İdeal 'müslüman' stratejik ortak (tamamı)
İDEAL 'MÜSLÜMAN' STRATEJİK ORTAK
Bir ülkeyi sadece yakıp yıkarak, orada kalıcı bir hakimiyet kurulamaz. Emperyalizmin, o ülkede hem çıkar, hem de ideoloji ve siyaset düzleminde kendi planlarının o ülkeye izdüşümünü içselleştirmiş toplumsal odaklar yaratması gerekir. Bu odaklar, iç kargaşaları kışkırtmada kullanılabilecekleri gibi, emperyalizmin o ülkeyi araçlaştırmasına hizmet edecek iktidar formüllerinin de temelini oluşturur. ABD'nin İslam dünyasında bu tür odakları doğrudan kendi eliyle oluşturması, artık son derece zor hale gelmiştir. Bu işlevi daha etkin biçimde görecek taşeronlara ihtiyacı vardır. İşte “Yeni Osmanlıcılık” da, “Ilımlı İslamla Müslüman ülkelere model olma” da, ülkemizdeki BOP Eşbaşkanlığı'na bu amaçla biçilmiş rollerdir.
ABD nasıl bir stratejik ortak dilerdi?
Thomas P. M. Barnett'ın, Türkiye'deki Anayasa Referandumu'nun ertesi günü 13 Eylül 2010'da World Politics Review'da yayımlanmış bir yazısı var. Yazının başlığı şöyle: “Yeni Kurallar: ABD'nin Etkin ve Bağımsız Bir Türkiye'ye İhtiyacı Var”. Yazı, “Sihirli bir güç, Amerika'ya, sana ideal stratejik ortaklık yapacak bir İslam ülkesi yaratacağım, dile benden ne dilersen, deseydi nasıl bir ülke isterdik?” sorusuyla başlıyor. Hemen ardından da, “Herhalde bütün dış politika konularında hık demiş de Amerika'nın burnundan düşmüş gibi davranan bir ülkeyi kesinlikle istemezdik; çünkü böyle bir ülkenin İslam dünyası nezdinde hiçbir inandırıcılığı olmazdı” diye ekliyor. Bu ülkenin diplomasi temelinde “aktivist bir dış politika” izleyen ve diğer İslam ülkelerine, İslam'dan vazgeçmeden nasıl küreselleşilebileceğinin örneğini veren bir ülke olması gerekirdi dedikten sonra, “Tabii dürüst olmak gerekirse, biz, bu ideal stratejik ortağımızın böylece, bizim kendimizin doğrudan izlememize olanak olmayan yollardan, Amerikan çıkarlarını gözetmesini de çok isterdik” diye devam ediyor. Böyle bir ülkenin, Batı ve Orta Asya ülkelerinde Amerika adına ne kadar yararlı işler yapabileceğinin somut örneklerini saydıktan sonra, Barnett, aslında bu saydıklarının hepsinin gerçekleşmiş olduğunu belirtiyor. Yazının devamında da, kendisinin Türkiye'den ve AKP iktidarından söz ettiğinin dikkatli okurların gözünden kaçmamış olması gerektiğini ekliyor.
Suriye'nin Zorlu ve Acı Tecrübesi
Barnett'ın AKP'nin dış politikada Amerika adına göstermiş olduğunu söylediği tüm hususlar önemli, ama burada sadece Suriye ile ilgili olanı üstünde durmak istiyoruz. Barnett, bu yazısında, AKP iktidarının, ekonomik fırsatların “yumuşak ölüm”e yol açan etkisini kullanarak, Suriye'yi kendi yanına çekmek için elinden geleni yaptığını belirtiyor. Suriye'nin bugün yaşamakta olduğu zorlu ve acı tecrübe, aynı zamanda, “Batı'ya hoş görünen adımlar atarak Batı'nın yumuşatılabileceği” telkinlerinin nasıl bir çıkmaza yol açtığını göteriyor. “Batı'nın suyuna gitme” önerileri, emperyalizme o ülkeyi yıkıma uğratmada kullanabileceği yeni imkanlar kazandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Tek çıkar yol, kendi halkına dayanmak ve emperyalizme karşı Gelişen Dünya ile dayanışmayı güçlendirmekten geçiyor.