HTŞ İslam Devleti mi, Suriye Milli Hükûmeti mi?
14 senedir Suriye gündemi en çok işgal eden konuydu. Önümüzdeki yüzyıl boyunca da en çok gündemde olacak mesele olmaya devam edecektir. Medeniyetler tarihini anlatırken bir tespitimiz vardı: Şam coğrafyası ilk akıllı insan (inşa eden manasındadır) ve ilk Adem’in (kan ve kan bağı manasındadır. Atom kelimesinin de kökenidir) yurdudur.
Bu coğrafyanın sizi ya rezil ya vezir ettiğini tarihin kendisi onlarca vakıa ile göstermiştir. Yıldızınızı parlatan ve söndüren diyardır. Tarih boyunca hasıl olan tekrarlanmaktadır.
100 yıl önce Fransa ve İngiltere, Rus Çarlığı ile birlikte (1917 Devrimi, Rusya rüyasını kâbusa dönüştürdü) Şam coğrafyasını Yahudistan, Filistin, Marunistan, Sünnistan, Dürzistan, Alevistan, İskenderun Sancağı olarak taksim etmişti. Bunun bugün tekrarlanması ihtimal dahilindedir.
Neden, niçin, kim ihanet etti, kime ihanet etti konuları üzerinde yüzlerce makale yazdık. Esad sonrası Suriye’deki tabloyu analiz edelim: Suriye’de Esad’ın siyasi bir geleceğinin tüm imkânları ortadan kalkmıştır. Yönetiminden en çok ekonomik fayda sağlayanlar Esad için imkânlarını harcamayacak, başka limanlara yelken açacaktır.
ALEVİLER HAKKINDA YALANLAR
Münafık, kimliksiz, vatansız, dini kimliği suistimalci ve müstevliye satmışlar dışında kalan Aleviler, Suriye’nin kurtuluş ve bağımsız devlet olma savaşının önderlerinden Şeyh Salih Ali'yi örnek almışlardır. Esad'ın yönetimde kalması, zarar görmemesi, Suriye’nin bölünmemesi, devletin çökmemesi ve yabancı devletlerin işgaline maruz kalmaması için mücadele ettiler.
2011’de özellikle yabancı savaşçılardan oluşan tekfiri-selefi silahlı örgütlerin savaşı “Hristiyanlar Beyrut’a Aleviler tabuta” şiarlarıyla laik ve dini hoşgörüde örnek gösterilen Suriye’yi din ve mezhep savaşlarından korumak inancıyla 100 binden fazla sivil ve askerini kaybetti, 100 binden fazla malul (sakat) verdi.
Buna mukabil Aleviler, devleti yöneten ve ülkenin nimetlerinden en çok yararlanan yalan propagandalara maruz kalmalarına rağmen, en muhtaç ve en yetimler olarak kaderlerine terk edildi. Esad, Suriyeli bir Alevi şeyhin deyimiyle, “Alevilerin desteğini ilelebet kaybetmiştir.”
Esad’ı destekleyen muhafazakar ve tüccar sınıfına mensup kent Sünnileri, “anamı alana amca derim” yani başa kim gelirse dostum olabilir yeter ki ticari menfaatlerime dokunmasın geleneksel tavrını sergileyecektir. Laik ve laik hayatın pozitif değerlerini iliklerine kadar yaşamış olan Sünnilerin en az yarısı Aleviler, Hristiyanlar, Dürziler ve Suriye’nin diğer bileşenleriyle birlikte yaşamak için tüm imkanlarını seferber edecektir.
Bazı yazılarda Suriye’nin bir millet olamadığını bu sebeple parçalandığı ifade edilmektedir. İyi niyetle yapılan bu iddia sadece temelsiz değil ayrıca Suriye sosyolojisini ve tarihini bilmemektir. Suriye milleti en az Türkiye kadar millidir ve tarihine Arap aleminde en çok müdrik ve sahip çıkan millettir.
İFLAH OLMAZLAR
Bugün Suriye sahasında bölücü üç taife vardır: Her taifede yüzde 10 iflah olmaz bölücü vardır; bir kesimi Muaviye Yezit zürriyetinden diyerek Sünnilerle birlikte yaşamayı birçok gerekçe öne sürerek kabul etmeyen Aleviler var. Diğer tarafta Netanyahu’yu Alevi’ye tercih eden Sünniler var.
Bir kesimde de etnik kimliğini Suriye milli kimliğine tercih edenler var. Bununla birlikte toplumun yüzde 12-13’ünü oluşturan Arabi, Süryani ve Ermeni Hristiyanlar Esad yönetiminde daha rahat konumdaydı, Müslümanlar kadar dinlerini özgürce yaşıyorlardı. Bu kesimler de Aleviler ve Sünniler gibi Suriye’nin birliği, dirliği, üniter yapısı ve laik bir rejim dışında hiçbir yönetimi benimsemeyecektir.
SUBAYLARIN VİDEOSU VE TÜRKİYE'YE DÜŞEN GÖREV
Suriye’yi bekleyen iki çözüm olacaktır: Türkiye Colani ve HTŞ'ye AK Parti programını benimsetmeye ikna ediyor olabilir. Amma ve lakin ABD ve İsrail'in öngördüğü mezhepçi ve etnikçi Irak'ı bölen anayasanın bir benzerini kabul ederse hem Suriye'nin hem de Türkiye'nin birliğine zarar verir.
