Her gece barda ismim hovarda!
Barış ve Demokrasi Partisi’nin 4 Eylül 2011 günkü (BDP) kongresi “Arda!” sesleri ile inledi.
En çok alkışı alan kişi bir siyasetçi değil, dünyayı futbol topundan ibaret sanan bir topçuydu.
Nedeni, attığı golü Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün halkların şehitlerine armağan etmesiydi!
Sevgili Arda, “güzel güzel konuşuyorduk, niçin yüzünüz asıldı?” diyen İspanyol sunucu şaşkındı!
Politika ile sporu buluşturan Arda, Katalonya’ya: “Keşke benim ülkem de böyle olsa” diyordu.
Oskarlık derinliği ile PKK terörünün konuşarak, paylaşarak çözülebileceğini öne sürüyordu.
Reis’in rotasını izleyerek lale devrini doya doya yaşamak istiyordu ama her şeyin bir sınırı vardı.
Cüzdanlar şişkin, arabalar havalıydı ama milletin kasasından prim almanın ne mahsuru vardı?
Ununu eleyip eleğini asmadan hayatını garanti almak her futbolcunun en doğal hakkıydı!
Nasıl olsa bir maçta meşin yuvarlağı 20 metreden çatala takar, herkese haddini bildirirdi.
Unutkanlığın alışkanlık haline geldiği bir toplumda dün ve yarın yok, sadece bugün vardı!
Neticenin omuzlarda taşındığı, Hatice’nin ise yüzüne bakılmadığı bir ortam tam ona göreydi.
Amed Sportif Faaliyetler Kulübü ismini tescil eden bir federasyon, genel havaya cuk oturdu!
Herkesi memnun eden, kamu rüzgârları ile yelkenlerini şişiren saadet zinciri kurulmuştu.
Lekesiz ve tertemiz transfer oldu ama; AtleticoMadrit Başkanı Cerezo’nun sözleri çok ilginçti.
Arda’nın Barcelona’da oynamasını bazı çevreler, büyük firmalar istedi ve başarılı da oldular.
Kimse anlamak istemese de; freni patlayan kamyon federasyon ve hocaları da altına alacaktı.
Lisanı münasiple meramını anlatamayan bir şahıs, salyalı sinkaf çukuruna onları da atacaktı.
Işık saçan duayen gazeteci ve saygın basın emekçisi Bilal Meşe’ye yapılanlar hepimizi utandırdı.
Savurduğu galiz küfürleri, boğaz sıkma hüneriyle taçlandıran (!) Kaptan kırmızı kart gördü!
Iska geçen futbolcu gibi apar topar bavulunu eline verip taahhütlü Barcelona’ya postaladılar.
Nedamet getireceğine, “şerefi ve onuruyla kariyerini sonlandırdığını” söylemesi ibretlik oldu!
Irmaklar nasıl denize akıyorsa, Arda da kendi değer yargıları ile dolu renkli dünyasına döndü.
Sevgi dolu yüreği olmayan, kin ve nefretten beslenen her kişi kaçınılmaz olarak saldırganlaşır.
En büyük servetin, para pul, güç değil, erdem dolu bir yaşam olduğunu bilenler hep mutlu olur.
Vatan aşkı ile prim sevdası arasında sıkışıp kalanlar, verdikleri kararın ağır sonuçlarına katlanır.
Engin bozkırlarda nadide bir gül olmak varken, kaktüs olmayı seçenler hep hüsrana uğrar.
Rıdvan gibi şeytan futbolculardan ilham alanlar, yanlarında hiçbir zaman melek bulamaz!
İnsanlığın çağlar boyunca yükselişinden nasibini almayanlar, sadece maddi şeylere değer verir.
Metin Oktay işte bu nedenle büyük bir sporcu ama bundan daha çok anıt bir adamdır.