve yıllık davranışları anlatacak şekilde darlaşmaya, başka bir tabirle; değer kaybına uğramıştır.

Bu başkalaşma ve darlaşma hadisesi bizi Kur’an’ın canlı ve diri anlam dünyasına öylesine yabancılaştırdı ki, İslâmın emir ve yasaklama sistemi içerisindeki araçlarla amaçları birbirinden ayırt edemez hâle düştük.

Bizi yalnız Allah’a kul (hizmetkâr/yardımcı) olma bilincini içselleştirmeye, dolayısıyla, Yüce Allah’tan başkasına kulluk etmeme amacına ulaşmaya hazırlayan namaz, oruç, hac, zekat, kelime-i şehadet gibi sözlü ve fiilî davranışları bu ruhu yansıtır olmaktan uzaklaştırarak araçsallaştırdık.

Bundan yıllar önce bir televizyon programında sahur vakti evlerine konuk gittiğim insanlara soruyordum: “Ne için namaz kılıyor ne için oruç tutuyoruz ve ne amaçla Kur’an okuyoruz?”. Cevap tekti: “Sevap kazanmak için…”

Sonra bu insanlara, “Hayır, biz namazı, orucu sevap kazanmak için değil, zihinsel ve bedensel arınmamızı gerçekleştirmesi ve böylelikle bizi yalnız Allah’a kul (hizmetkâr/yardımcı) olma bilincine hazırlaması için eda etmeli ve Kur’an’ı da anlamak, aydınlanmak ve onu izlemek için okumalıyız.” dediğimde bu insanların yüzlerinde, çok değerli yitiklerini bulmuş insanların şaşkınlıkla karışık sevincini okumuştum…

Sözü fazla uzatmadan söyleyelim. “İbadet”in Kur’an’ın ruhuna en uygun karşılığı şudur: Hayatı Allah için ve Allah ile birlikte yaşama bilinci.

Evet, “ibadet” birtakım davranışları bilinçsizce tekrarlamayı değil; üstün bir şuur hâlini, güçlü bir bilinci ifade eder; sadece ve sadece Allah’a kul (hizmetkar/yardımcı) olup, diğer bütün kulluklardan azade olma hâlini anlatır.

Yani ibadet insanoğlunun özgürlük serüvenidir; her türlü maddî ve manevî baskılardan kurtuluş arayışıdır.

Bakınız Kur’an “ibadet”in anlam ve amacını nasıl açıklıyor:

“(Şöyle) de: “Şüphesiz benim salâtım (yoğun çabalarım), ibadî eylemlerim, hayatım, ölümüm hep âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun tanrılığında hiç kimse pay sahibi değildir. Ben bununla emrolundum ve ben benliklerini Allah’a koşulsuz teslim edenlerin (daima) öncüsü olacağım.” (En’am 162, 163)

Ayet açık ve net bir şekilde “ibadet”i tanımlıyor: Salât, oruç, infak gibi davranışlarımız hep âlemlerin Rabbi olan Allah içindir ve biz hayatı bu bilinçle yaşar, ölümü de bu bilincin yeşerttiği ümitle karşılarız.

Biz işte başından sonuna kadar bütün bir hayatı yalnızca Allah için yaşama bilinci ile idrak etmekle ve O’na tam bir teslimiyetle teslim olmakla emrolunmuşuz.

Bu bilincin dışında kalmak ise, başta kendi egomuz olmak üzere, bizi maddi ve manevi birtakım güç odaklarının zebunu yapacak bir anlamsızlık döngüsüne yakalanmak ve trajik bir şekilde büyük kozmik birlik sisteminin dışına savrulmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

İşte “ibadet”in gerçek anlamı budur.

Buradan çıkan sonuç da şu olmalıdır:

Hayatı Allah için yaşama bilincine sahip bir insanın yalnız namaz, oruç, hac, zekat gibi davranışları değil; bütün hayatı ibadettir.

Hayatı Allah için yaşama bilinci demek olan “ibadet”in pratik uzantısı da; yeryüzünü/hayatı ıslah (düzeltme), iyilik ve güzellik uğrunda yoğun çaba içine girmek ve yaşantıyı ahlak, barış ve adalet üzerine inşa etmeye çalışmaktır.

Bu durumda, bu yüksek değerleri yaşantısının amacı ve kılavuzu edinen insanın bütün hayatı “ibadet” kavramı ile izah edilmelidir.

Bu ise âbid (bütün yaşantısı ibadet olan), sâlih (ıslah edici), kâmil (olgunluğa ermiş), ârif (bilgi ve hikmet sahibi) insan olmak demektir.

Anlam hayatın ruhu; bilginin, insanı var olma idrakine ulaştıran gücüdür.

Ne mutlu bu ışıklı kavramlarla, bu diriltici anlamlarla zihinlerini aydınlatanlara!

Ne mutlu evrensel iyilik, güzellik ve barış devriminin kutlu öncülerine!

Allah ibadet