22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hipokrasi ve Batı’nın ikiyüzlülüğü

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

İkiyüzlülük, kişinin sahip olmadığı duygu, düşünce, erdem, değer veya özellikleri, sanki sahipmiş gibi davranması veya sahip olduğunu iddia etmesidir. Ahlâk psikolojisine göre ikiyüzlülük, kişinin kendi ifade ettiği ahlaki kural ve prensiplere kendisinin uymamasıdır. Buna İngilizce lisanında hipokrasi (hypocrisy) deniliyor. Biz de sorgulamadan hipokrasiyi Türkçeye ‘ikiyüzlülük’ olarak tercüme ettik. Türkçe izahatta hipokrasiye mürailik de deniliyor. ‘Mürailik’ terimi ikiyüzlülük olarak kullanılıyor ki bu çok doğru bir tanımlama değildir. Arabi kökenli ‘rai’ (idare etmek, çoban olmak, alttan almak, gütmesini bilmek) kökeninden gelen ‘mürai’, idareci, çoban, siyasetçi manasındadır. Her hâlükârda, hipokrasi ‘ikiyüzlülük’ ise bir destansı hekim olan ve yeminini halen kullandığımız Hipokrat nedir?

ATLANTİK’İN ASYA NEFRETİ

Hipokrat ve Hipokrasi aynı kelimedir. Hekim Hipokrat Asyalıdır. Tanrıları Zeus, Apollo ve diğerleri Asyalıdır. Batı’nın tanrıları Asya’dan haz almaz. 1973’te ABD’nin en yüksek mahkemesi (Supreme Court) tıbbi uygulama ve araştırmalardaki son gelişmeleri ve yöntemleri kapsamaktan aciz olduğunu belirterek, tıp etiği ve uygulamaları için bir rehber olarak Hipokrat yeminini reddetmiştir. Batı’nın sinema tanrısı Hollywood, Asya ve Afrika’nın en önemli siyasi, ekonomik ve askeri dehası, İspanya’ya götürülen medeniyete en önemli katkıları yapan, karlı ve keskin Alp dağlarından asker ve fillerini geçirerek Roma’yı kuşatmış Kar- tacalı Hanna-Bael (Hanibal) ismini lekelemek için ‘Kuzuların Sessizliği’ filminde bu kahramanı manyak, hasta, işkenceden beslenen bir kan emicinin ismine verdiler. Hanibal, Asya’nın Bereket Tanrısı Ba’el Seven, Koruyucusu manasındadır. Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.    

MEDENİYET GÖTÜREN DOĞU

Bu önemli tarihi gerçeğin altını bir kez daha çizelim: Yunan, Helen, Roma ve İspanya Endülüs medeniyetleri Şam (Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün), Bilad El-Rafidayn (Mezopotamya-Irak), Nil Deltası (Mısır) ve Anadolu (Türkiye) medeniyetlerinin Batı’ya ve daha uzak Almanya, Britanya ve İskandinavya coğrafyasına taşıdığı uygarlıklardır. Batı’nın göçebe barbar ve gözü kara savaşçı toplulukları Batı coğrafyasının kentlerini sadece yağmalayıp, istila etmemiş, zaman içinde yöneticileri olmuşlardır. Daha iyi anlaşılması için Medine (medeniyet) dışında göçebe, yağmacı ve barbar bir yaşam tarzına sahip Suudi kabilesinin bugün Arabistan’ı yöneten, korkunç bir finans gücünü kontrol eden, Âlemin keşfettiği ve sahip olduğu bütün nimetlerine sahip bir devlete dönüşmesi hikâyesi tüm barbar Batı kabilelerin öyküsüdür. Dubai, Doha, Kuveyt, Bahreyn gibi ülkelerin başındaki petro-dolar Şeyh hanedanlıkların hikâyesi aynı süreçlerden geçmiştir.

DOYMAK BİLMEZ KAPİTALİZM CANAVARI

Batı ile bu ülkeler arasındaki fark Batı’nın bu yoldan 500 sene daha erken geçmiş olmasıdır. Bazılarının Kilisenin bağnaz ve akıl dışı tahakkümünden kurtulması, cumhuriyet rejimleri ile demokrasi ve seküler aydınlanmayı tesis edebilmeleri ve aklın ile ilmin yol göstericiliğinde Sanayi Devrimi’ni başarmalarıdır. Ama ve lakin bu başarının öncülüğünü yapan, ağalık ve derebeyliğin feodalizmini yıkan ticaret ve deniz ötesi Batı burjuvazisi, yeni sömürgeler, pazarlar, kıtalara sahip oldukça doymak bilmez bir canavara dönüştü. Kapitalizmin meşhur ‘serbest piyasa, adil rekabet’ söylemde kaldı. Tekelci kapitalizmin oligarkları devasa bir güç ve zenginlik kurdu. Rekabetleri Batı coğrafyasında ve Asya, Afrika, Amerika, Avustralya kıtalarında kanlı savaşlara sahne oldu. Hem kendi halkları hem de uzak diyarlardaki halklara hastalık, açlık, sefalet, tecavüz, kan, gözyaşı, kölelik getirdiler.

