Herkes için adalet isteme asaleti

İnsanların büyük kısmı gözleriyle görür. Daha azı beyinleriyle... Onları tanımak ve yakın olmak başlı başına şanstır.

Silivri günleri böyle bir şansı bize sundu. Bizlere ulaşan ilk mektupların zarflarında onların isimleri yazılıydı. Belleğimizde saygın bir yerleri, yüreğimizde seçkin bir konumları oldu. Orduya kurulan kumpası ilk fark edenler arasına isimlerini yazdıranlar da onlardı. Herhalde “ne yapmalıyız” sorusunu ilk soranlar da onlardı...

Mektuplar yazmayı akıl edenler de onlar oldu.

Belli ki eğitimli, donanımlı, cesur ve ataktılar. Belli ki vicdan sahibiydiler. Belli ki hakikati erken kavradılar. Belli ki tepki vereceklerdi. Nitekim susmadılar. Haykırdılar. Hep haykıracaklar...

Ne için?

Kendileri için mi?

Hayır!

Sadece ve sadece inandıkları ve anlam kazandırdıkları değerleri için...

Ülke için, insan için...

Özgürlük adına, hukuk adına, adalet adına, egemenlik adına, bağımsızlık adına...

Bu coğrafyada ordusuz ayakta kalınamayacağı bilinciyle...

Yani var olmak adına, özgürce yaşamak adına, insanca yaşamak adına...

Kısaca özelliklerini aktarmaya çalıştığım Latife Hanım Grubu’na gecikmiş bir ziyarette bulundum.

Tek dertleri ülkeleri olan bu insanlar, belli bir yaşın üstünde olmalarına rağmen müthiş enerjikler. Çalışma hızları ve arzularıyla tanıyanlarda hayranlık uyandırıyorlar.

Yorgunluk ve yılgınlık tanımıyorlar.

Uzaklarındayken duyduğum saygıyı ikiye katlayarak yanlarından ayrıldım.

Ben tanıdım, sizler de tanıyasınız istedim.

Yaşam enerjisi azalanlara önerim: Grubun çarşamba çalışmalarına katılmaları ve Karşıyaka’da Latife Hanım Köşkü’nü de fırsattan istifade ziyaret etmeleri...

TARİHTE BUGÜN

Çanakkale...

Orası, vatanseverliğin abideleştiği kutsal bir mekandır.

Orası, gelecek projeksiyonumuzun ana rahmidir.

Orası, millet olma bilincinin harman yeridir.

Bugün, bütün bunları hatırlama ve hatırlatma günüdür...

ERMENİ SOYKIRIMI YALANI

Konuyu hukuki boyutta çözemeyeceklerini anlayanların siyasi atakları devam ediyor. Meseleyi bu çerçevede değerlendirmek uygun olur. Türkiye kendi ayakları üzerinde durmayı becerinceye kadar bu tür tehlike ve tehditlere açık olacaktır.