24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hissetmek yaşamaktır

Feridun Andaç

Feridun Andaç

Eski Yazar

A+ A-

Sıklıkla okuduğum yazarlardandır Dante.

Nedensiz değildir ona dönüşüm, yazdıklarını başucu kitabı yapışım.

“Yeni Hayat”ını kendime acının sezgisel yolculuğu kitabı kılarken; “İlahi Komedya”yı evrenin ve duygu atlasının bilgisini okuma kitabesi olarak algıladığımı söylemeliyim.

Floransa’dan Verona’ya uzanan bir yolcuğumda onun yaşadığı coğrafyanın izlerinde aradığım, hissederek yazdıklarının renkleriydi.

İtalya yolculuğumun gününü gecesini dolduran Dante, Beatrice ile yaşamadığı aşkın sızısını getirip “Yeni Hayat”a yansıtır. Orada şairin hissederek yaşama düşüncesinin ne anlama gelebileceğini gözlersiniz.

Daha kitabının ilk satırında “yeni hayat başlıyor” diyerek yaşamını bir ömür boyu aydınlatacak aşktan, bunun getirdiği ışıltıdan söz eder.

Yazı yolunu belirleyen, belki de burada tutunmasını sağlayan aşktan geçmesi, hayatı kavrama yollarının anlamını yazmaya yöneltir onu.

Bir yanda yaşadığı çağın acısını hisseden, diğer yanda ise kavuşulamayan bir aşkın sızısından geçen Dante bir başyapıt ortaya koyar: “İlahi Komedya”.

Kendi dramından yola çıkan Dante, yaşadığı sürgünlüğün, aşkını yitirmenin, ülkesindeki karmaşa ortamının getirdiği sızıyla yazar. Yapıtının “Cehennem”, “Araf”, “Cennet” adını verdiği bölümlemelerinde hayatın anlamını arayışın, bağlanmanın, acıları sağaltmanın gerçekliğini bulmaya çalışır.

Yaşadığı hayatın üzerine düşen gölgeden kaçmak yerine hissettiklerini yazarak ortamın bütün olumsuzluklarına karşı durmayı yeğlemiştir.

Bir yazarın, düşünürün, aydının yapması gereken duruştur onunki.

Yazdıklarını bir ütopya olarak adlandıramayız. Uyarıcı, yol/yön gösterici olmayı seçerek aydınlığa çıkışın sesini yükseltmeye çalışır. “Öteki dünya”ya çıkılan yolculukta göstermeye çalıştıkları bugünün hayatını anlama, hissederek yaşamanın neleri içereceğine dönüktür.

Dante’nin yazdıklarını bir tür “doğru yol”a çağrı olarak da algılayabiliriz. Bu, biraz da sizin okumanıza bağlıdır sevgili okurum.

Cehalet salgınının ortalığı kırıp geçirdiği bir dönemde, iyinin, doğrunun, güzelin anlamına dönüp bakabilecek bir söz, bir düşünce parıltısı olarak çıkar ortaya.

Kutsal olana bağlanmanın yolunun ‘bilme’den geçtiğini, körü körüne inancın bedeni hiçbir zaman azaptan kurtaramayacağını da hatırlatır.

Dante’de görebildiğimiz bir başka yan ise, Cehennem’den Araf’a, oradan da Cennet’e giden yolun güzergâhlarında görülüp edilenlerin, o kavrama bilinci ekseninde, hissederek yaşamanın neleri içerdiğini anlamaya dönük olmasıdır.

Anlamın ardında olmadan hissetmek, yaşadığının ne olduğunu görebilmek pek mümkün değil.

Bugün, aşkta anlamını bulan, hayatın renklerinden yalnızca biridir. Buna yüzümüzü döndüğümüzde, tanımadan sevmenin tutsağı olanlarda o rengin ne denli silik soluk durduğunu gözleriz.

İğretilik, safdillik arenasında gezinerek kendine yer açıp duruyor adeta. Adına “sevgililer günü” denerek bir kutsama alanı yaratılıyor. Her şey gibi hissetmenin, sevmenin de tüketimin bir parçası olduğu anımsatılıyor neredeyse.

Tanımamayı geçin, görememe, bilememe ruhu teslim alıyor almasına da; o tutsaklık içinizde bir parıltıya yol açamıyor.

Dante’nin tutsaklığını düşündüğümde; o, karşılık bulamadığı aşkını yazarak yüceltir. En kalıcı yapıtlarını onun yansıttığı duygu seliyle yazar. Bir tür varoluş çığlığıdır onunki.

Bizlerse, bugün, varolmamak için seviyor ya da sevgi gösterilerini sunuyoruz birbirimize. Hissetmeden yaşamanın yaşamak olduğunu savunuyoruz kurduğumuz hayatlarla. Gün gün cilalıyoruz yüzümüzü, sözümüzü.

Hayatın en savruk yerinde durmanın sirk cambazı kesiliyoruz.

Bilmem farkında mıyız sevgili okurum; günlere bağlayarak hayatı anlamlı kılmayı seçerken, içimizdeki körlüğün karanlığına hiç mi hiç aldırmıyoruz...

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları