Hoş bulmadım!

Sonunda, yoğun geçen Çin gezisinden ülkemize döndük. Yediğimiz içtiğimiz, üzerinize afiyet, bizim olsun, size Çin diyarında yaşadıklarımızı anlatacaktım... Fakat, gel de anlat. Düşürülen birinci Rus uçağının “kaza kırım” raporunu hazırlayıp enkazı yerden kaldırırken, al sana ikinci Deli İbrahim vakası!
Erdoğan’ın bir çuval inciri berbat ettiği, akıl almaz “Esat teröristtir” açıklaması, çok başlıklı füze gibi Batı Asya’nın ve Türkiye’nin çıkarlarının üzerine düştü. Dün Doğu Perinçek’in isabetli belirlemesiyle ikinci Rus uçağını düşürmüş oldu. Helal olsun. Ağlasak mı, gülsek mi? Dostlar üzüldü düşmanlar oralarına kına yaktı.
Bu köşede yaşadığımız bazı durumları fıkralarla anlatırım, biliyorsunuz. Türkiye’ye döner dönmez karşılaştığım bu akıl almaz durum karşısında aklıma bir fıkra geldi, anlatayım. Fıkra şöyle:
Tımarhanede tedavi gören bir hasta, organlarının adını yanlış söylüyormuş. Burnuna göz, kulağına ayak, ellerine burun vs. Bir türlü doğrusunu söyleyemeyen bu kişi bir gün doktorun huzuruna çıkmış. “Ben artık doğru söylüyorum. Bırakın da buradan çıkıp gideyim,” demiş. Doktor “tamam demiş, iyileştinse sorun yok,” ve eliyle kulağını tutmuş, “bu nedir” demiş, hasta yapıştırmış “kulak!” Doktor burnunu göstermiş peki bu nedir, yanıt “Burun”.
Böyle böyle adam ele el, ayağa ayak, kalçaya kalça, kaşa kaş, ağza ağız doğru yanıtlar vermiş. Şaşkınlık içindeki doktor, arkadaş demiş, söyle bakalım bu gelişme nasıl oldu? Hastanın yanıtı kısa ve sarsıcı. Kafasını gösterip, “Doktor bey,” demiş “Buna göt derler, göt!” Tahmin edeceğiniz gibi adam, tımarhanenin gediklisi olmaya devam etmiş. Fıkra böyle.
Gelelim, Erdoğan’ın Astana sürecine vurduğu darbeye karşı kahraman Esad’ı selam göndermeye:

Gözünüzü Düşmana Dikin!

İşte, yine savaştayız, anayurt savaştadır,
Tıpkı İnönü, Sakarya günleri.
Büyük vatan da savaştadır:
Vuruşuyor Selahattin Eyyubi’nin yiğitleri,
Demsey’in, Petraeus’un piçleriyle
Ve enikleriyle emperyal dölyatağının.
***
Vuruşuyor 5 ülke 5 denizin öncüleri,
Eze eze karanlığın tespih böceklerini
Halep’te, Bağdat’ta, Bamihan’da...
Tıpkı, top top olmuş yediveren gülleri,
Kardeşlik bahçesine giden yolu aça aça.
***
Tatlı anlarımız, şahadet anılarımızdır,
Ayaklanan bayrak yakar güneşi.
Gönüllü önde, yanında dik yürür ana,
O zaman dik durur eğrelti otları da...
Evinde ağlayanları kabuğunda bırak,
Dolansınlar yürek bukağılarına.
***
Biz kimiz peki, hiç baş eğdik mi, ey öncü,
Türkiye fedaisi baş eğdi mi hiç?
Baş eğer mi asi Kava kartondan kaplana?
Nasıl ezdikse yedi başını engereğin,
Ezeceğiz Fırat boğazlarında bir daha.
***
Vuruşuyor Arap kardeşim de benim,
Bismillahlı Şeytana karşı...
Doldurdu şehit gövdeleri çölün ihanetini.
Böyle atılır devrimin temeli,
Böyle kurulur Uruk’un surları yeniden.
Toprağın kurtuluşudur bu, hatta
Kurtaracak insanı, insanın kendi onuru.
***
Savaşıyoruz biz, mazlumlar savaştadır,
Parti seferde, ordular siperde, akıl tetiktedir.
Direniş kolları, aşırtmalı tabyalar
İçeride, dışarıda ve dağın altındadır.
Kahreden adamlar düştü peşine
Hatay’da, Humus’ta yerli alçağın.
Sarışın Kurdun askerleri
Avrasya’da, mıntıka temizliğindedir.
***
Atalarımız gibi, ateşin korlu yerindeyiz.
Daha sıkı bir sarık sardı Bedevi,
Daha sıkı bir türkü dişlerimizdedir.
İniyor Toroslu Toros’undan,
Çıkıyor ovalı, şehirli Toros’a:
Öncünün gözü pekliğidir, erkekçedir.
***
Yörük çıkardı andacını sandıktan,
Biledi, sildi, parlattı öfkesini.
Bizim yiğitler düştü peşine satılık köpeğin,
Eli kanlı, gözü bantlı caninin,
Musul’da, Kerkük’te, Ankara’da.
Türkmen ateşleri dağlarda alazdadır.
***
Gözünüzü düşmana dikin!
Dövüşeceğiz şeytanla ve kahpeyle,
Her bölgede, her sokakta, adam adama.
Teslim olmak yok, ilahi emirdir...
Ve düşman kahredilene kadar
Hedefimiz, insanlığın büyük hedefidir.