28 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hüsnü Mahalli’nin çok önemli bir yazısı

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Bugün, Hüsnü Mahalli’nin 14.4.2014 tarihli Yurt gazetesinde yayımlanan “Utanan var mı?” başlıklı yazısından söz edeceğiz. Sözü ona bırakacağız. Başta Arap dünyası olmak üzere İslam Dünyası’nın hal-i pürmelalini anlatan en iyi yazı olarak gördüğüm bu makaleyi, sizlere de okutmak zorunda olduğumu düşündüm. Kendim araya gireceğime, en iyisi bu, yer kalırsa ben de bir şeyler eklerim:

***

[“NECAT EL-NAHARİ Yemenli Yahudi genç bir bayan. 1981’de Yemen’de doğdu 1993’te İsrail’e göç etti. Yemenli ve genel olarak Arap Yahudilerine yönelik ırkçı davranışlarına tepki olarak İsrail’i terk ederek üniversite eğitimi için Kahire’ye gitti. Necat genç bir mimar olarak 2004’te İsrail’e döndü. Üç yıl orada kalan Necat 2007’de Merkezi Beyrut olan uluslararası bir şirkette çalışmaya başladı. Ama tüm bu süre için İsrail’de egemen olan Siyonist ideolojiye karşı etkin mücadele etti. Sosyal medya üzerinden bu çabasına devam eden Necat bu aralar Arap Facebook ve Twitter’inde çok konuşuluyor.

Neden mi?

Yanıtını Necat’tan okuyalım.

‘Bu aralar birçok arkadaşım Yahudilikten vazgeçip Müslüman olmamı istiyor.

Bazıları da Yahudi olduğum için beni lanetleyip cehennem ile cezalandırılacağımı söylüyor.

Geçenlerde bir arkadaşım Muhammed Peygamber ile ilgili bir hikaye anlattı.

Bir Yahudi, komşusu Muhammed’e hep kötü davranıp zarar verirmiş. Muhammed de sabırla tepki göstermez komşusuna hep iyi davranırmış. Bir gün Yahudi hastalanıp yatağa düşünce Muhammed ziyaretine gider ve yardımcı olur. Bu davranış karşısında şaşkına dönen Yahudi özür diler ve Müslüman olur...

Muhammed Peygamber’in bu kişisel özellikleri Yahudi’nin Müslüman olması için yeterli olmuştu. Üstelik Yahudi’nin o sıralar henüz Kur’an hakkında hiçbir bilgisi yoktu.

Arkadaşım bu hikayeyi anlatınca kendi kendime ‘Acaba Müslümanlar şimdi Yahudileri ne ile ikna edecek?’ diye düşünmeye başladım.

Şimdi Müslüman olmamı isteyen dostlara seslenmek istiyorum...

Diyelim ki; ben Müslüman olmaya karar verdim. Peki hangi mezhebe katılacağım? Her mezhep diğerini kafir ilan ediyor ve katlinin vacip olduğunu söylüyor. Ben Sünni mi yoksa Şii mi olacağım? Bir de bunlar içinde bir sürü tarikat var. Acaba hangisine bağlı olursam barış içinde yaşarım?

Geçenlerde bir grup Müslüman arkadaşla sohbet ederken biri Muhammed Peygamber’in bir hadisini anlattı. Hadise göre Müslümanlar 70 millete ayrılacak ve bunlardan yalnızca biri cennete gidecek. Ben de arkadaşa ‘bu grup hangisidir’ diye sorduğumda ‘bilmiyorum’ dedi.

Bu durumda ben o grubun içinde nasıl olabilirim?

Hangi din adamı bana cennete gitme garantisi verecek?

Üstelik her mezhep, tarikat ve cemaat ‘o grup benim’ diyor.

Bugün Müslümanlar birçok yerde kendi aralarında savaşıyor ve çok iğrenç bir şekilde birbirlerini kesiyorlar. Bu durumda bir Yahudi birbirini kesen insanların dinine nasıl girecek?

Siz hiç Yahudilerin din uğruna birbirini öldürdüğünü duydunuz mu?

Üstelik İsrail bir din devleti olarak kurulmuştur.

Suriye’de ister rejim ister muhalifler tarafından olsun tümü Müslüman 150 bin insan öldürüldü.

Müslüman gruplar bile birbirini boğazlıyor.

