16 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hükümette büyük sevinç -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Yahu insan biraz olsun ar eder! “Eylenin çocuklar, eylenin!” diyeceğim ama bu, Ergenekon’un kuyruğuna takılacak yeni bir davada, “Ey Lenin, çocuklar, ey Lenin!” şeklinde dava iddianamesine girebilir. Girmezse de eşşek kovalasın!

Ismarlama yumurtalı Ramazan pidesi gibi Silivri Adalet Fırını’nından taze taze çıkan mahkumiyet kararları AKP tarikatını “Vallahi ve billahi” sevindirmemiş, adamların Şeker Bayramı zehir-zıkkım, sulfata olmuş.

“AKP Tarikatı” diyorum ama “mezhebi” ya da “dini” desem daha uygun düşecek. Çünkü bunların Tanrıları, Tevrat, İncil ve Kuran’ın Tanrıları değil. Bir başka Tanrı! Belki Postmodern bir Tanrı. Peygamberleri de Hz. Muhammed değil, Postmodern bir dublör, bir “ersatz”.

Bunların ruhban sınıfı da var; rahipleri ve rahibeleri de var. Erkek cinsinden olanlara Hôca (Hâce) ve dişi cinsinden olanlara Hôcaye (Hâceye) dememiz uygun düşer.

AKP mezhep ya da dininde ruhban sınıfına evlilik yasak değildir. Hôca efendiler dört karı alabilirler: Hôcaye kadınlara gelince dört garılı bir herifin “bir” garısı olabilirler.

İşte bu hôcayelerin tamamı ellerine ve saçlarına kına yaktırmış, aralarında gazete yazıcısı olanlar da olmak üzere halvet ve tenhalarda göbek atmaktadırlar. Makale dedikleri şeylerinden anlıyorum.

***

Dinin kuvvetli hôcalarından hükümat sözcüsü Bulent Arınç efendi hazretleri, bakanlar kurulu toplantısından çıkışında, ayağının altın tozuyla, “Öncelikle herkese geçmiş olsun. Bu bakımsız yargıya ait bir karar. Bu bidayet (başlangıç) kararı. Bu karara herkes saygı göstermek zorundadır” buyurmuş.

Silivri fırının pidelerini herkes neden beğenmek zorunda olsun. Biraz mülayim ol da tavsiye et bari. Yoksa, soyu tükenmekte olmasına rağmen aramızda birkaç tane kalan “dobre” insanlardan biri çıkıp, “Ağam sen bu memleketin anayasasına, yasalarına saygı duydun mu ki ben senin kurduğun bir fırının afyonlu bidelerini yemek zorunda olayım. Senin din partin, ‘irtica yuvası’ olduğu için Anayasa Mahkemesi tarafından mahkûm edilmedi mi? Partin resmen kapatılması gerekirken bir sepet yumurta karşılığında, ‘ödenek akçesinden kesinti’ cezasıyla kurtulmadı mı?” diye sana çıkışmaz mı?

***

Hükümatın “Evropa İttihatı” hususi vekili Haşmetlû Hâkim Hibe hazretleri, mahkeme kararları hususunda şöyle buyurmuşlar: “Ergenekon diye bir örgütün varlığı ve bu örgütün meşru hükümeti devirmek için darbe planladığı tescillendi. Şimdi savunanları görelim!”

Bendeniz fakir, “Ergenekon” olarak tesmiye olunan farazi teşkilatı müdafaa etmiş değilim amma ve lâkin, Haşmetlû Hâkim Hibe Hazretleri’ne bin vahid (yek) itirazım vardır: “Sizin hükümatınız şeklen meşrû görünebilir, amma Kanun-u Esasi Mahkemesi tarafından mahkûm olmuş sabıkalı bir partinin hükümatı değil mi?” diye sorabilirim ki bu soruya harbî cevap verebilmekliğinizin pek mümkîn olmamaklığı iktiza eder.

İşte böyle arslanım, atı alan Üsküdar’ı geçse de hafıza köprülerinin altından o kadar mâyiât mürûr etmiş değil. Ayrıca bu işin ilâhi mahkemeye kalması da müsaid değil.

***

Başvekil Hazretleri’nin dediği gibi bu noktanın noktasında devrimci Türkçeyi bir süre ihmal edip mürteci lisanıyla konuşmayı sürdürelim:

Sıra “hükümatın belâgat-fürûş, belâgat-perdâz sözcüsü, dâr-ul-fünûn muallimlerinden” Hüseyin Çelik beyefendinin Silivri ortaoyununu değerlendirmesine geldi.

Bu sahib-i belâgat şahsiyet bakınız ne güzel konuşuyor:

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye bağıranlar, avukatlar. Sevsinler sizin gibi askerleri. Mustafa Kemal hayatta olsa size asker olarak patates soydurmazdı” diye buyuruyor.

Doğrudur, Hüseyin Çelik gibiler varken neden onlara patates-soğan soydursun diye itiraz edilebilir. Ama Hüseyin Çelik misillû âdemler Mustafa Kemal’in kışla mutfağına bile giremezler. Onların yeri Şeyh Said, Said Nursî, Fethullah Gülen Hasankalevî’in aşevleridir.

***

Hüseyin Çelik bey “Temizlik Doğadan Gelir” (Nesil Yayınevi) adlı çok değerli bilimsel bir kitap yazmış ve şöyle demektedir:

“Hamamlarda terleme usulü ile yıkanma Batıda çok ender rastlanan bir olaydır. Duşların yaygınlaşması ile keyif için duş alma çok yaygındır.

Küvetlerde yıkanma ise hâlâ Orta Çağ usulü yapılır. Küvet sıcak su ile doldurulur; içine şampuan, köpük yapıcı maddeler, kokular dökülür. İçerisinde yıkandıkları bu sudan sonra durulanmamak bir alışkanlıktır. Vücudun üzerindeki sabunlar havlu ile temizlenir.

Sözünü ettiğimiz bu yıkanma tarzı Batıdaki geleneksel yıkanma tarzıdır. Pek tabii buna uymayanlar da vardır. Merkezî Paris’te, Viyana’da hâlâ birçok evde banyo yoktur. Gusül denen bir olay olmadığı için banyo bizdeki gibi Batı evinin vazgeçilmez bir unsuru değildir. Günümüzde banyosu olmayan ev gittikçe azalıyor, ama yıkanma tarzları hâlâ garip.” (s.78)

***

Hükümet sözcüsünün, siyasete kendini feda etmeden önce kaleme aldığı, bu gözleme dayalı bilimsel çalışma her türlü övgünün fevkinde. Kimbilir kaç ecnebi evinde yıkanma sahnesi seyretmek işkencesine katlanmıştır.

Avrupalıların cimadan sonra yıkanmayıp cünup gezdiklerini de sayın yazardan öğreniyoruz. Keşke nasıl cünup olunur onu da anlatsaydı.

Bu kitap TEDA programı marifetiyle Avrupa lisanlarına mutlaka tercüme edilmelidir. Bendeniz bir yayıncı bulunmasına şahsen yardımcı olabilirim.

***

Silivri mahkemesinin kararları ile temizlik ve güsul alma durumları arasında ne gibi bir ilişki var diye bana çıkışmalı soru sormayın lütfen. Olmaz olur mu?

***

Bitirirken bir hususu da ifade edelim ve çeyrek yüzyıldır attığımız remillere bir yenisini ekleyelim: AKP Dini Partisi’nin bundan sonraki hedefi, harbiyeleri İmam-hatip mezunlarıyla beslemek olacaktır. Yoksa “darbe paranoyası” fesadının ortadan kalkması pek mümkün değil.