Yandex
24 Nisan 2025 Perşembe
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Herkes kendi Godot’unu beklerken

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Siz neyi beklemektesiniz acaba? Neden mi soruyoruz? Çünkü, herkes bir şeyi beklemekte bizim memlekette. Sanki devran durmuş, herkes kafasına göre yarattığı bir kurtarıcının, ufukta beyaz atına binmiş halde, karanlıkları yarmasını ümit etmekte.

Kimi tek yolun devrim olduğuna inandığı için “devrimi”, kimi artık giderek lafı daha az edilen “Kızıl Elmayı”, kimileri tek yol İslam dedikleri için “kendi İslamlarını”, kimileri “demokratik özerklik aşığı” oldukları için doğrudan söyleyemedikleri “Kürdistan’ın bağımsızlığını” kendilerine sunacak birini… velhasılı, milletçe beklemedeyiz. Neyi ve kimi beklediklerini bile bilemeyen çoğunluğu da bu bekleme işinin içine katabiliriz kolaylıkla. Böylece de memleketin hemen hemen tamamı, kafasına göre bir beklenti yaratmış, onu beklemekte.

MEMLEKET ESTRAGON VE VLADİMİR DOLU

Hani bir de Godot’u bekleyenler vardı ya! Estragon ile Vladimir ikilisi de bizim 85 milyon gibi bekleyip durmaktaydılar o meşhur oyunda. Bahsettiğimiz tiyatro eseri, ünlü İrlandalı yazar Samuel Beckett’in “Godot’u Beklerken” oyunu elbette. Beckett, absürt tiyatronun babalarından biridir. Ve bu oyunu ile anlamını yitiren bir dünyada, karışık kafaları yüzünden yabancılaşmış insanların anlamsız diyaloglarıyla örülmüş, boş bir beklentiden başka gayeleri kalmamış hallerini ele almıştı. Hep beklenen, ama hiç gelmeyen Godot’un kim olduğu çok tartışılmıştır. Sadece yazarının oyuna adını verirken bilebildiği Godot’un, God (Tanrı) ve İdiot (aptal) isimlerinden üretildiği görüşü hakimdir. Belki de her şeyde Tanrıyı beklemenin aptallığını kasteden bir isim gibi.

Seneler önce, Devlet Tiyatrolarının da uzun süre repertuarında bulundurduğu Godot’u Beklerken oyununda, hayatta istediklerine ulaşmak için çaba göstermeyen, ama sadece zamanın onu kendilerine getirmesini bekleyen insanların hikayesi anlatılır. Oyundaki ana karakterler olan ikili Estragon ile Vladimir, kendilerinin de bir şeyler yapabileceklerini düşünmezler bile. Bir şekilde Godot'nun onları bulacağına inanırlar. Ve onu beklerken de yapabilecekleri tüm şeyleri ertelerler. Ve bu bekleyişin sonu hüsrandır tabii ki.

Herkes kendi Godot’unu beklerken - Resim : 1

DÜNYA MI ONLARA BOŞVERMİŞ ACABA?

Hani seneler önce Fecri Ebcioğlu’nun bestelediği ve Ajda Pekkan’ın söylediği bir pop parçası vardı ya! Sanki o şarkının sözleri, tam da Estragon ve Vladimir ve bizim memleketteki bilumum Godot’u bekleyenler için yazılmıştır:

“Ahmet Mehmet Süreyya, Hepsi boş hepsi hülya. Bir gün hayat bitecek, Dersin görmüşüm rüya. Boşvermişim, boşvermişim, boşvermişim dünyaya”

Ve oyunda, beklenenin ne olduğunu açıklanır sonunda:

“-gerçek olan ne, kim o zaman?

-Godot.”

Milletçe bekliyoruz, evet. Beklemek şimdi bizi rahatlatıyor. Uğruna beklenecek bir şey bulmak ve onun için beklemek, şimdi bizim hayatlarımızı anlamlı hale getirmekte. Beklenilen şeyin ne olduğu, ne denli gerekli olduğu, ne denli anlamlı olduğu önemli değil. Bizim için önemli olan beklemek! Bekliyoruz, çünkü bekleyecek hiçbir şeyimiz olmazsa, o zaman yaşamak, içi boş bir hale bürünecek bizim için.

