11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hukuk gerekeni yapmalı (TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

NABIZ

HUKUK GÖREVİNİ YAPMALI

Şu sıralarda Silivri’de görülmekte olan bir dava var: BALYOZ

Ergenekon’u, da diğer davaları da geride bırakacak şiddetle sürüyor.
Tam da 27 Mayıs devriminin 51. Yılında olup bitenlerin neyi hedeflediğini açıklamakta zorluk çekenlere ipuçları verecek biçimde ciddi gelişmelerin habercisi oluyor.

Doğu Perinçek ;Ceza evinde yaşamının geçmişte kalan 11 yılına günler aylar ve yıllara yeni duraklamaları eklerken, Hapishanede disiplin cezaları almakta. Eşiyle görüştürülmüyor, belki de seçim sonucuna dek görüştürülmeyecek! Çünkü Perinçek İzmir İkinci bölgeden bağımsız aday! Oysa seçilme yeteneği bulunan her yurttaş sakıncalı değilse ve Mahkeme kaydına geçmemiş bir cezası da yoksa, vatandaş olarak aday olabiliyor.Ancak onun henüz cezası yasalarda yer almamış bir suçu var:”Tüm bu olup bitenler TSK’yı etkisiz duruma getirmek içindir” Demişti, tekrarlamaya da devam ediyor.

Doğrusu haklı da çıkmıyor mu? Yaşamının 11 yılını çocuklarından eşinden ailesinden uzakta ve demir parmaklıklar ardında geçirmek kolay değildir. İçi kan ağlarken durmadan vatanın bağımsızlık şarkılarını gülen bir neşeli yüzle söylemenin zorluğunu, o anları yaşayanlar bilirler.

Çetin Doğan Paşa son içeri alınılışında şöyle diyordu:”Ben asla darbeci olmadım. Ben Atatürk devrimcisiyim” Onun eşi ise Vardiya nöbetinde. Çetin Paşanın iddia edilen suçu kendi uçaklarını kendi camilerini bombalatmak! Bir Türk subayına isnat edilemeyecek en büyük suç! Oysa Çetin Doğan’ın en son görevi İstanbul’u düşmana korumak olan 1. Ordu Komutanlığı.

Ya zamanın komutanı yanlış seçim yapmışlar, Orgenerali o göre YAŞ kararı ve Cumhurbaşkanı ve Başbakanın onayıyla atamışlar, ya da bu işte bilmediğimiz bir ihanet şebekesinin parmağı var!
Ve bir emekli albay savcılara ifade veriyor. O ifade Mustafa Mutlu tarafından VATAN gazetesinde yayınlanıyor.

Mutlunun yazısına konu ettiği ifade şöyle başlıyor:
“KIRGIN VE KIZGINIM”
Sonra devam ediyor. Ben ifadeden bir özet vereceğim:
“Kırgın ve kızgınım. Çünkü:
İddia makamı olanı sakladı; ispatladık, sustunuz.
İddia makamı ‘Kanıt’ dedi, ‘Sahte’ dedik, saatlerce ispatladık; yine sustunuz.
‘Yok böyle bir şey’ derseniz, yine ispatlarım.
‘Gemisi olmayan deniz kuvveti, uçağı olmayan hava kuvveti ile değil darbe yapmak, törene bile çıkılmaz; bunlar uyduramamışlar’ bile dedik, sustunuz.
‘Bunlar tuzak, çete işi’ dedik, sustunuz. Hâlâ susuyorsunuz.
Kimi yargıçlar, kimi yargıç ve mahkeme kararları için, ‘Dangalak karar’ demişler. Duyduk, utandık. Siz, ‘Mahkemeye saygılı olun’ diye bizi ikaz ettiniz. Biz sustuk. Hâlâ susuyoruz.
Savcı gözlerinde şimşekler çakarak, ‘13 Eylül’de neredeydiniz’ diye soruyor.
Ben, darbeye karşı çıktığım için sorguda dayak yiyordum.

Kenan Evren, 13 Eylül günü Çankaya’da Atatürk’ün koltuğuna otururken siz neredeydiniz? Olması gerekenin tersine ben masumiyetimi ispatlıyorum, savcı suçu kanıtlayamıyor, savcının alması gerekip de almadığı ifadelerin alınmasını ben talep ediyorum, siz susuyorsunuz.
Beni; önüme katıp savaşa savaşa, süre süre denize döktüğüm yedi düvelin hukukunda hak aramaya mecbur bıraktınız. Yüreğim paramparça. Siz, susuyorsunuz. Üzgün, Kırgın ve kızgınım ancak asla küskün değilim. Vatan ‘ana’ gibidir. Seçemezsiniz. Ne olursa olsun seversiniz. Siz ne kadar susarsanız susun, ben bu ülkeyi sevmeye devam edeceğim.

Omuzlarındaki yıldızları,Samanyolu kadar çok olan dört eski komutanımız var:
Hilmi Özkök, Aytaç Yalman, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ.
Şimdi izninizle buradan onlara sesleneceğim:
Bir subay bizi sırtımızdan hançerledi, yalan söyledi, tuzak kurdu. Hançer sırtımızda
Ey benim eli öpülesi komutanım, canım çok yanıyor. Gel buraya; ya hançerin hepsini sok, bitir bu işkenceyi ya da çek çıkar hançer sırtımdan ve sar yaramı.
O zaman seni affeder miyim?
Asla! Yaramı sarsan da artık seni affetmem. Bana emir-komuta etmiş olma onurunu senden sonsuza kadar geri alıyorum.

“Siz hiç uyurken ağlayan insan gördünüz mü? Ben gördüm.(Kaynak-Mustafa Mutlu- VATAN Gazetesi)
Bu ne anlama geliyor: Belki de yıllardır oralarda yatan bu emekli konutan birilerinin çıkıp kendisine yasa dışı değil ama vicdan içi bir iki sözle yardım etsinler.
Yandaş gazetelerde bir haber çıkmıştı:”Yakında, hatta seçimden önce İlker Başbuğu ve bazı komutanlar da sorguya çekilebilir”Acaba o komutana ne soracaklar ki?

Nasıl da biliyorlar, nasıl yazıyorlar?

Gelin de siz şimdi amiralleri hapse tıkılmış Deniz Kuvvetlerinin, Hasdal’ ikamet eden yatanların görev başında olmadığı bir ordudaki, Harbe hazırlık tatbikatının iptalini sadece “Askerin kendi iç sorunudur” diye açıklayanlara inanabilirsiniz?
Göreceksiniz, tıpkı Dolmabahçe toplantısı gibi, tıpkı 27 Nisan bildirisi gibi bunun da perçemi düşecek.
Hedef belli,amaç da belli. O halde neyi merak ediyorsunuz? Şekil kendini göstermiyor mu?

kurtulaltug@aydinlikgazete.com