'Hostes modeliyle' dış açık kapanır mı?
Türkiye'nin dış ticaret dengesindeki değişimi incelemeyi sürdürüyoruz. Geçen haftaki yazımızda Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği'nin uygulanmaya başladığı yıl olan 1996'da AB-28 ülkelerinin payının yüzde 57.6'dan, 2016'ya geldiğimizde yüzde 16.3'e düştüğüne dikkat çekmiştik. Geçen 21 yıllık süreçte AB'nin yerini hangi ülkelerin aldığını aslında daha sonra işlemeyi düşünüyorum. Ancak hafta içerisinde (https://www.aydinlik.com.tr/ab-nin-dis-acigimizdaki-payi-41-puan-dustu-recep-ercin-kose-yazilari-agustos-2017 ) yazımızı okuyan Çin İş Geliştirme ve Dostluk Derneği Başkanı Adnan Akfırat, "Eksik bırakmışsın. AB'nin payı azaldı. Ama Çin'den aldığımızı işleyerek AB'ye sattık" hatırlatması yapınca arayı açmadan ..."AB'nin yerini hangi ülkelerin aldığına bir bakın derim. Onu da ayrıca bir yazı konusu yaparız" diyerek noktaladığımız yazının devamını getirelim dedik.
AÇIĞIN YÜZDE 41'İ ÇİN'E
Türkiye 1996'da 20.4 milyar dolar dış ticaret açığı verirken, 2016'da 56 milyar dolar açık verir hale geldi. Hatta öyle oldu ki 2011 yılında birden kendimizi 106 milyar dolar dış açık verir halde bulduk. Petrol başta olmak üzere emtia fiyatları düşünce sonraki yıllarda TL'de değer kaybetmeye başladı ve dış açığı 2016'da 56 milyar dolara kadar çekebildik.
1996'da 20.4 milyar dolarlık dış açığın 11.7 milyar doları AB-28 ülkeleriyle yaptığımız ticaretten kaynaklanıyordu. 2016'ya geldiğimizde bu tutar 9.1 milyar dolara düştü. Yani oransal olarak AB'nin açığımızdaki payı öyle 41 puan filan gerilese de tutarda hepi topu 2.6 milyar dolar düzelme var.
AB'nin yerini kimin aldığı meselesine gelirsek 2016 yılında tek bir ülkeye bakmamız yeterli.
Öyle bir ülke ki bize yılda 25.4 milyar dolarlık mal satıyor ama bizden 2.3 milyar dolarlık mal alıyor. Böylece sadece o ülke ile ticaretimizden kaynaklı dış açığımız 23.1 milyar dolar. Yani 1996'daki toplam dış açığımızdan fazla. Herkesin malumu bu ülke Çin Halk Cumhuriyeti elbette. 2016'daki toplam dış ticaret açığımızda Çin'in payı yüzde 41 düzeyinde.
DEİK KONSEY BAŞKANI'NIN SÖZÜ
Çin'den sonra Karadeniz'deki karşı komşumuz Rusya geliyor. Bu ülkeye 2016'da 13.4 milyar dolar dış açık vermişiz. AB'ye verdiğimiz açıktan fazla. Yine bir başka Asya ülkesi Güney Kore'ye 5.8 milyar dolar açık veriyoruz. Yine Hindistan'a 5.1 milyar dolar ve Japonya'ya da 3.5 milyar dolar açık veriyoruz.
Rusya'yı ele aldığımızda enerji ithal ediyoruz. Bir nevi elimiz mahkum. Gelen turistleri ve giden bavul ticaretini hesaba kattığımızda açık sıfırlanmasa da bir hayli azalıyor. Ancak Rusya'dan enerji ithal ediyor olmamız bahane değil. Mesela Irak'tan, İran'dan ve Suudi Arabistan'dan da enerji ithal ediyoruz. Ama tek tek sıralarsak Irak'a 6.8 milyar dolar, İran'a 267 milyon dolar ve Suudi Arabistan'a da 1.3 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyoruz. Yani bu üç ülke ile ticaretten karlı çıkan biziz. Demek ki Rusya'dan mal alıyoruz ama iş satmaya geldi mi orada iş tıkanmış.
