Her şeye rağmen durum vahim
7 Haziran milletvekili genel seçimleri sonuçlandı. Elbette Tayyip Erdoğan’ın diktatörlük heveslerini önleyecek bir sonuç alınması önemli ve sevindirici.
Ama sandığa giden seçmen iradesini doğru okumak zorundayız.
40 yıl bu ülkeye hizmet vermiş bir dostumdan seçim sonrası bir mektup aldım, aynen aktarıyorum:
“-Ülkeyi bölünmenin eşiğine getiren,
-başta TSK olmak üzere Cumhuriyetin bütün kurumlarını darmadağın eden,
-bağımsız yargıyı ortadan kaldıran,
-Anayasadan ‘Türk’ tanımını çıkarmaya çalışan,
-güvenlik kuruluşlarını birbirine silah çe-ker duruma düşüren,
-Orta Doğu’yu kan gölüne çeviren ve ülkemizi o kan gölünün içine atan,
-tanımadığını ilan ettiği anayasayı açıkça çiğneyen,
-dış politikada sıfır sorun diye başlayıp dost ülke bırakmayan,
-ülkenin ekonomisini halka yardım dağıtan bir sisteme indirgeyen,
-şehirleri betonlaştırıp yaşanmaz kılan, yeşil düşmanı,
-dinimizi bir siyasal faaliyet alanı haline getiren,
bir siyasi parti hala yüzde 40 oy alabiliyorsa, bunun sorumlusu, en başta;
-iktidar alternatifi oluşturamayan,
-öyle olunca, RTE’nin önünün kesilmesi için HDP’nin Meclis’e girmesinden medet uman,
-Cumhuriyetin kurucu ilkelerini bir kenara bırakıp ‘muhafazakar kesimden oy alacağız’ boş hayaliyle her telden çalan, böyle davranarak toplum indinde inandırıcılığını yitiren,
-kadrolarını bölücülerden, etnik milliyetçilerden, dincilerden, ABD muhiplerinden oluşturan,
-böyle yaparak kendisine geleneksel olarak bağlı, laik, Atatürk milliyetçisi, bağımsızlık sevdalısı kitleleri küstüren,
-RTE/AKP’nin yürüttüğü her yönüyle gayrimeşru seçim kampanyası karşısında cesur adımlar atmayan ve böylece o kampanya ve seçim sonuçlarına meşruiyet sağlayan,
-kendi seçim kampanyasını, ülkenin hiçbir iç ve dış sorununa esaslı çözüm önerisi getirmeden, ağırlıklı olarak çeşitli vatandaş kesimlerine ‘para dağıtılması’ üzerinden yürüten,
-tek başına iktidar olma iddiasını bir kenara bırakarak, yüzde 25’in üstünün başarısızlık olmayacağını savunan,
-seçmene ‘yeni anayasa’ vaadi yaparak, AKP’nin dümen suyuna giren,
-dış politikada ülkemizi bölünmenin eşiğine getiren,
-kitlelere ve özellikle de gençlere heyecan veremeyen,
Ana muhalefet partisidir” diye yazmış.
Bu mektupta ileri sürülenlere itiraz etmek mümkün mü?
Olayları serinkanlılıkla değerlendirmek lazım.
AKP’nin kaybettiği 9 puanının 6’sının HDP’ye, 3’ünün de MHP’ye gittiği gün gibi aşikar...
Onun için HDP’ye bizden giden emanet oylar safsatasını bırakalım. Hangi gerekçeyle olursa olsun giden oy ayrıca da geri gelmez. HDP’de de emanet oy falan yok, varsa bile bindelerle ifade edilecek kadardır.
Şapkamızı önümüze koyalım ve serinkanlılıkla düşünelim.
AKP ile yapılacak bir koalisyon, CHP’yi baraj altına iter, hele bir de evvelce söylendiği gibi, bay mixer Kemal Derviş’e kabinede görev verilirse bu bir felaket olur.
Bu adam değil midir, Ecevit hükümetini bozdurup AKP’ye iktidar yolunu açan?
Seçim sonuçları tam ABD’nin projesine uygun gelişmiştir; Tayyip Erdoğan tasfiye sürecine girmiş, hatta tasfiye olmuştur. Yani AKP, ABD için ehlileştirilmiştir.
Onun için bir AKP ve içinde Kemal Derviş, Murat Özçelik, Sezgin Tanrıkulu gibi ABD muhipleri olan bir CHP ile kurulacak koalisyon hükümeti, bağımsız Kürdistan’ın önünü açar.
Başkasının başarısından kendinize paye çıkarmayın, ülkeyi bölen iktidarın ortağı olmayın. Bütün çaba devleti kuran partiye ülkeyi böldürmek çabasıdır. Ne kadar sevinir- seniz sevinin her şeye rağmen durum vahim...
Dost acı söyler, bizler gerçek CHP’liyiz, bizler devşirme değiliz, Amerikan muhibbi hiç değiliz. CHP’nin seçim başarısızlığı, şimdi olduğu gibi her zaman bizim içimizi acıtır.