Her şey karşıtıyla anlamlıdır
Günümüzde Batı dünyasında “doğada iki cinsiyet vardır” ifadesi, neredeyse ‘suç’ sayılmaktadır. Halbuki aynı Batının okulları bize biyolojide iki ana cinsiyetin, yani erkek ve dişinin olduğunu öğretti. Orta öğrenim de nesillere Evrim teorisinin sürekli yeni bulgularla gelişeceğini ve güçleneceğini aktarmıştı. Galileo’nun dünyanın hareket ettiğini ve güneş merkezli evren fikrini savunmasına karşı çıkan gerici güruh, bugün tekrar hortlatıldı. Gündemdeki bir meseleyi konuşmak istediğinizde, nereden başlayacağınıza siz değil onlar karar veriyor. Bütüncül, bağlayıcı ve bilimsel analizlere ‘tahamül’ edilmiyor.
21. YÜZYILDA BİLİME SAVAŞ AÇAN GERİCİ ZİHNİYET
Oysa Avrupa’yı Orta Çağ karanlığından hangi felsefe kurtarmıştı? Tez-antitez-sentez, sebep süreç sonuç, hoşgörü ve tarihsellik gibi düşünceye ışık tutan aydınlanma devrimi değil miydi. 21. yüzyılda bilime savaş açan yobaz ve gerici zihniyete karşı, yine bilimle yanıt verilmeli.
Kusura bakmasınlar, ama insan doğa ve evren yasaları karşıtlık üzerine inşa edilmiştir.
Her şey karşıtıyla anlamlıdır. Ve tabiatın kanunları hala böyle işliyor.
Atomdan başlayacak olursak, bilim atomun artı ve eksi parçacıklardan oluştuğunu kanıtlar. Atomu bir arada tutan karşıt özelliklere sahip mikro parçacıklardır. Özetle maddeyi madde yapan, onu bir arada tutan karşıtlıktır.
Teknolojide de karşıtlık olmadan, etki olmaz ve verimlilik elde edilemez. Örneğin dijital teknoloji 0 ve 1 yani açık ve kapalı sistem mantığıyla çalışıyor. Veya jeneratörün içerisinden mıknatısı çıkarın, karşıt kutuplar olmadan dalgalı elektrik akımı elde edemezsiniz. Artı ve eksi kutuplar olmadan hareketlilik de olmuyor.
BİLİM SABİT DEĞİLDİR
Karşıtlık veya ‘çatışma’ olmadan sistem işlemiyor diyebiliriz. Galakside büyük patlama olmuşsa, kozmik sistem düzenden düzensizliğe savrulmuştur. Bilimin vardığı araştırma sınırlarına göre, canlı tür yani insan bu kaos ortamının, en zeki ürünüdür. Fakat bilim sabit değildir, kendisini her konuda güncelleyebilir.
Gelelim insan ve doğa ilişkisine.
Başlangıçtaki doğal ortam, ‘uygar’ insanın varlığını sürdürebileceği ortam olmaktan çıkmıştır.
İnsan kendi varlığını ancak doğaya karşı savaşarak koruyabiliyor. İnsan sadece insan tarafından icat edilen yasalara müdahale edebilir ve bunları yapay ‘barışçıl düzen’ ortamında tutmaya çalışır. Nereye bakarsak bakalım, hangi alanı incelersek inceleyelim, “düzen” çatışma ve karşıtlık sonucu tasarlanmıştır.
Düzen parçadan bütüne doğru inşa ediliyor ve ters istikamette tekrar ortadan kaldırılabiliyor.
Peki atomdan meydana gelen maddenin kendisi neyin karşıtıdır?
Hiçlik veya boşluğun mu? O halde varlık ve madde hiçlikten mi meydana geldi?
Bu soru insanlık tarihi kadar eskidir. Yapay zekaya sorduğumuzda yanıtlardan biri ‘boşluktur’. Yapay zekada bazı sorulara hala canlı zeka gibi yanıt veriyor. Neyse, ‘doğru’ cevabı zamana bırakalım, belki dünyanın sonu gelmeden yanıt bulunur.
TOPLUMDAKİ KARŞITLIKLAR
Toplum tarihine baktığımızda yine karşıtlığı görüyoruz.
İlkel sınıfsız toplum evresinde insanı bir arada tutan doğanın karşıt olaylarıdır. Toprak, su, hava ve ateş bir birinin karşıtıdır. Ateş hepsine düşmandır ama hepsine yenik düşüyor. Gökyüzünde tanrılar savaşırken, yeryüzünde insan adını koymadığı ‘barışı’ yaşıyordu. Tanrıların savaşı bittikten sonra, geriye tek tanrı kalır. Kavga gökyüzünden yeryüzüne iner, bu kez kavga toprak anadan gasp edilen mülkiyet üzerinde başlar. Sınıflı toplum, karşıt sınıfların kavgasıyla insanlık tarihine geçer.
Tarihsel maddeciliğe gebe kalan her toplum, sonunda karşıtını doğurmuştur. İlkel komünal toplum, köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum ve sosyalist toplum, bir öncekinin karşıtıdır. 21.yüzyılda kapitalist ve sosyalist toplumun ‘sentezinden’ yeni doğacak toplumun sancılı sürecini yaşamaktayız.
Devletin tarihteki ortaya çıkışı da karşıtlığa dayanıyor.
Devlet sınıflı toplumun en büyük örgütlenmesidir. Devlet bir sınıfın örgütüdür ve karşıt sınıflar üzerinde tahakküm uygular. Karşıt sınıflar var olduğu sürece devlette var olacaktır. Birgün insanlık sınıfsız topluma ulaştığında devlet aşılacaktır.
İNSAN DA KARŞITLIĞIN ÜRÜNÜ
İnsanın varlığına odaklandığımızda, insanın da karşıtlığın ürünü olduğunu görüyoruz.
Canlı tür olan insan karşıt cinslerin ürünüdür.
Her biyolojik insan, bir erkek ve kadının ürünü ve soyudur.
Küresel sistemin siyasallaştırılmış “eşcinsellik, iklimcilik ve kendi geleceğini belirleme hakkı” gibi gündemleri, aynı zamanda bilime karşı bayrak açılan gündemlerdir. Dikkat! Herhangi bir eşcinsel bireye hakaret etmiyoruz, bilim düşmanlığına alet olan ve ideolojiye dönüştürülen hareketi eleştiriyoruz.
İdeolojiden söz etmişken siyaseti es geçemeyiz.
Örneğin partiyi bir arada tutan nedir? Zıt fikirlere, eleştirilere ve alternatiflere açık olan siyasetler, hareket ve canlılık göstererek taktiksel başarılar elde edebilirler. ‘Karşıt’ fikirleri içerisinde ustaca barındıra bilen parti büyüyebilir. Bu başarılar ortak akla yarar sağlayacaksa, partiyi stratejik hedefe yaklaştırır.
Karşıtlığı aşkta da buluyoruz. Aşk; sıcak ve soğuk, karanlık ve aydınlık, hayal ve gerçek, acı ve mutluluk gibi karşıtların eylemidir.
Karşıtlık olmadan dünyada yaşamda olamazdı.
Gece ve gündüz yer değiştirdiği sürece dünya dönmeye devam edecektir.