İbranilerin Kökenine Dair: Mısır’dan Çıkış ve Kenan Fetihleri
Hristiyan İlahiyatı üzerine uzman olan Marc Madrigal, Tevrat ve İncil üzerine yaptığı araştırmaları öncesinde internet üzerinde yayımlarken daha sonra kitaplaştırdı. “Mısır’dan Çıkış ve Kenan Fetihleri” de bu dizi kapsamında yayımlanan kitaplardan biri. Tarih ve Arkeoloji Serisi adı altında yayımlanan kitaplardan bir diğeri ise "Tevrat Döneminde Günlük Yaşam".
Tevrat’ı Musa mı yazdı? İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışı ne zaman oldu? Sina Dağı nerededir? gibi sorulara yanıt arayan Madrigal hem arkeolojik bulgular, hem metinsel bulgular hem de tarihi ve doğal gerçekler eşliğinde hepsine ve daha fazlasına yanıt arıyor.
“Günümüzde Musa’nın Tevrat yazarlığını kabul etmeyen ve Mısır’dan Çıkış anlatısının bir peri masalından ibaret olduğunu söyleyen yazarlar çoğalmaya başladı” cümlesiyle başlıyor kitabına ve karşıt görüşte olanların tezlerini çürütmek için çabalıyor. Elbette bunu yaparken inançlı bir insanın perspektifinden bakıyor olaylara. Her ne kadar bir akademisyen titizliğinde aktarmaya gayret gösterse de, son aşamada vardığı nokta her zaman inancın gölgesinde yer alıyor.
Yusuf anlatısını tarihlendirmeye çalıştığı bölümde de yine benzer bir yol izleyen Madrigal, Yusuf ve ailesinin Mısır’a yerleşmesinin tarihinin İbranilerin Mısır’da geçirdikleri dönemin başlangıcına geldiğini iddia ediyor. Bu tezini savunmak için de Tevrat’ta yer alan firavunun İbraniler ile ilgili görüşünü ve Yusuf’un köle olarak satıldığı fiyatı öne sürüyor. M.Ö. 19. Yüzyıl’da Beni Hasan mezarlarında Kenan’dan Mısır’a giren Sami ırkının resimlerinin yer aldığını ve Tel el-Daba’daki ilk yerleşim bölgesinde inşa edilen kerpiç evlerin de bu tezi destekleyen önemli bulgular olduğunu bilimsel yöntemlerle açıklamaya çalışıyor.
“Şüphesiz Tevrat’ın en akılda kalan hadiselerinden biri Musa ve firavunun kapışması ve akabinde kurtulan İbrani halkının Mısır’dan çıkışıdır. Peki, bu çıkış hangi tarihte oldu?”
Madrigal bu konu hakkında da ilk olarak arkeolojik kaynaklara bakıyor ve çıkış tarihinin döneminin 2 farklı tarih olabileceğini ifade ediyor. 2. Ramses, 3. Tutmosis veya 2. Amonhotep dönemlerinde bu çıkışın gerçekleşmiş olabileceği ifade ediliyor. Soleb “Yahve” Yazıtı, Berlin “İsrail” Yazıtı ve Marnepta Dikilitaşı gibi arkeolojik yazıtlarda yazanları analiz ederek bir sonuca varmayı umuyor. Elbette yine net bir sonuç çıkaramadan bir noktada bırakmak zorunda kalıyor ve yeni bir konu başlığına doğru yelken açıyor.
“Firavun ve On Bela” başlığında ise firavunun kim olduğu tezi üzerinde duruluyor. M.Ö. 13. Yüzyıl’a ait olduğu düşünülen İpuwer Papirüsü’nde yazan İpuwer Nasihatları adlı ağıt ile Yahudi inancında önemli bir yeri olan 10 belayı karşılaştırıyor. Tevrat ve İpuwer’in cümlelerini arka arkaya yazarak benzer olduğu söylenen kısımları detaylıca inceliyor. Elbette kitabın bakış açısına göre bir benzerlik durumu söz konusu değil.
Sina Dağı’nın nerede olduğu, gerçekten böyle bir dağ olup olmadığı konusunda yapılan çalışmaları masaya yatıran Marc Madrigal, bu dağın yer alabileceği noktaları analiz ediyor. Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan topraklarında olma ihtimallerini tek tek değerlendirerek en güçlü olabilecek tezleri konunun meraklılarıyla paylaşıyor. Yahudi inancında önemli bir yere sahip olan Sina’nın yerinin tespiti elbette dünya tarihi için de büyük önem taşıyor.
Musa’nın Yasası’na ilişkin gelen eleştirilere de yanıt vermeyi amaçlayan akademisyen Tevrat’tan çok daha eski olan kaynakları inceliyor. Sümerler ve Babillilerin kanunlarına dayanarak yazıldığı iddia edilen 10 Emir’i söz konusu metinler eşliğinde aydınlatmaya gayret gösteriyor.
Ur Nammu ve Hammurabi Kanunları’ndan alıntılar eşliğinde Musa’nın şeriatında yer alan yasaları tek tek karşılaştırarak aralarındaki farkları sıralıyor. İnançlı bir Hristiyan olması burada da yine ortaya çıkıyor, objektiflikten uzak bir görüntü çiziyor ve bu tavrını “Kenan Fetihlerini Anlamak” başlığında da sürdürüyor. Yaşanan olumsuz durumları Kutsal Kitap eşliğinde çürüttüğünü zannederken aslında onları bir nevi meşrulaştırıyor. Kenan Fetihleri zamanında yaşanan kıyımların farkında olduğu halde onları savunan bir tarafta yer alması yine ancak inançla açıklanabiliyor.
Yiftah’ın kızını kurban edip etmediği konusunda da fikirlerini aktaran araştırmacı yazar Marc Madrigal, yeterince açıklanamamış ve tam olarak ne olduğu bilinmeyen bir konunun akıbetini yeniden gündeme getiriyor. Kutsal Kitaplarda sıkça karşımıza çıkan net olmayan olaylara bir yenisi daha ekleniyor. Üstü kapalı bir şekilde anlatılan durumun farklı çevirilerle eğilip bükülmesi olayına burada da rastlıyoruz. Yiftah’ın RAB’e sunduğu kurban öz kızı mıdır yoksa bir hayvan mıdır? Anlaşılamamaktadır. Kutsal Kitap iddiasında olan bir kitabın bu tür belirsizlikler içinde olması dahi onu sorgulamaya açan nedenler arasında gösterilebilir.
Son olarak Golyat ve Davut efsanesine de değiniliyor. İsrailli bir çoban olan Davut’la mücadele eden dev Golyat binlerce yıldır pek çok kez karşımıza çıkan bir figürdür. Filistli olduğu söylenen Golyat aslında kimdir? Filistliler kimdir? Günümüzdeki Filistin devletiyle bir alakaları var mıdır? Madrigal’in bu konu hakkındaki aktarımları bilimsel ve tarihi gerçekleri yansıtıyor. Filistlilerin aslında Girit kökenli Yunan bir kavim olduğu bilgisi satır aralarında bizimle paylaşılıyor. Böylece sıkça karıştırılan Filistinli ve Filistli kavramları da netlik kazanmış oluyor.
Akademisyen Marc Madrigal'in hazırladığı Mısır'dan Çıkış ve Kenen Fetihleri, bahsi geçen tüm konuların ileri okumalarından önce tercih edilebilecek kısalıkta bir kitap. Sorulara verilen cevapları direkt olarak doğru kabul etmeyip araştırmaya devam etmek elbette yerinde bir karar olacaktır.
Keyifli okumalar dilerim.