23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hesaplaşmak ve aşmak

R. Bülend Kırmacı

R. Bülend Kırmacı

Eski Yazar

A+ A-

Kaybettikleri nokta insanlığın kazandığı noktadır

Dünyada bedeli ödenmiş özgürlük kadar değerli bir kazanım yoktur.

Yine bu dünyada en büyük güç ne makamdır ne para; insan düşüncesidir.

İnsanca bir yaşam için düşünmenin, ultra-kapitalizme karşı direnmenin zamanıdır.

Porto-Alegre Davos’a meydan okuyacak; Asya’dan doğan güneş yerküreyi saracak.

Tarihin yapıcısı insanlar oldukça; üretimde, bölüşümde, doğal dengeye kavuşacak.

Ultra-kapitalizm esnek çalışma, robotlaşma, otomasyon kartlarına oynuyor..

Savaş bütçelerini yapılırken, büyük laflar edildi: “Dünya vatandaşlığı”!

Etnik, mezhepsel, ırkçı hapları yutturdular; yaktılar; yıkarken; ricat ediyorlar.

Kaybettikleri nokta, insanlığın kazandığı noktadır. Teslim oldukları gün bayramdır.

BOZKIRLARIN VE ULUS-DEVLETİN ZAFERLERİ

Latin Amerika’nın plantasyonlarından, Anadolu’nun bozkırından zaferler müjdeleniyor.

Teknolojiyle emek-yoğunluğunu harmanlayanlar;

Emek ile sermayeye ortak hedefler koyanlar;

İşçi ile aydını aynı üretim sofrasında ağırlayanlar;

Yeniden “ulus-devlet” diyenler, kazanacak…

Bizim için de asıl savaş; ileri görünümlü gericilik ile gerçek ilericilik arasındadır.

Bir yerlerden çağrışım yapıyor değil mi?..

Adeta Atatürk devrimi ile karşı-devrim, arasındadır!

Şu son salgından ekonomiye sıçrayan yangın, büyük sorgulamanın da başlangıcıdır.

İNSANLIK YOLCULUĞUNA ÇIKARKEN

Türkiye, uluslararası dayanışması ve ulusuna özeniyle insanlık gemisinde olduğunu kanıtladı.

Ancak kendi gemimizi tahkim etmek bunun için de koşullarımızı tahlil etmek zorundayız.

Uzun yıllar özelleştirme yaptık, vergiyi ücretliden esnaftan aldık. Bütçemizi faize savurduk.

Üretken kamu yatırımlarından vazgeçtik, 5 milyon işsiz, 20 milyon yoksul “yarattık”.

Topladığımız her 100 TL’lik verginin 72 TL’sini zenginden değil orta direkten tahsil ettik.

4 milyon haneye sosyal yardım, 8 milyon insana sağlık primi verdik; bir fabrika açamadık.

Yabancı bankalar öz-kaynaklarının üçte biri kadar kar etti, yüz seksen milyar dolar yurt dışına gitti.

17 yılda 1 trilyon dolar dış ticaret açığı verdik. Bu, dünya ekonomisindeki payımız kadardır.

Hayat pahalılığı “resmen” % 12,5 düzeyinde, kişi başına milli gelir 10 bin doların altındadır.

3. YOL VE ÜRETİM DEVRİMİ

Limana demirli gemimiz üretim, istihdam, büyüme “açıklarından” su almaktadır.

Yaşamakta olduğumuz güncel kriz olmasa da, bu “delikleri” onarmak zorundayız…

Türkiye’nin bir onarım programına ve ardından da bir “gelişme siyasetine” ihtiyacı var.

Bu yolda atacağımız her adım bizi, “kazanan tarafta”; insanlık gemisine yerleştirecek.

Kamu üretim yatırımcılığını planlamak ve yurt genelinde dengeli dağıtmak zorundayız.

Geçen yazımda söz ettiğim “3. Yol” devleti, özeli, halkı, “üretimde” birleştirmektir.

Bunun üst korunağında karma-ekonomi ilkeleri alt yapısında üretim devrimi yer almalıdır.

Üretim devrimi, ulusun bütün olanaklarının her düzeydeki işletmede seferber edilmesidir.

BÖLÜŞÜM SORUNLARINI ÇÖZMEK

Fakat aynı zamanda bölüşüm sorunlarına da demokrasi içinde çözümler bulmalıyız.

Vergiyi tabana yaymalı, “çoktan çok” alarak, kayıtlı bir ekonomik düzeni kurmalıyız.

Eğitimde, sağlıkta kesinlikle kamucu düzeni oluşturmalı, bu alanları istismara kapatmalıyız.

Tasarruf oranını bir kat artırarak ve tasarrufu kamudan başlatarak, yerli malı kullanmalıyız.

En büyük “itibar” halk gibi yaşamaktır; bunu hiçbir zaman unutmamalıyız!

TARIMA DESTEK, PARASIZ EĞİTİM VE SAĞLIK…

Tarımı, bankası, sigortası; çiftçiyi, mazotu, gübresi, ilacıyla desteklemeli; ziraat mühendislerimizden arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme çalışmalarında yararlanmalıyız.

Toprak reformunu güncellemeli, gündeme getirmeliyiz, köy enstitülerini yeniden açmalıyız.

Endüstri ile eğitimin bağını güçlendirmeli, Teknoparkları, mesleki eğitimi desteklemeliyiz.

Ulusumuzun imkan ve kabiliyetleri, kurumlarımızın deneyimi ve insanımızın çalışkanlığıyla;

Bütün bunların yapılabileceğine, hakça ve insancıl bir Türkiye kurulabileceğine, inanıyorum.

Böyle bir Türkiye, kendi ekonomik ve sosyal sorunlarını adım adım aşacak; halkına refah içinde çağdaş bir yaşamı sağlayacak;

Dünyadaki sömürü düzeniyle “hesaplaşmaya” da büyük katkılar yapacaktır…