Hollanda Parlamentosu Can Dündar`dan ne bekliyor?
Hollanda Parlamentosu MIT TIR`ları yayını nedeniyle yargılanmakta olan Can Dündar`ı evvelsi gün parlamentoya konuşma yapması için davet etti! Can Dündar parlamentoda bir konuşma yaptı. Konuşma sırasında Türk kökenli bir milletvekili tepki gösterdi.
Önce şunu belirteyim: Ben Sayın Dündar`ın gazetecilik yapması ve şunu bunu yayınlamasından dolayı yargılanmasına kesinlikle karşıyım. Böyle bir dava tam da `basın özgürlüğü` kapsamına girer. Can Dündar`ın FETÖ ile falan da bir ilgisi yoktur. Zaten bu yazıda konum Can Dündar değil.
Alman, Hollandalı aydınlar ve hümanistler de var, basın özgürlüğü kuruluşları var, bunların da çeşitli ülkelerdeki basın özgürlüğü ihlallerine tepki vermeye hakları vardır, tıpkı biz Türkler gibi... Davet edebilirler, tepkilerini açıklayabilirler... Bunlar normal...
Ama ben bir devletin, başka bir devletin muhalif bir gazetecisini, özel olarak kendi parlamentosuna davet edip konuşma yaptırmasını anlamıyorum! Ve yıllardır ilk kez ben yabancı bir ülkenin muhalif bir gazetecisinin Hollanda parlamentosunda konuşma yaptırtılmasına tanık oluyorum! Şimdi biz mesela, İspanya`nın kırmızı bültenle aradığı Katalonyalı ayrılıkçı lider Puigdemont`u Ankara`ya Büyük Millet Meclisi`ne davet edip mecliste bir konuşma yaptırtsak, bu ne anlama gelir? İspanya bunu dostça mı değerlendirir?
Türk kökenli milletvekili Tunahan Kuzu tepkisinin bu bölümünde haklıydı. Ama , sayın Dündar`ın basın davasını onaylayan sözlerinde tamamen haksızdı. ( Tunahan Kuzu, Hollanda`daki AKP çevrelerince kurulmuş DENK partisinin milletvekilidir).
Küçük ama ekonomisi büyük Hollanda`nın Ankara`ya karşı bu tavrı, Ankara`yla gereksiz hır gür içindeki Almanya`nın tavrından farklıdır; bilinçli bir Washington tavrıdır. İskandinav ülkeleri gibi Hollanda da İngiltere benzeri tavırlar almakta. Bu tavır ileride değişebilir, ama görünen şu ki Avrupa Birliği Almanya`nın liderliğinde biraz küçülerek yeniden harmanlanacak!
Washington`un tavrı derken, geleneksel Amerikalı neocon `Brzezinski tavrı` demek istedim: İnsan hakları ticareti ve turuncu devrimlere dayalı Amerikan yayılmacılığı.
`Demokrasi`nin, Amerikan yayılmacılığına stratejik `araç` kılınması yüzyıl önce Wilson döneminde başlamışsa da, küresel ve bilinçli bir politika haline dönüşmesi `Duvar`ın yıkılması arifesine rastlamıştır.
Brzezinski`nin mimarı olduğu ( borsa milyarderi Soros gibilerinin de hararetle uyguladığı) bu strateji günümüzde hala Amerikan yayılmacılığının temel taşını oluşturuyor. Ukrayna`da da, Myanmar`da da bunu uyguladılar.
Silivri davası döneminde ise tek bir Hollandalı milletvekili bile sesini çıkarmıyor, `insan ve basın hakkı` demiyor, Hollanda medyası `bir kaç Türk nasyonalisti` diye geçiştiriyordu!
Can Dündar`ı parlamentoya davet ederken Hollanda da işte bu Brzezinski politikasını uygulamıştır.
Anlaşılıyor ki, yeni turuncu devrimler acendasında Türkiye`ye öncelik veriyorlar!
Can Dündar`dan beklentisi buydu ve Can Dündar ne yazık ki işte bu beklentiye `araç` oldu.