Hadi Japonya'yı anladık peki biz Hindistan'a ne ara bu kadar dış açık verir hale geldik. Bu ülke bize mal satarken biz ona niye satamadık diye herhalde devlet büyüklerimiz yeni yeni sormaya başlamış olacaklar ki geçenlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan liderliğinde bu ülkede temaslarda bulunuldu. Güney Kore derseniz hani bir zamanlar Türkiye ile benzer özelliklerde olan ama sonradan Samsung, LG, Hyundai gibi markaları çıkararak sınıf atlayan ve bazılarının da bize hala örnek gösterdiği ülke. Bu ülkelere özel çalışmalarla dış ticaretimizdeki açığının bir nebze de olsa giderileceğini düşünüyorum.
Ancak Çin'in burada özel bir yer var. Dünyanın büyüme motoru olan Çin, bir zamanlar Batı'nın tekelinde olan üretimi kendi bünyesine almış durumda. Burada Çin'in ne yaparak bu konuma eriştiğini şimdilerde ne yaptığına değinmeyeceğiz. O başka bir yazı konusu olur elbette. Ama şimdilerde DEİK Türkiye-Tayvan İş Konseyi Başkanı olan Yavuz Onay'ın, DEİK Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı olduğu bir dönem benim de katıldığım bir toplantıda, "Çin olmasaydı bizim gibi ülkeler ihracatçı olamazdı" sözünü hatırlatmakla bu faslı kapatayım.
TANITIM GRUPLARI GİDİNCE...
Türkiye'nin zaman zaman 100 milyar dolara yaklaşan hatta aşan ve şimdilerde 50-60 milyar dolar aralığında seyreden dış ticaret açığını nasıl kapatacağımızı iyi düşünmemiz gerekiyor. Turizm gelirleri ve doğrudan yatırımlarla bunu bir nebze telafi etsek de milli gelirin yüzde 4'ünün altına düşmeyen bir cari açığı, sıcak para akımlarıyla finanse etme politikası ekonomimizi sürekli kırılgan ekonomiler listesinde başa yazdırıyor.
Mal ticareti dengesindeki açığı kapatmak görevi ise hiç şüphe yok ki ihracatçılara düşüyor. Ama gelin görün ki, ülkemizde işe yarayan yapılar sudan sebeplerle ortadan kaldırılabiliyor. Aydınlık'taki haberlerimizde de çokça değindik. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) bünyesinde yer alan ancak geçen sene Ekonomi Bakanlığı tarafından alınan ani bir kararla bu yıl kapatılan Tanıtım Grupları yerine Türkiye Tanıtım Grubu kuruldu. Tanıtım Grupları'nın bir çoğu sağlanan geniş imkanlar sayesinde, öyle veya böyle artık profesyonel hale getirdikleri fuar katılımları ve yaptıkları pazar çalışmalarıyla, dev dış açığımızı kapatmak için çalışıyorlardı.
Geçen hafta Rize Ayder Yaylası'nda konuştuğumuz İstanbul Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zekeriya Mete'nin verdiği bilgiye göre, Tanıtım Grupları kaldırılınca Aziz Nesin'lik hikayeler de ortaya çıkmış.
Mete'nin anlattığına göre, yakın zamanda yapılan bir fuardaki Türkiye Tanıtım Grubu standına firmalar gitmeyince, broşür yollanıp hosteslerce dağıtılmış. Ben bunu duyunca Mete'ye dönüp "Sayın Başkan fuarda hostes modeline geçilmiş" dedim. Herhalde Tanıtım Grupları'nı kapatanlar, hosteslerle broşür dağıtarak, fuarlarda alıcı bulup ihracatımızı böyle artırmayı tercih ettiler. Bakarsınız bu yöntemle Çin'e olan ihracatı da artırır, dış açığımızı kapatırız!