22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hem sanayide hem tarımda net ithalatçıyız!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Doğru dürüst sanayileşmeden yani sanayileşme sürecini tamamlamadan “hizmetleşmeye” yani hizmet sektörüne dümen kıran Türkiye, geniş ve bereketli topraklarına ve nüfus avantajına rağmen tarımda da maalesef bugün, net ithalatçı konumuna sürüklendi. 50 yıl boyunca tarımda net ihracatçı olan ülkemiz, AKP’nin 15 yıllık tek parti iktidarı döneminin tam 7 yılında net ithalatçı oldu maalesef.
Milyonların geçim kapısı olan tarımın katma değer içindeki payı ise, yüzde 13’lerden yüzde 7’lere inmiş vaziyette 15 yıl içinde.
AKP iktidarı kendi çıkardığı tarım kanununa yine kendisi uymamış, tarımsal destekler için bütçeden ayrılan payın yüzde 1’den az olamayacağına dair kanun hükmünü ihlal etmiştir.
2002 yılından bugüne değin toplam tarımsal desteklemelerin milli gelire oranı ortalama yüzde 0.5 (binde beş) seviyesini geçmemiş, geçememiştir.
Doğrudan gelir desteği tarımsal alan için verildiğinden bundan gerçek üreticiler değil büyük toprak sahipleri nemalanmışlardır.
Öte yandan, üretici birlikleri ve tarım satış kooperatifleri etkisizleştirilip, siyasallaştırılarak çiftçiler sahipsiz bırakılmıştır.

FINDIKÇI YOLLARDA

Bugün binlerce fındık üreticisinin Ordu’dan Giresun’a kadar protesto için yollara dökülmüş olmasının sebeplerinden birisi de budur maalesef.
Bir yandan, tarıma üvey evlat muamelesi yapılır ve milli gelir içindeki payını azalırken, insanlar ağır bir “gıda enflasyonu” ile karşı karşıya bırakılmıştır. Hâlbuki hane halkının harcamaları içinde gıda ürünlerinin payı yüzde 20’den az değildir.
Diğer yandan, gıda imalatı sanayisinde “yüksek ve çok yüksek” yoğunlaşma derecelerine ulaşılmıştır.
Örneğin margarin ve yağları imalatı ile bira imalatındaki girişimci sayısı sadece 5’tir.
Bu durum, şeker imalatı, nişastalı ürünler imalatı, patatesin işlenmesi ve saklanması, tütün ürünleri imalatı gibi alanlarda da görülmektedir.
Türkiye’de tarımın katma değer içindeki payı da toplam ihracat içindeki payı da hızla gerilemektedir.
Kalkınma (büyüme değil) arttıkça tarımın ekonomideki payının gerilemesi bir noktaya kadar doğaldır.
Ancak, Türkiye tarımın boşluğunu sanayileşme ile yeterince dolduramadığı, hatalı teşvik ve sübvansiyon politikaları uyguladığı için, köyden kente göç büyük bir hızla artmış ve halen de artmaktadır.

PİYASA TAPINICILARI

Çarpık kentleşmeyi de işte bu köyden kente hızlı göç tetiklemiştir.
Ülkemizin sanayisinin lokomotifi ve üretim merkezi olan İstanbul’un toplam kentsel nüfusa oranı bugün yüzde 25’ler seviyesine çıkmıştır. Bu oran gelişmekte olan benzer ülkelerde bunun yaklaşık yarısı kadar bile değildir hâlbuki.
Özetle tarımda halimiz böyleyken, bir yandan ithal canlı hayvan ve/veya karkas ette gümrük vergileri indirilirken, diğer yandan buğday, arpa gibi ürünlerin ithalat vergileri indirilmek suretiyle ithalatı daha da arttıracak talihsiz adımlar atılıyor.
Gece-gündüz “bırakınız yapsınlar-bırakınız geçsinler” diyen serbest piyasa tapınıcılarının bu ezberleri adeta kutsal bir kural olarak benimsemesi neticesinde yıllardan beri tarım dış ticaretinde fazla veren ülkemiz son yıllarda net ithalatçı konumuna sürüklenmiştir.
Tarım ekonomiye bir yük olarak görülmemelidir. Unutulmamalıdır ki, sanayide yüksek teknolojili ürünlerin ihracatının toplam ihracat içindeki payı yıllardır yüzde 3’ü aşamamıştır, aşamamaktadır.
Ama üvey evlat muamelesi yapılan tarımın payı ise her şeye rağmen hala yüzde 7’ler düzeyindedir