24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hoş geldin Sevr -(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Yağcı, yanaşma ve kiralık medyanın diliyle “Milli Tank Altay”ın tanıtım törenine katılan Başbakan Erdoğan, Suriye konusunda sert konuşmuş, “Kimse sabrımızı pasiflik olarak algılamasın. Sabrımızın sınırı var. Karşılık vermekte tereddüt etmeyiz” demiş. (Milliyet, 16.11.12)

Sanki Suriye gailesini Türkiye’nin başına kendisi bela etmemiş gibi. Başbakan’ın bu kafasıyla Suriye sorunu AKP ve iktidarının sonu olacak. Ama bu Türkiye’nin de sonunu hazırlamasa...

Törende, kendisinden hiç beklenmeyen bir tarzda “Vatan-Millet-Sakarya” konuşması yaparken, Birinci Dünya Savaşı sırasında, çöl kıyafetleri içinde Sarıkamış’ta donan askerlerden, Kurtuluş Savaşı’nda kağnıyla cephane taşıyan Şerife Bacı’dan ve Sarıkamış’ta şehit olan büyük dedesinden de söz etmiş. (Kimilerine göre dedesinin şehitliği kanıtlanmamış bir iddia ama bu bizi ilgilendirmez.) Ancak, bu millici konuşmayı “Şehit Dede”ye borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz.

Sonra, tankla ilgili olarak şunları söylüyor:

“Bu tank inanıyorum ki Şerife Bacı’nın da, onun gibi nice kahramanın da ruhlarını şad edecek, ruhlarını tazim edecek. O günden bugüne kadar geçen 81 yılda, savunma sanayinde gerekli adımların neden atılmadığını sormak zorundayız. Gazi Mustafa Kemal’in başlattığı girişimlerin neden akamete uğradığını, Türkiye’nin kendi silahını, uçağını, helikopterini, tankını, gemisini yapmaktan neden uzak tutulduğunu sorgulamak zorundayız. Nuri Demirağ, Mustafa Kemal’in talimatıyla yerli uçağın temelini attı. Ama bakıyorsunuz, gizli bir el bu girişimleri akamete uğratıyor.”

16 Kasım tarihli Hürriyet Gazetesi ise, yukarıdaki konuşmanın başına “Türkiye’nin son 10 yılda savunma sanayinde çok önemli mesafeler kat ettiğini kaydeden Erdoğan söyle konuştu” cümlesi var.

Şaşırtıcı bir konuşma

AKP’nin Başbakanı, bir konuşmasında belki ilk kez, Tek Parti döneminde Müslümanlara yapılan zulümden (!), ahır ve meyhane olan camilerden, şapka yüzünden idam edilenlerden söz etmiyor. Ama gene de kusurlu ve megaloman bir konuşma: 81 yılda hiçbir şey yapılmamış savunma sanayii... 10 yılda bu alanda büyük adımlar atan AKP iktidarı...

Gazetelerin bazılarında Başbakan’ın “İlk Tank”ın önünde Mustafa Koç’la çekilmiş bir fotoğrafı var. Meğer tank, Otokar’ın Sakarya’daki fabrikasında yapılmış, burada üretilecekmiş. Fotoğraf’tan Otokar’ın Koç Holding’e ait olduğu anlaşılıyor. Koç firması, Cumhuriyet’le yaşıt. İlk sermaye birikimini Tek Parti iktidarı döneminde yapmış. Tek Parti döneminin iktisat programının ürünü. Koç Holding olmasaydı, Otokar ilk tankı (!) yapabilir miydi, bu ilk tankla Başbakan Erdoğan böbürlenebilir miydi?

Tek Parti döneminde kurulan demir-çelik sanayiinden, Kırıkkale Silah Fabrikası’ndan, o dönemde temelleri atılan savunma sanayiinden, AKP iktidarından önce Cumhuriyet’in 1950-2002 döneminde kurulan bilimsel kurumlardan, savunma sanayi atılımlarından söz etmiyoruz bile.

Başbakan, avantasını yediği “81 yıl”a şükranlarını sunmak zorunda ama ne gezer!... Önünde fotoğraf çektirdiği tankın laik Cumhuriyet’in bir ürünü olduğunu hiç düşündü mü? Kendisinin İslami Cumhuriyet’i kurulsaydı, kağnıdan kurtulabilir miydik acaba?

İlk tankı kim yaptı?

Türkiye’nin ilk metalurji mühendisi, daha sonra Makine Kimya Endüstrisi genel müdürü Selahattin Şanbaşoğlu (1907-1995), Mustafa Kemal Dönemi’nde başlatılan çılgın sanayileşme atılımına emeğiyle tanıklık ediyor (kendisi için yakında özel bir şükran yazısı yayınlayacağım):

“1940 yılında, kendi girişimimizle tank yaptık. Bunun sadece Ford motoru dışardan geldi. Dizaynı bizimkilerindir. Tipi kendimize mahsustur. Kâmil, Necati filân yaptılar. Zırh levhası, topu, paleti, aktarma organları hepsi bizim üretimimizdir. Bu tank 1946’da Cumhuriyet Bayramı töreninde geçti. Ancak, sipariş gelmedi ve bu tek tank olarak kaldı. Amerikan yardımı başlayınca hazırcılık ve kolaycılığa kaçmaya başladık.”

Yukarıdaki satırları, Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un “Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi - Büyük Devletler ve Türkiye” (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011, s.382) adlı kitabından aktardım.

Demek ki Başbakan Erdoğan’ın önünde gururla fotoğraf çektirdiği tank, Türkiye’nin yaptığı ilk tank değilmiş.

Sanayi öncülerimizin 1940’larda yaptığı tankın Ford motoru dışında geriye kalan ne varsa kendi üretimimizmiş. Otokar’ın ürettiği tankın motoru acaba yerli üretim mi yoksa yabancı mı?

Tankla ilgili medya methiyelerinde bu konuda bilgi yok.

Konuşma nasıl yapılır?

Bir Başbakan, gerçeklere aykırı tarihsel konuşmalar yapmamalı. Çünkü yanlışlar mutlaka ortaya çıkar. Konuşmayı yapan mahcup olur. Bir tavsiye: Sanayi ile ilgili konuşmalar yapmadan önce, aklı olan, bu konuda Cumhuriyet ne yapmış diye mutlaka bir araştırma yapmalı. 1923 yılında toplu iğneyi ithal eden bu ülke iyi-kötü bu günlere geldiyse, Cumhuriyet mutlaka bir şey yapmış olmalı. Örneğin Ziraat Bankası, İş Bankası ve İmalat-ı Harbiye olmasaydı, ortalıkta hindi gibi dolaşan yeni yetme CEO’lar davar güdüyor olabilirlerdi.

Yaptıkları tankın ilk tank olmadığını üretici firma Otokar’ın yöneticileri, mühendisleri acaba neden hatırlamadılar? İlk tanklarını (!) bir geçmiş araştırması yapmadan mı tasarlamaya başladılar?

Peki ülkenin kül yutmaz araştırmacı gazetecilerine (!) ne oldu? İnsan hiç merak etmez mi? AKP ve Başbakanı’na yağ çekmekten merak damarları kurumuş anlaşılan.

Yüzleşmek babında Cumhuriyet’e atılan iftiralara sarılmayı bir yana bırakın ve 1919-1950 dönemi toplumsal tarihini çok iyi öğrenin. Büyük bir destandır!