Suriyeli askerin yüreğini söküp kanını içen muhalifi herkes görmüştür.

Bu ne biçim Müslümanlık?

Irak’ta ise Şii-Sünni iç savaş çatışmalarında en az 280 bin Müslüman ve az sayıda Hıristiyan öldürüldü. Örnekleri çoğaltabilirim ama bu kadarı yeterli.

Peki bu durumda bir Yahudi ya da Hıristiyan normal koşullarda rahat bir şekilde Müslüman olabilir mi?

Elbette bu anlattıklarımın hiçbirinin gerçek İslam ile ilişkisi yoktur ve olamaz.

Çünkü semavi dinlerin tümü barıştan yana.

Muhammed Peygamber insanları İslama davet ettiğinde onları zulüm, fakirlik ve cehaletten kurtulma ve özgürlük ile adalet içinde yaşama sözü ile ikna etti.

Peki şimdi Yahudileri İslama davet edenler onlara neyin sözünü verecek?

Dürüst ve açık sözlü olalım...

Bugün Müslüman ülkelerin çoğunda fakirlik, cehalet, yolsuzluk, hırsızlık, her türlü iğrençlik, insan hakları ihlalleri, diktatörlük, geri kalmışlık, zulüm çok yaygın.

Arap Baharı ayaklanmaları işte bu nedenle olmuştur.

Peki Hıristiyan ve Yahudilerin yönettiği ülkelerde neden olmuyor bunlar?

Bugün birçok Müslüman daha onurlu bir yaşam için kafir dediği Hıristiyan ülkelere göç ediyor.

Kusura bakmayın ama bu ülkeler Müslümanların iç çamaşırlarını bile üretiyor.

Evet ben bir Yahudiyim ama İslama büyük saygım var.

Geçenlerde bir arkadaşım Kur’an’dan bazı ayetler gönderdi bana.

İlgimi çekti ve Kur’an ve Kur’an ile ilgili birçok şey okumaya başladım.

Şimdi soruyorum:

Olağanüstü dini bir anayasaya yani Kur’an’a ve harika bir Peygambere sahip olan İslam âlemi nasıl olur da bu hale gelir?’

Necat El-Nahari’nin samimi bu sorusuna yanıtı ben vereyim:

‘Gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet’”.]

***

İlahiyatçılara, tefsircilere, samimi Müslümanlara göre İslam akıl ve ilim dini! Ama 600-700 yıldır Müslümanlar ve İslam bilginleri bu akıl ve ilmi nedense kullanmıyorlar. İslam bezirgânları, İslamcı siyasetçiler akıl ve ilimden bucak bucak kaçıp hurafe bataklıkları üretiyorlar. Müslümanlar birbirlerini boğazlamaktan başka bir şey yapmıyorlar: Celaheti durmadan üreterek bir Cehalet Rönesansı yaratıyorlar ve Celaheti Egemen güç haline getiriyorlar.

Müslümanlar, laikliği benimsemeden, laikliğe saygı duymadan, onunla kavga etmemeyi öğrenmeden başkalarına ve hukuka saygılı insan olamazlar. Başkalarına ve hukuka saygılı insan düzeyine çıkmadan da birbirlerini boğazlamaktan kurtulamazlar. Tarih bunu göstermiş ve kanıtlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti bu gerçeği kanıtlamış, doğru yolu göstermiş ama ne yazık ki ihanete uğramıştır.

***

Bu ülkede; Araplar, Arap ülkeleri, Arap Baharları konusunda sadece kurbağalar vıraklamıyor.

1965 yılından bu yana Avrupa ve dünya ile sıcak temasım var. Arkadaşlık ve dostluk ilişkilerim var. Ama hiç kimse bana, iyi bir insan olduğum için, Hıristiyan olmamı teklif etmedi. Müslümanlar neden herkesi Müslüman yapmak istiyor? Ama kimse bunun ne anlama geldiğini araştırmıyor. Bu ne aşağılık duygusu?

Adonis’ten esinlenerek tekrarlayacağım: Dini iktidarın bağımsızlığı, [yani her hocanın bir derebeyi (feodal) olması] ve iktidarın dine dönüşmesi (mutasyonu): İşte Arap ülkelerinde hükümetlerin gittiği yol budur.

Erdoğan kaptanlığında Türkiye, Arap denizinde pusulasız yol alıyor. Ama Erdoğan’ın yıldız okuma yeteneği yok!