İçki içmenin adabı
Alkollü içeceklerin tüketimi insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Alkol, sosyal kullanımı mümkün olan ve kullananların çok büyük bir kısmı tarafından kontrollü tüketilebilen psikoaktif bir maddedir. Ancak aşırı tüketimin yaratabileceği sorunlar da çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Eski yazılı metinlerde hem aşırı alkol tüketiminin sonuçlarına hem de kontrollü içme önerilerine rastlanmaktadır.
Günümüzde alkol tüketimine yaklaşım nasıl? Alkole ilişkin risk algıları neler ve bunlar nasıl şekilleniyor? Alkol artık ciddi bir ticari meta. Yerel ve çok uluslu alkol firmaları, ticaret yapan diğer sektörler gibi daha fazla ürün satmak ve daha fazla kar elde etmek amacında. Tıpkı içinde sağlık için tehdit olduğu uyarıları yapılan, koruyucu maddeler içeren yiyecek ve içeceklerin daha fazla tüketilmesinin, kar amacı güden üretici firmaların hedefi olduğu gibi. Tüketim miktarını artırmak da ancak o ürüne ilişkin bir algı oluşturmak ile mümkün.
35 yaşında bir erkek hasta ailesi tarafından alkolle ilişkili sorunu olduğu düşünülerek değerlendirme için bana geldi. Bu kişi evliydi, düzenli bir işi vardı, kişiler arası ilişkilerinde bir sorun yoktu, işlevselliği iyi düzeydeydi. Sorun senede birkaç kez sonunu hatırlamadığı, sınırsız içme ataklarının olmasıydı.
Bu genç adamla görüşürken toplumda alkol kullanımına ilişkin yanlış bilgi ve algıları bir kez daha gözden geçirme fırsatım oldu. Söylediği şeylerden biri önemli gözüktü. “Biz anne babalarımız gibi içmiyoruz. Bizim içmek için daha çok ‘sebebimiz’ var.” Nedir bu sebepler diye düşününce her şeyin içmek için bir ‘sebep’ olduğunu görmek mümkün. Arkadaşlarla buluşma mutlaka alkol tüketimini kapsayacak bir etkinlik ile oluyor. Başka türlüsü düşünülemez dahi. Sonra birçok işyerinde Cuma günleri ‘happy hour’ var. Yani haftanın son günü mesai bitimi işyerinde içki içmek giderek gelenek haline geliyor. Herhangi bir içkili ortamda sen içmezsen, sana ‘yobaz’ gözüyle bakıyorlar. Maç mı izlenecek, maç saatinden önce taraftar grupları buluşup mutlaka içki içiyor. Ya da evde tek başına maç izleyeceksen dahi alkol maç izlemeye eşlik eder algısı oluşmuş durumda. Bu ‘sebepler’ o kadar çok artırılabilir ki...
YANLIŞ BİLGİLER
Yanlış bilinen bazı bilgileri düzeltmekte fayda var:
Dünya Sağlık Örgütü alkol ve diğer psikoaktif maddeleri ‘bir organizmanın hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu maddelerden değildir’ şeklinde tanımlıyor. Psikoaktif maddeler içinde sadece alkol yasa dışı değil ve sosyal kullanımı mümkün, ancak kullanmak mecburi değil. Alkolü her etkinlikte kullanmak zorunda değiliz. Alkol kullanmak için ‘sebepler’ yaratmanın, alkolün sosyal kullanımın ötesinde tüketilmesine yol açacağını unutmamalıyız.
Maç izlerken içki içilir... Arkadaş toplantılarına mutlaka alkol eşlik eder... Yorgun bir iş gününün ardından ‘gevşemek’ için iki tek atılır... Cuma günleri işyerinde ‘happy hour’ yapılır... Bu örneklere başkaları da eklenebilir. ‘Happy hour’ etkinliğini ele alacak olursak, Türkçesi ‘mutlu saat’ anlamına gelmektedir. Alkol=mutluluk algısı oluşturulduktan sonra, tabii ki mutlu olmak için içki içilecektir. Bunların hepsi pazarlama stratejileridir. Bu tür şemaların oluşturulması hedeflenir ve şemalar oluştuktan sonra alkol birçok etkinliğe eşlik etmeye başlar.
Alkolü laiklikle özdeşleştirmek, laikliğe yapılan en büyük haksızlıktır. Laik olmanın ölçütü alkole indirgenemez. Çok miktarda ve sık içki içmek kişiyi laik yapmaz. Sadece alkole bağlı sorunlar yaşamasına yol açar.
Alkolün her gün ve düzenli tüketilmesi, kaçınılması gereken bir durumdur. Her gün içki içmek kişiyi çağdaş da yapmaz.
Bir seferde erkekler için en fazla 4 birim, kadınlar için en fazla 3 birim alkol, dolu mideye, küçük yudumlarla içildiği zaman zararlı etkileri önlenmiş olur. Yavaş tüketmenin önemi çok büyüktür. Bir haftada erkekler 14 birim, kadınlar 7 birimden fazla içki içmemelidir.
İçki adabı ile içildiğinde bir sorun yaratmaz. Alkolle ilişkili sorunlar içme adabının dışına çıkıldığında görülmektedir. Alkole ilişkin algılarımızı gözden geçirirsek her zaman sosyal içici olarak kalmamız mümkündür.