Türkiye bunun yerine Suriye'nin Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Akdeniz sahili ve dağlarından gelen çağrılarına kulak vermeli: Suriyeli Alevi subaylar yayınladıkları videoda, Suriye'nin birliğini sağlamak, mezhepçi çatışmaları önlemek ve Esad dönemini kapatıp yeni bir Suriye inşa etmek için Suriye'nin tüm milli kuvvetlerini SMO dahil birlikte çalışmaya davet etmektedir.
Buna istinaden içerde ve dışarda olan tüm muhalefet gruplarını ve Suriye halkının tümünün hatırını sağlayan seçim teşvik edilmelidir. Meşru hükümet bu seçimden çıkacak sonuçlara istinaden kurulmalıdır. Zira Mısır, Moskova ve Körfez ülkeleri Şam’da HTŞ'nin tek başına hükümete kurmasına razı olmayacaktır. Buna mukabil İsrail ve ABD bunun yerine azınlıklardan müteşekkil parçalanmış ve kavgalı bir Suriye tercih edecektir.
Bu sebeple ABD ve AB, Alevilerin, Hristiyanların, Dürzilerin ve Kürtlerin hamisi olmak istemektedir. Bu yöndeki çalışmalara da hız verdiler. Bu aşamada Colani ve HTŞ üzerinde ciddi bir nüfuz sahibi olduğu açığa çıkan MİT ve AK Parti hükümetinin Colani ve HTŞ’yi nasıl yönlendireceği merak konusu.
Türkiye’nin tüm Suriye bileşenlerinin siyasi katılımı sağlamak dışında bir seçeneği olmamalıdır. Zira Colani ve HTŞ’nin yalnız başına iktidarını hiçbir kuvvet sağlayamaz. Bu konuda ısrarcı olunursa Suriye otomatikman dört parçaya bölünür. Bu da Türkiye'ye mevzi kazandırabilir ama stratejik çıkarlarına hizmet etmez.
RUS ÜSLERİ ÇOK ŞEYLERE GEBE
En hassas ve en kırılgan konu ise Rusya ve üsleri meselesidir. Bu mesele Suriye’yi bölebileceği gibi Suriye’nin birliği, üniter yapısının inşa edilmesine katkıda da bulunabilir. Colani ve HTŞ şimdilik Rusya ve üslerine yaklaşmıyor. Rusya’nın devrik iktidarla üsler için 49 yıllığına anlaşması var. Colani ve HTŞ buna saygı duyarsa Rusya kendisiyle de çalışacaktır. Ancak Rusya, 2254 sayılı kararın hayata geçmesinde ısrarcı olacaktır.
Colani-HTŞ, Rusya ve üslerinin çıkarlarına zarar vermeye yeltenirse Rusya, Suriye’nin tüm sahil bölgesinde kendisine bağlı milisler kurdurarak o coğrafyayı Suriye’den koparabilir. Zira o coğrafyada artık olmayan ordu, istihbarat, polis kuvvetlerinden ve sivil milis gruplarından on binlerce savaşçı var.
Ve Colani ve HTŞ yönetiminde yaşamak istemeyen milyonlarca Sünni, Alevi, Hristiyan, Dürzi, İsmaili, Süryani, Ermeni, Türkmen ve Kürt böyle bir alternatife destek vermeye ve Akdeniz sahilinde yaşamaya da hazır.
KAZANAN TARTIŞMASIZ BELLİ
Suriye’nin Esad sonrasındaki ilk haftasında en çok kazananlara bakalım: Liste başında Netanyahu bulunmaktadır. Üç gün içinde Golan’ın tümünü işgal etti. Suriye ve Lübnan’ı kartal bakışı gören Hermon Dağı ile Şeyh Dağı'ndaki işgalini genişletti.
Kendisine verilen koordinatlar sayesinde Suriye’nin kara, hava ve deniz tüm askeri imkan ve kabiliyetini ortadan kaldırdı. Irak’ta olduğu gibi bu alanda çalışmalar yapan bilim adamlarını öldürüyor ve infaz etmeye devam edecek.
Suriye dünyanın en zengin ve en kadim antik kentlerine ve müzelerine sahip. En önemli eserleri Irak’ta olduğu gibi yağmalandı ve yağmalanıyor. Suriye kimliksiz ve köksüz bırakılıyor.
Netanyahu Şam şehri surlarında. Filistin ve Lübnan’da daha nüfuzlu hale geldi. Suriye’nin güneyinde sınırına yakın bölgede Dürzistan Özerk Emirliği'nin temellerini atıyor. Dürzistan’dan Irak’a Barzanistan’a kadar Davut Koridoru'nun temel taşlarını döşüyor.
Netanyahu Şam’da HTŞ dışında bir yönetim istemez. İsrail’e bu derece hizmet eden, HAMAS’ı dost olarak kabul etmeyen, Suriye’deki varlığı ve işgaline sessiz kalan Colani, Netanyahu için bulunmaz bir nimet.
Buna rağmen İsrail, Colani’ye de güvenerek hareket etmez. Suriye’nin iflah olmaması ve sürekli krizlerle boğuşması Netanyahu için en muhteşem tablodur.