YENİ EKONOMİK SÖMÜRGECİLİK

Kendi coğrafyalarında her türlü biyolojik ve kimyasal silahların kullanıldığı vahşi savaşlarda milyonlarca insanı katlettiler. Yaktılar, yağmaladılar, sefillerden daha sefil oldular. Sonra oturdular anlaştılar. Kendi coğrafyalarında ekonomik kalkınma, ilim, refah, eğlence, huzur tesis ederken, tekelci hegemonya tamahın ve genetik kodlarında akan barbar, istilacı ve yağmacı ruhun ‘yeni ekonomik sömürge’ politikalarını devreye soktular. On binlerce askerlerini uzak diyarların işgali için kullanmaya gerek duymadan, sadece ihtiyaç olduğunda müdahale edecek üs ve seyyar askeri kuvvetleri hazır bekleterek, ülkelerin finans, sanayi, tarım, sağlık ve eğitim kurumlarını bağımlı hale getirerek, iğdiş ettikleri veya gönüllü işbirlikçi memurları vasıtasıyla Asya, Afrika ve Amerika kıtasına musallat oldular.

KUTSALIMIZA KÜFÜR KIŞKIRTMASI

Bağımsızlık ve milli diyenlerden nefret ettiler. Dilimize, medeniyetimize, tarihimize, toprağımıza sahip çıkmak ve onurlu yaşamak istiyoruz diyen aklı katlettiler. Ancak mani olamıyorlar. Kazan-kazan formülüne uygun, birlikte büyümek, birlikte zenginleşmek ve birlikte mutlu olmak felsefesinden nefret ediyorlar. Savaşmayı, öldürmeyi, yok etmeyi Tanrılık makamlarını paylaşmaktan daha ehven görüyorlar. Batı dışında kalan coğrafyalarda, radikal dincileri, teröristleri, mafyayı, kaçakçıları, uyuşturucu baronlarını, faşist-ırkçı hareketleri, her türden bölücüleri besliyorlar, teşvik ediyorlar. Medeniyetler ve dinler arası diyalogdan, dinler ve medeniyetler arası çatışma evresine geçtiler. Bunu başarmak için her türlü provokasyonu devreye sokuyorlar. Kutsallara hakaret, peygamberlere küfür, kitapları yakma ve toplumları galeyana getirecek söylem ve eylemleri organize ediyorlar.

BATI ZEHRİNİN PANEZHİRİ ASYA’NIN HÜMANİZMİ

İstiyorlar ki aynı nefret söylemleriyle benzer eylemlerle tepki gösterelim. Biz de bayraklarını, kitaplarını yakalım, kutsallarına küfredelim. Bunu yapmayacağız. Zira saçtıkları zehrin panzehri barbarlıklarına karşı medeniyetimizdir. Onlar ayrıştırırken biz bir olacağız. Onlar dinler arası, kültürler arası çatışma isterken biz İnsan merkezli ve insanca hayatı savunacağız. Allah’ın emri olan İnsan, hayvan, doğaya aşk ile bağlanacağız. Bütün peygamberleri eşit seveceğiz. Farklı dinlerde ve mezheplerde olanları ötekileştirmeyeceğiz, koruyacağız. Barbarların askeri kanadı NATO genel sekreterinin, siyasilerinin, mürekkep yalamış ilkel yazarlarının bu barbarca davranışları “düşünce ve ifade özgürlüğü” olarak görmelerine verilecek en anlamlı cevap bu barbarların NATO’sundan, örgütlerinden, vakıflarından, bankalarından, sistemlerinden kurtulmaktır. Batının insan merkezli yaşam felsefesini benimsemiş medeni olanlarıyla dayanışma içinde olmak ve bu âlemi bu hasta zombilerden kurtarmaktır. Ama önce sittin senedir boynumuza geçirdikleri boyunduruk kemendini çıkarmak gerekir.

LOKMAN HEKİM’İN HİKMETİ

Hz. Lokman El-Hekim (Hekim Lokman) için Kuran’da Lokman suresi vardır. Öğütlerinin Süryani edebiyatında Ninova’da (Dicle Nehri’nin doğu kıyısında bulunan ve bir dönem Asur Devleti’ne başkentliğini yapan bir Antik çağ kentidir. Modern Musul şehrinin hemen yanındadır) baş-vezir olan Ahikar’ın öğütleri ile aynıdır. Muhammed Esed gibi bazı İslami düşünürler de Hz. Lokman’ın Hz. Hızır gibi kurgusal bir kişilik olduğunu iddia etmiştir. Hz. Lokman’ın ölümsüzlük iksirini bulduğu rivayet edilir. Hz. Davud’un Lokman’dan koyunun en iyi yerinden kendisine iki parça getirmesini ister. Lokman Hekim, koyunun dili ve kalbini sunar. Bu sefer Davud kendisinden koyunun en kötü iki parçasını ister. Lokman dili ve kalbini getirir. Davud neden böyle yaptığını sorunca Lokman şöyle cevap verir: “İyilik için kullanıldığında yürekten ve dilden daha iyi bir şey yoktur. Kötülük için kullanıldığında da yürekten ve dilden daha kötü bir şey yoktur.”

Dilleri ve kalpleri kötü ile mustarip hasta olan Batı’nın ikiyüzlü siyasetlerden ve davranışlardan imtina etmesini ve ifade özgürlüğü ile gerekçelendirilen bu habis iblisi söylem ve eylemlerinden uzak durmasını sağlamak Doğu’dan ziyade kaldıysa Batı’nın medeniyeti devreye girmelidir. Lokman Hekim gibi, Hipokrat gibi olun, yemininize uygun davranın, ikiyüzlü ve habis olmayın.