Hoş geldin Onur!

Aydınlık evine hoş geldin Onur Caymaz. Geldin ve ilk yazınla dünyaya şair duruşunu gösterdin. Varol!
Aydınlığın ışığı seninle çoğaldı. Senin aydınlık yüzünle, birikimli kişiliğinle hepimiz daha güçlüyüz. “Bir yazarlık, bir şairlik güçlenme” değil elbette, daha fazlası. Bu katılım, bireyin bağımsız vicdanının, büyük vicdan ordusuna ordu katmasıdır.
Biz dünyanın bütün Aydınlıkçı şairleri Küba’dan Çin’e, Şili’den Rusya’ya, Macaristan’dan İspanya’ya ve Suriye’ye ve İran’a ve Filistin’e ve... Biz dünyanın fedai şairleri, at üstünde ok atarız. Bizler dörtnala yaşar, dörtnala koşan atın üzerinden nişan alırız hedefe.
Yol altımızdan akar. Yer sallanır, gökler devrilir, fakat ok hedefi 12’den vuracaktır, vurur. Şairin işi zor mudur, eh zordur. Atın uçmak ister, hedef oynaktır, hava sislidir, dumanlıdır... Belki de göz gözü görmez bir haldir. Fakat şair görecektir! Mazeret yok. Hedef, her koşulda vurulacaktır, vurulur!
Hoş geldin Onur Caymaz. Hoş geldin sorumluluk. Hoş geldin Türkçenin zekasıyla duygulanıp, Türkiye’nin yüreğiyle düşünenlerin evine. Hoş geldin “Vatan, Emek, Namus akıncıları” kalesine.
Daha fazla söze tutmak istemem seni, işin çok; İşimiz başımızdan aşmış! Seni, gazetemizin ilk sayısında (6 Mart 2011) yayımlanan “Aydınlığa Övgü”yle karşılıyorum, kardeşim.

AYDINLIĞA ÖVGÜ

Hoş geldin günün aydınlığı, günlük aydınlık.
Tam zamanında geldin, umut getirdin,
Tarlalardan fabrikalara, kıyılardan bozkırlara.
***
Kara günde geldin; Türkiye’nin gözü aydınlık.
Tarhana çorbası, sele zeytini, buğulu çay,
Hoş geldin ev kurabiyesi, köpüklü Türk kahvesi.
***
Sabahın çıtır ekmeği, günlük sütü, süzme balı.
Sıla türküsü, isyan çığlığı, direniş narası,
Sürmene kaması, Bursa bıçağı, piyade süngüsü.
***
Hoş geldin Ferhat’ın gürzü, Şirin’in al yazması,
Bitlis’in sırma tütünü, Sarıkız’ın su testisi,
Mürefte’nin bağları, İsparta’nın yediveren gülü.
***
Hoş geldin Uğur Mumcu’nun gözlüğü,
Milli petrol, halkın demir çeliği, köylünün alın teri.
Çayda çıra, Kadı zeybeği, kolbastı havası.
**
Hoş geldin hamsi buğulaması, Afyon kaymağı.
Dadaloğlu davulu, Karacaoğlan bağlaması,
Urfa’nın surları, Bayburt Kalesi, Aziziye Tabyası.
***
Hoş geldin Nazım, Şefik Hüsnü, Hasan Yalçın,
Meşe uğultusu, halkın güzel Türkçesi,
Ulu kurtuluş, ulu kavga, utkunun güvencesi.
***
Hoş geldin savaş hatırası, isyan yasası,
Kartallı Kazım’ın filintası, Trabzon on dörtlüsü.
Fatma’nın gözükarası, Memet’in yüreği çatallısı.
***
Kalem kuşanmış aydınlık ordusu, işe koyulmuş,
Erdemli yiğitler yine nöbette, içimiz rahat,
Gerçeğin doksan yıllık soluğu, gönüllü bekçisi.
***
Hoş geldin Sabahattin Ali’nin fotoğraf makinesi,
Çallı’nın fırçası, Fazıl’ın fedai piyanosu,
Halkın direnme hakkı, bağımsızlık tapusu.
***
Hoş geldin, alnı Çobanyıldızlı fedai,
Seni bekliyorduk, düşman bastığından beri.
Korksun katmerli hain, kör bölücü, haçlı çerisi.
***
Kır esir zincirini, kur vicdanın komutasını.
Bitir artık başladığın mübarek işi,
Kaynaştır kardeşleri, ham demiri çini tasta erit.
***
Hoş geldin Akif’in yüreği, Fikret’in bilgeliği,
Sök yalan makinesinin otuz iki dişini.
Hoş geldin usta, Türkiye’nin gözü sende!