Hesaplaşma Hükümeti!
Dünkü yazımda yıllardır “ana baba ayrı öz kardeşim” dediğim Tuncay Özkan’ı eleştirdim... Çünkü Tuncay işkencecisine aşık oldu; katiliyle evlenmeye kalktı...İki gün önce bir demeç verdi ve “Kurulacak bir CHP-AKP koalisyon hükümetinin Türkiye’ye büyük katkı sağlayacağına inanıyorum” dedi.Sakın yanlış anlaşılmasın; isteyen, istediği gibi düşünür...AKP’yle koalisyonu da savunur; gider AKP’li de olur...Sesimi çıkarırsam namerdim!Ama Tuncay gibi, Mustafa Balbay gibi AKP tarafından, “aileleriyle, okurlarıyla, izleyicileriyle ve sevenleriyle birlikte” ağır bedeller ödemek zorunda bırakılmış kamuoyu önderlerinin böyle bir “u dönüşü” yapmaya hakları olmadığını düşünüyorum...Yani isyanım sadece onlara!***Benim tamamen Tuncay’ın kendisine ve sevenlerine ihanet anlamına gelen yeni tutumunu eleştirdiğim dünkü yazım, CHP’li bazı okurlarca farklı algılanmış... Diyorlar ki:“Mustafa Bey; iyi diyorsun da koalisyon olmayıp erken seçim olursa daha mı iyi olur? Bunlar ne yapıp edip tek başlarına iktidar olmazlar mı? Sen bunu mu istiyorsun? Bırak CHP iktidarda olsun da AKP’yi dizginlesin, ülkeye verdiği zararı azaltsın...”***Kusura bakmayın ama ben bu düşünceye katılmıyorum...Ve hatta; böyle düşünenleri ayıplıyorum!Sırf, “Ya AKP yeniden tek başına gelirse?” korkusuyla onunla kurulacak bir koalisyon hükümetine sıcak bakmak, AKP’yi aklamaktır!Tecavüzcüye, yeni tecavüz serüvenlerinde yardımcı olmayı kabul etmektir! On üç yılda yapılan zulmü, yargısız infazları, kurulan kumpasları, alınan rüşvetleri, çalınan paraları, cebe indirilen ihale komisyonlarını temize çıkarmaktır.***Oysa CHP’ye de HDP’ye de MHP’ye de düşen tek görev var: Seçimlerden önce halka verdikleri sözü tutup AKP’den hesap sormak!Üstelik halk onlara bunun için büyük bir fırsat verdi:Meclis’in yüzde 60’ını bu üç partiye teslim etti...Tamam; kimse birbiriyle taban tabana zıt HDP ile MHP’nin “ülkenin sorunlarını çözmek için” aynı hükümette yer alıp çalışmasını beklemiyor... Onlardan beklediğimiz tek şey verdikleri sözü tutmaları ve taş çatlasın altı ay ömürlü bir “HESAPLAŞMA HÜKÜMETİ” kurmaları...Bu hükümetin tek görevi olacak:AKP döneminin pisliklerini ortaya çıkarmak! Bu yeni iktidar, yargıyı AKP’nin elinden kurtaracak ve suçluların yargı önüne çıkmalarını sağlayacak; hepsi bu!***Diyeceksiniz ki, “MHP buna asla yanaşmaz!”Yanaştırın o zaman...CHP’yi AKMATİK yapacağınıza, bu yönde baskı kuracağınıza... MHP’nin üzerinde baskı kurun ve seçimlerden önce verdiği “hesap sorma” sözünü tutmasını sağlayın!***Son sözüm; yine Tuncay’a...Sen de yaşadığın zulmü inkar ve geçmişine ihanet edercesine AKMATİK KOALİSYONU’nu savunacağına, HESAPLAŞMA HÜKÜMETİ’ni savun...Sana yakışan budur!
SENARYO!Abdullah Gül’ün eski danışmanlarından, Yeniçağ Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, dün ilginç bir senaryoyu kaleme aldı:“Öcalan, 1 Eylül Dünya Barış Günü bahanesiyle çatışmasızlık ilanı isteyecek. Silahlar susacak! Böylece Öcalan yine kahraman olacak ve açılım süreci tekrar işlemeye başlayacak...Ardından Öcalan’a ‘prostat kanseri’ teşhisi konulacak... Bursa Devlet Hastanesi’nden ‘Cezaevi koşullarında bulunması uygun değil, ev hapsine alınabilir’ raporu verilecek. Bunu MİT koordine edecek...”***Ben artık bu ülkede hiçbir şeye şaşırmamayı öğrendim; dolayısıyla Ahmet Takan’ın anlattığı bu senaryo aynen çıkabilir... Benim altını çizeceğim detay başka:Bu bilgiler kesinlikle bir “gazeteci”nin ulaşacağı bilgiler değil Ahmet kardeş...Farkında mısın?
GÜNÜN SORUSUDün Recep Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi’ndeki günlerinden kalma bir kaseti ortaya çıktı. Bir toplantıda konuşuyor ve “Fakirler çalmadığı için fakir kalmıştır. Memurlar, işçiler, emekliler bu yüzden fakirdir” diyor. Sorum kendisine:Siz zengin misiniz?
SÖZ SİZDE... (156+93!)Bugün “Abdullah Bey’e soru sorma sırası” okurlarımızdan Timur Yurtçu’da... Sizin de Gül’e söyleyecekleriniz varsa [email protected]’a gönderin...***“Abdullah Bey...Din ticaretini meslek edinenlerin... Yabancı boyunduruğunda yaşamayı doğal sayanların... Suudi Kralı’nın ayağına gitmeyi devlet adamlığı sananların... Huber Köşkü’nü babalarının malı gibi kullanmalarına şaşırmıyorum.Demokrasiyi, ‘zamanı gelince inilecek araç’ olarak görenlere ve onların yol arkadaşlarına soru sorulmayacağını da biliyorum. Ama söz konusu kamunun malı, yetimin hakkı olunca, kamu malından iki dirhemlik bir miktarı çalan Eşcalı sahabisinin cenaze namazını kılmayan Hz. Peygamber’den örnek alarak ve kamuoyu ile paylaşmış olmak için soruyorum:Kamuya ait bir binayı sınırsızca ve sorumsuzca kullanmak, ödemeler yapıldıysa gider belgelerini kamunun bilgisine sunmamak, kaynağı belirsiz parayla mülk sahibi olmak, aksi bir durum söz konusuysa kaynak belirtmemek, envantere girmesi gereken yabancı devlet hediyelerinin akıbeti hakkında bilgi paylaşmamak; Eşcalı sahabisinin suçundan kat ve kat fazla bir suç değil midir?”
GÜNÜN İSYANIHDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, PKK’nın Silopi’de şehit ettiği askerimiz Abdulhalik Araz’ın evine gitmiş ve “Bu acıları durdurmanın tek yolu barışta ısrarcı olmaktır” demiş... İsyanım kendisine:Bir kez olsun bu cinayetleri işleyen terör örgütünü kına da “barış” derken “TSK’nın teslimiyetini” kast etmediğine inanalım!