Hayganuş Tantik ve Ünal Aysal
Önceki gün haberleri dinledim. Galatasay yönetiminin sayın Başkan Ünal Aysal'ın ağzından yaptığı açıklamayı gazetelerde de gördükten sonra "Tıpış, tıpış oynayacaksınız" başlıklı bir yazı yazmayı düşündüm. Zira bir çekilme kararının ne olduğunu herkesten iyi Galatasaray yönetimi bilir. Vapurla Karaköy'e, tünelle yukarı çıkıp, gazeteye girdikten sonra bile öyle düşünüyordum. Gece uykum Dünya Kupası nedeniyle telef oluyor ya, işimi erken bitirip, maç yayınlarından önce biraz şekerleme çekerim diye plan yapmıştım. Gazetenin köşesindeki arabadan tombiş ekmek arası kahvaltımı aldım. Masanın üzerine bırakıp çay almaya gitmiştim ki olanlar oldu.
Bu işe yakın insanlarla karşılaştım. Öylesine kafası çalışan ve entellektüel insanlar arasında bile Ünal Yasal doğru yaptı diyenler vardı.Böylece benim " iki takımın yöneticileri, azgın azınlıkları yanlış yapıyor. Herkes kendi sahasında taşkınlık ediyor, rakip sahada başına gelince bağırıyor, susun artık. Milli Takım Coach'ı Ergin Ataman bile bu kervana katılıyorsa bir yerde yanlışlık var" yazısının içeriği böylece değişti.
Daha ilkokula yeni başlamıştım. Rahmetli babam Kınalıada Karakolu'na tayin olmuş, biz de yaz kış oraya yerleşmiştik. Komşumuz Hayganuş Tantik beni, oğlu Hamparsum'dan ayrı tutmazdı. "Hampar yavrus" diye elinde köfte- patates tabağı ile koşturur, arada benim de ağzıma tıkıştırırdı. Onun oğlu ile iyi arkadaştık ama aramızdaki fark apartman çocuğu- mahalle veledi farkıydı. Kimin hangisi olduğunu anladınız. Merdiven aralığında Hayganuş Tantik ile Hamparsum arasındaki her zamanki muhabbet devam ederken, biz de yaramazlık yapıyorduk.
Hampar ikinci merdivenden aşağı atladı, "Mama bak" dedi annesi gururla başını okşarken ona ne kadar becerikli olduğunu söylüyordu. Ben durur muyum, "şimdi bana bak" deyip, "paaat" diye beşinci basamaktan ayağının dibine konuverdim. Görmemişti, irkildi " ka çocuğum, napoorsun, ödümü patlattın" dedi. Ama gözlerindeki soğuk bakışı farkettim. Onlar bir daha adaya yazlığa gelmediler.
Bu olayın Galatasaray ve Ünal Aysal ile ne alakası var derseniz, bilmem aklıma geliverdi. Hani rakip olmadan tek başınıza koşarken kendinizi rüzgarın oğlu sanırsınız. Sonra eloğlu yanınızdan vızt diye geçince gerçeği anlarsınız. Acaba herkes aynı şeyi yapıyor da, karşı taraf daha baskın olunca canımız sıkılır ya, ondan mı dersiniz? Ayıp ayıp, bir yandan Avrupa Şampiyonluğuna oynayan takımlarımızın başkan ve yöneticilerinin haline bakın, çocuklar gibi mızıkçılık yapıyorlar, "örtmenim silgimi aldı, o da benimkini almıştı" şikayetleri yapıyorlar. Utanmıyorsanız bunu da futbolu yaptığınız gibi Avrupa örgütüne götürün, dosyalar da verin, şikayet mailleri falan da yağdırın, tamam olsun.
CÜNEYT ÇAKIR DA EFSANE OLDU
Biliyorum, birçokları hakem Cüneyt Çakır'ı sevmez. Diğerlerini sıralamayalım ama hem Galatasaraylılar, hem Fenerbahçeliler sevmez. Demek ki, iki tarafın da keyfine göre değil, futbola göre düdük çalıyor. Önceki gece Brezilya-Meksika maçını değil, adeta onu seyrettim. İnanır mısınız, ilk kez "aman ne olur hata yapmasın" diye bir hakem için dua ettim. Hata ne kelime, seyrettiğim tüm maçların hakemlerinden "fazlaydı..." Ayrıca ilk maçlarını kazanmış Brezilya ve Meksika'nın beraberlik işlerine geliyordu. O nedenle birbirlerini de Cüneyt Çakır'ı da fazla zorlamadılar.
Bakın, ne derseniz deyin. Cüneyt Çakır artık Türk hakemliğinden öteye gitmiştir. Ayaklarından çekip köstek olmak yerine desteklemek gerekir. Hakemliğimizin lokomotifi olarak kabul edip, arkasına takılmalı, onun yaptıklarını örnek almalıyız. Bu hakemlikteki önemli yerlerde olan insanları da kapsıyor. Yani onlarla iyi ilişkiler kurup, kendini farkettirme konusundan bahsediyorum. Biliniz ki, sizde yoksa zaten vermezler. Ama sizde varsa, tanımıyorlarsa yine vermezler. Şu andaki kanaatim, ev sahibinin maçı ile sınanan Cüneyt Çakır'ın en az bir yarı final maçında düdük çalacağı şeklindedir. Belki de duruma göre final, niye olmasın.
Bu arada sevgili Doğan Babacan Dünya Kupası'nda düdük çalan son hakememiz olurken, daha Cüneyt Çakır'ın doğmasına 3,5 yıl vardı. Artık gerisini hesaplayın. Doğan Ağabey'e de esenlikler diliyorum. Oralara tırmanmanın birbirimizin ayağından çekerek değil, omuz vererek daha kolay olacağına dikkatinizi çekiyorum.