Hazine’den siyasi partilere para akıtılmasına son verilmeli!
Seçim günündeyiz. Seçimlerde Türkiye’nin sorunları ağırlaşıyor gibi... Kaynakları israf ediliyor. Çözüm perdelenmeye çalışılıyor. Bu mekanizmayla sistem seçim sürecinde kendini korumaya alıyor. Seçmenin alışkanlıklarını değiştirecek hamleler nasıl yapılmalı?
Tabi bu söylediğiniz yapılırken iki parti dayatması oluyor. Kimin kazandığı değil de kimin kaybettiği önemli hale geliyor. Seçmen partisinden ziyade ‘aman gelmesin’ diye düşündüğü kişi veya partiye karşı oy kullanma eğilimine sürükleniyor. CHP’li gazetecilere bakıyorsun ‘Dünyanın sonu! Sakın oyları bölmeyin!’ diyor. Ak Partili gazetecilere bakıyorsun ‘Dünyanın sonu! Sakın oyları bölmeyin!’ diyor. Halbuki bu iki partiye mahkum olmak büyük çaresizlik. Vatan Partisi’nin ortaya attığı çözümler bu gürültü sırasında duyulmuyor. Seçmen dayatılana boyun eğiyor genelde. Dolayısıyla seçimlerde tartışılması gereken en önemli nokta seçmenin tavrı. Oyum boşa gitmesin diye düşünür ama şu ana kadar verdiği tüm oylar boşa gitti.
Bu seçim sürecini nasıl gördünüz peki? Seçmende bir isteksizlik, bıkkınlık hali var gibi?
Tam bıkmışlık mı emin değilim. Her zamanki gibi bir hal var. Seçmen seçimlerin kurtuluş olmadığını görüyor aslında. Ama dediğim gibi karşı taraf gelecek diye tedirginlik var daha çok. Kötülüme, karalama yoluyla üstte kalma çabası var. İçi boş laflar var pankartlarda. Genel geçer söylemler kullanılıyor. Aydınlık bir uyarı yapmıştı geçen günlerde. İsrafı önleyeceğiz diyenler evvela şirketlere baksın diye. İsrafın, vurgunun olduğu yer şirketler çünkü. Şirketçi hepsi. Tam bir arpalık buralar. İhaleler, rüşvetler hep buralarda döner. Bakıyoruz şirketlere dokunmuyor ama israfı, vurgunu önleyecekmiş! Tam bir aldatmaca.
Belediyelerde şirketçilik ne zaman başladı?
Şirketçilik kamucu belediyeyi yok etti! Kendini Sosyal Demokrat olarak tanıtan Yiğit Gülöksüz icat etti. Onun zamanında bu anlayış kabul gördü. TOKİ başkanlığı da yaptığını hatırlıyorum. Bedrettin Dalan döneminde de şirketler kuruldu. Sonra Murat Karayalçın bu şirketçiliğe sahip çıktı. Şimdi tüm belediyelerde şirket bolluğundan geçilmiyor.
Seçimlerden sonra erken seçim tartışması bekliyor musunuz?
Muhalefet güçlenirse bu tartışma önümüze gelir elbette. Ama bu karar kolayca alınamaz. Arka arkaya seçimler oldu zaten. Tartışma yapılır ama seçimin olacağından emin değilim.
Seçim kampanyalarını nasıl buldunuz?
Pankart, ses araçları, afişler muazzam para harcanıyor. Tam bir israf!
Anket şirketleri ne zaman seçim sürecinde etkin bir aktör olarak ortaya çıktı?
Turgut Özal döneminde başladı. Anketçilik, araştırma şirketçiliği öne çıktı. Bak burada da şirket karşımıza çıktı. Kamu belediyeciliği, kamuculuk her yerde kenara itildi. Halbuki özel şirket özel kar demek kamu ise hepimizin çıkarı demek. Bir fıkra söylenir: İlk kere iki kaç eder? Matematikçi demiş ki dört. İstatistikçi demiş ki 3’le 5 arasında mutlak değer.
Anketçi ne demiş?
Hangi oranı istiyorsanız, tarifimiz eklenir demiş… Sorumlu siyasetçi gitti, imaj şirketlerinin tasarladığı adaylar ortaya çıktı. Ben yani ne anlatıyorlar, ne demek istiyorlar hiç anlayamıyorum. İçeriksiz kampanyalar dönemindeyiz.
Siz Hazine’den siyasi partilere kaynak aktarılmasına karşı mısınız?
Karşıyım.
Partiler çıkar çevrelerine mahkum olmasın diye Hazine’den kaynak aktarılıyormuş.
Şu anda da çıkar gruplarının güdümünde siyasi partiler. Buradan aday olamayan bakıyorsun küt diye öbür taraftan aday oluyor. Siyaset, ilke, program hepsi bir anda rafa kalkıyor. Her partide siyasetle zenginleşen, daha da zenginleşmek isteyenlerin oluşturduğu çok sayıda hizip yer alıyor. Bu sistemi değiştirmek isteyenlerin tercih edilmesi gerekiyor.