TÜRK AYDINININ GODOT KUYRUĞUNDAKİ IZDIRABI

Şimdi de Godot’u günümüze getirip, özellikle de aydınlanmış olması gerektiğini zannettiğimiz, olan biten herşeyi sorgulayabilecek bilince sahip olduğuna inanmak istediğimiz, Türk aydınının beklediğinin ne olduğuna bir göz atalım. Türk “aydını”, kendilerinin Godot’unu mu beklemekte? Sürekli Türk halkının cahilliğinden bahsederek aşağılayan, Türkiye’nin, “Yaban” romanından beri değişmemiş halde kalabilmeyi mucizevi şekilde beceren Türk “aydını”, neyi beklemekte? Kendilerini Allah’ın bu memlekete gönderdiği bir hediye olarak farz ettikleri için, sürekli havalarda uçan bu kesimimiz, kendilerine kurtarıcı olarak, Tanrı’nın bir Godot göndermesini mi beklemekteler acaba? Yani, tanrı bu sevgili kullarını ödüllendirip, en babayiğidinden, en bahadırından, Zaloğlu Rüstem hallerinde bir Godot mu yaratıp gönderecek ki? Tanrı’nın böyle bir bağışına ermek için, bu insanlarımız ne yaptılar ki hayatlarında? “Zahmetsiz Rahmet olur mu?” atasözümüzü hatırlatmak mı gerek bunlara?

Herkes kendi Godot’unu beklerken - Resim : 2

ARAYAN BULUR AMA DOĞRU YERDE ARARSA

Bu, siyasetin iyice karardığı, kimin elinin kimin cebinde olduğunun net görülemediği bugünlerde, hemen her siyasi kesimden insanımız bir arayış içinde. Kendileri bunun farkında bile olmasalar da bu böyle. Mensup olduklarını zannettikleri partiler o kadar uçuk siyasetler üretmekteler ki, bu insanlarımız kendi hallerine kaldıklarında, “bu nasıl olabilir ya hu!” diye hayretlerini belirtmekteler kendilerine büyük ihtimalle. Buna, Atatürk’ün partisi olduğunu her dakika iddia eden CHP’nin, Türk milliyetçiliğinin kalesi olduğunu zanneden ve zannettiren MHP’nin, çeyrek asırdır Türkiye’yi yönetmesine rağmen, hala “...ceğiz, …cağız” türünden gelecek zaman mutlulukları vadeden AKP’nin ve bilumum eski-yeni bölücü ve “solcu” kesimdeki Estragon ve Vladimir’ler de dahildir.

Özellikle de CHP’nin bir zamanlar merkez kadrosunu oluşturan, ama şimdilerde en uzak kenarlara itilmiş, partileri içinde sözleri artık hiçbir değer taşımayan, arada bir çıkış yapmalarına rağmen memleketin kendilerinden beklediği “aydın atılımını” yapmaya bir türlü cesaretleri olmayan eski milletvekillerinin, parti kadrolarının, o anlı şanlı profesörlerin, Godot’u bekleyenlerin en heveslisi olduklarını ifade etmek gerek. Dost sohbetlerinde hem vatanı hem de CHP’yi kurtarma konferansları veren bu eski siyasetçilerin, neyi beklediğini gerçekten bilmek isteriz. Ya da sanatın her dalından, yükseklerde uçan “aydın sanatçılarımıza” ne diyebiliriz? “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” diyen Mevlana’yı mı hatırlatmak gerek bunlara?

Herkes kendi Godot’unu beklerken - Resim : 3

GELMEYEN GODOT MU, ZATEN BURADAKİ AYDINLIK MI?

CHP’nin geldiği bu noktada, herhangi bir düzeltme ihtimalinin olmadığını, kendileri de bilmiyor mu acaba? Zaten matematik olarak da ömürlerinin sonunda bulunan hem eski CHP’li, hem de diğer partilerden siyasetçilerin, aydınların ve sanatçıların, dünyaya veda etmeden önce yapacakları en son vatani görevin, cesaretli bir adım atarak, bugünün Türkiye’sinde sürekli olarak en doğru siyasetleri üretebilen, hemen her hayati konuda halka ve memlekete yol gösteren fikirleri ile, ülkemizin siyasi deniz feneri olan, Aydınlık ve Ulusal Kanal çizgisine omuz vermelerini beklemek, bu halkın hakkı değil midir? İşte Vatan Partisi, var gücü ile Türkiye’nin önünü aydınlatmaktadır. Bu aydınlıkta, bahsettiğimiz tüm çevrelerden eski siyasetçilerin ve aydınların, bir bahadırlık ve kahramanlık yaparak yer almalarını istemek çok mu aşırı bir iyimserliktir? Atalar “taşın altına elini koymak” diye özetlemiş bunların durumunu. Eğer o taşı, memleketin ferahlığı ve parçası olduğunuz halkın mutluluğu için kaldırmak diye küçücük de olsa bir niyetiniz varsa, o elinizi o taşın bir köşesinden altına koymak zorundasınız. Öyle arada bir gösterişli açıklamalar yapıp, perde arkasına kaçma hakkını size vermiyor bu millet. Ya tamamıyla ortadan kaybolunuz ya da gerekeni yapıp, ömrünüzün son demlerinde bu topraklar için yapmanız gerekeni yaparak, doğru saflarda yerinizi alınız. Yoksa, birilerinin size Godot’un artık gelmeyeceğini ve aslında var olmadığını hatırlatmasını mı beklemektesiniz?

Devrim İslam Kürdistan