05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hz. Ali'nin katli ve şeker bayramı

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Oruç ve ibadet ayı Ramazan aslında yıl boyunca canhıraş bir koşturma gerektiren hayat tarzımıza fren vurma ayıdır. Sabrı, metaneti, paylaşmayı, huzuru, istirahate ve hesaba çekilmeyi öğretme sanatıdır. Bin ayın en muteber gecesi Ramazan ayındadır. 27.ci gecesinde kutlanır. Kur’an’ın iletildiği ve tebliğ edildiği gecedir. Ancak Ramazan ayı (17.si) İslam’ın ilk imamı Resul-u Ekrem Muhammed ilminin kapısı olan İmam’ı Azam Ali’nin (En büyük Önder) öldürme teşebbüsü ile saldırıya maruz kaldığı gecedir. Kufe Camii'nde Abdurrahman Bin Mülcem’in kılıç darbesine maruz kalan İmam-ı Azam Ali bu saldırıdan üç gün sonra şehit olmuştur.
Bu elim haber İmam-ı Azam Ali’nin düşmanı Şam’da ikamet eden Emevi devletinin kurucusu Muaviye’ye ulaştığında bayram sevinci yaşar. Üç gün üç Gece şeker dağıtır. Bu kutlamalar her yıl ramazan ayının bitiminde tekrarlanır ve gelenek halini alır. Emevi saltanatının hüküm sürdüğü ve ulaştığı tüm diyarlarda “İslam ve Sünnet” emriymiş gibi kutlanır. Halen nedenini sormadan sorgulamadan kutlamaya devam ediyoruz.

YAMAN ÇELİŞKİ

Velev ki Şeker Bayramını başka sebeplerle kutluyor olalım. Allah’ı görmedik ama aklımızla tanıdık. Ramazan ayının bitiminde bayram etmek de nedir? Kutlu, mübarek, muazzam sevinç kaynağı ve mutluluk zirvesi ramazan ayı bittiği için hüzünlenip yas tutacağımıza, “keşke bitmeseydi” diyeceğimize bayram ediyoruz. Derin bir ‘Oh be’ çeker misali “oruç sebebiyle çok yorulduk, bir ay boyunca ne çileler ne cefalar yaşadık, şimdi hepsi geçti eğlenelim, gezelim, tatlı yiyelim, şeker dağıtalım ve bayram edelim” havasında olmak yaman bir çelişki ve garip bir iş değil midir?
Malumunuz, Şehri Ramazan’ın son iftarından sonra ‘Şeker Bayramı’ kutlamaları yapılır. Üç gün Üç gece bayram eda edilir. Tatlıcılar kazanır. Tüketilince üretici, aracı ve satıcı da bayram eder. Dost, eş akraba ziyaretleri yapılır kaynaşılır. Şüphesiz ‘iyi niyetle’ yapılana zeval olmaz. Amma ve lakin ‘cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşenir’ sözünü de yabana atamayız.

CUMA NAMAZININ ANLAMI

Sudanlı araştırmacı-yazar Osman Mirgani cuma günü eda edilen hutbe ve namazın ne İslam’ın kitabı ne de sünnetle artık bağdaşmadığını örneklerle anlatır. Nitekim cuma birlikte namaz kılmak, dua etmek ardından mahallenin, köyün, kasabanın, şehrin ve toplumun hal ve sorunlarını ifade etmek, tartışmak ve çözüm sunmak için yapılır. Camii erkekler, kadınlar ve çocukların kendilerini ifade etmek, eleştiri ve öneri yapma platformudur. Yoksa camiler her cuma İmamı dinlemek, vaazlarıyla yetinmek ve konuşmadan mekânı hızlıca terk etmek için mevcut olmadı. Bakın Zekai Aksakallı Paşa bu geleneği bozdu ve kıyamet kopmadı.

Zekai Aksakallı Paşanın El-Bab’ta minbere çıkarak namazlarını eda eden askerlere hitaben konuşması İslam’a ve Sünnete uygundur ama eksiktir. Paşa kışla disiplini, sultası ve yasalarını Camiye sokarak bu mekânın özgür ve demokrat geleneğine gölge düşürmüştür. Paşa’dan sonra herkese hür söz hakkı verilmeliydi. Nitekim Cami’de sınıf, tabaka, ayrıcalıklı zümre olmaz. Başkanlar ve Paşalar önde fakirler ve zenciler arkada oturur kaidesi yoktur. Burada kim olursa olsun herkes eşittir. Askerler korkmadan ve hiyerarşik yapı kurallarına elzem olmadan söz alıp pro veya kontra düşüncelerini ifade edebilmeliydi.

DÜRZİ KİMDİR?

Ülkemizde kızdığımız birine “Dürzi” diyorlar? Rahmetli Kemal Sunal bu tabiri bolca kullanırdı. Dürzi kimdir? Nerede yaşar ne yer ne içer biz bu tabiri neden kullanıyoruz böylece bir topluluğu rencide ediyor muyuz bunları bilmeden kullanmaya devam ederiz.
Suçlu kim, esas suç kimin? Suçlu, ecdat geleneklerine kutsiyet atfeden insanları uyarmayan din âlimleri midir? Sormadan sorgulamadan işin aslını öğrenmeden kör bir itikatla ecdadın hayat tarzına ilahi anlamlar yükleyen ve maddi-manevi bu adetlere hizmet sunmaya devam eden toplum mudur? Yoksa hikmetini sual edip araştırmayan ve elde edilen veriler ışığında toplumu bilgilendirmeyen arkeologlar ve tarihçiler midir? “Mehmet hocam, iç siyasete ve dini konulara girmeyiniz, bizi sadece Suriye ve Ortadoğu konularında aydınlatınız” diyen bazı iyi niyetli okurlarımız mıdır?