26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘İdeoloji’ biyolojiye karşı

Cengiz Köse

Cengiz Köse

Gazete Yazarı

A+ A-

Tarihi, çağın egemen sınıfları yazar. Her geçen gün tarih oluyor. Tarih yazılımı aynı zamanda ideolojiktir. İdeoloji ise bir sınıfın kendi lehine olan fikir bütünlüğüdür.

Bugünün egemen sınıfları, dünyanın gündemini belirliyor. Hangi konuların ‘egemen’ olmasını, yine onlar kararlaştırıyor. İster gerçek ister suni gündem olsun, önemli olan bunu hedefe kadar canlı tutmaktır. Ancak doğada olduğu gibi, her şeyin karşıtı er veya geç kendisini göstetrir. Örneğin Göbekli Tepe gibi.
Günümüz dünyasında öne çıkan üç “suni” gündem konusu, vertikal hiyerarşiyle yani yukarıdan aşağıya doğru, toplumlara dayatılmaya çalışılıyor.

Bu dayatmada çağın egemen sınıf ideolojisi, üç “insan özelliğini” kullanıyor.
Eşcinsellik, doğa severlik ve vejeteryanizm.

Bu üç konu, eşitlik özgürlük ve kardeşlik mücadelesi yerine, kasıtlı olarak “Sol” siyasetin gündemi yapılıyor ve yapılmaya çalışıyor. Neden ‘Sol’a yaptırılmaya çalışılıyor?

Çünkü daha düne kadar emperyalizmin denetiminde olan sağcı ve muhafazakar kitleler, emperyalizmin denetiminden kopuyor.

HANGİ ‘SOL’A YAPTIRILIYOR?

Lenin’in saptamasıyla ‘Sol radikalizm, komünizm içerisindeki çocukluk hastalığı’ kökenine dayanan, sahte sola. Sahte sol kullanıma elverişlidir, çünkü bilimsel olan herşeye düşmanlaştırıldı.
Bilimsel olan sol ise dünyadaki baş çelişmeyi doğru analiz eder ve tavrını ona göre belirler.
Bilimsel Sosyalistler seksizm, natüralizm ve veganizm gibi kavramlara ya da bireylere ‘karşı’ konumlanmıyorlar. Bu kategoriler içerisinde insanları kullanan, çağın egemen sınıfına ve ideolojisine karşı pozisyon alıyorlar.

Ancak şunun altı çizilmeli, bilimin ışığında yürüyen sol, hiç bir soruna kayıtsız kalmaz.
İnsanların biyolojik, etnik ve ya inanç temelli özelliklerine değil, ideolojik yönelişlerini ve eylemlerini dikkate alır. Toplumsal sorunlar sınıfsal perspektiften birincil, ikincil, üçüncül sıralamalara göre tespit edilir.
Seksizmi, natüralizmi ve vejeteryanizmi “dünyanın baş çelişmesi” yapıp ve mücadele bayrağı dalgalandırmak, hedef saptırmadan başka hiçbir şeye yaramaz.

Emperyalist kapitalist sistem; eşcinselliği, doğa severliği ve tüketim alışkanlığını ‘siyasallaştırıyor’.
Eşcinsel insanları kullanarak LGBT örgütüyle siyasallaştırıyor.
Doğa sever insanları kullanarak iklim aktivistiliğiyle “Last Generation” (son nesil) altında örgütlüyor. Et yemeyen insanları ise “NGO-Vegan Friendly” gibi ‘hükümet dışı’ organizasyonlar altında toplamaya çalışıyor.

BİYOLOJİK ANNE VE BABANIZ OLMASAYDI SİZ DE OLAMAZDINIZ

Bu örgütlenmelerin neredeyse tümü, çağın ideolojisini temsil eden, sermaye çevreleri tarafından fonlanıyor. Örneğin bir Alman gazeteci, ‘Last Gneration’nun’ ABD kaynaklı zengin ailelerin bağışlarıyla finanse edildiğini açıkça belgeliyor.

Eşcinselliği siyasallaştırmak; antik çağın en gerici, en ilkel, en karanlık ideolojisini hortlatmaktır. Aynı zamanda uygarlık öncesi kadın erkek eşitliğinin olmadığı, ancak ‘büyü’nün’ hakim olduğu, kabile ortamını hayal etmektir. Eski çağda kadın, herşeyin ‘kötülük’ kaynağıdır.

Bugün ise ‘çağımızın egemen ideolojisi’ insan doğasına, biyolojisine ve bilime düşmandır. Oysa diyalektik maddeciliğe göre, karşıt cinslerin birliği (zıtların birliği) olmadan, canlılık, gelişme ve devamlılık olamaz.
Herkes şunu bilmeli; her eşcinsel insan bile bir anne ve babanın birleşmesinden dünyaya gelmiştir.
İki doğal karşıt-cinsiyet olmadan, üçüncü ‘suni’ cinsiyetle türeme mümkün mü? LGBT bayrağı altında kullanılan bireyler şunu unutmamalı; biyolojik anne ve babanız olmasaydı siz de olamazdınız!
Diğer gündemde tutulan ve algılara yerleştirilen konu ise “insan kaynaklı” iddia edilen iklim değişimidir.
Çağın egemen ideolojisi, bilim insanlarının “yüzde 99’unun” iklim değişikliğinin ‘insan yapımı’ görüşünde olduğu iddiasıyla, panik havası yaratıyor. Sırasıyla beş kıtada ormanların tek tek yanması veya ‘kundaklanması’, kuraklıklara sebep olması ve tahıl alanlarının tahrip edilmesi ‘insan’ kaynaklı olabilir. Ancak iklim değişikliğinin gezegenin doğal döngüsü olduğu ve bu ısınma jeolojik bilimsel açıdan ifade edildiğinde, evrimin karşısına çağın egemen idelojisi dikiliyor.

Eğer iklim değişikliğinin sebebi insanlarsa, şöyle bir sosyal deneye var mısınız? Dünyada insanlara ait kullanılan tüm yakıt araçları, bir süreliğine devre dışı kalsın ve sonra ‘global CO2 ölçümü’ yapılsın. Sonucu ise silah sanayi, özel jetler ve konteyner gemilerin saldığı kirlilikle karşılaştırılsın!

Diğer bir ‘suni’ gündemde vejeteryanizmdir. Bu konu irdelendiğinde, milyarlarca baş hayvanların doğaya saldığı metan gazının ‘iklime verdiği zarar’ kaynak gösteriliyor. Hayvanların azaltılması ve nihayet ortadan kaldırılmasıyla ilgili, gündem yaratılıyor. Avrupa’da çeşitli süpermarketlerde ‘Vegan’ ürünler köşesi çoğalıyor.

‘VEGAN HAREKETİ’ SİYASALLAŞTIRILIYOR

Diğer yandan bireysel ve örgütlü ‘Vegan hareketi’ siyasallaştırılarak ‘ırkçılığa’ karşı kullanılıyor.
Hayvan hakları bakımından et yiyen insanın ‘ırkçı’ ve et yemeyenin ırkçılığın karşısında olduğu gösterilmek isteniyor. Vegan olan ve olmayanlar sosyal medya ortamlarında karşı karşıya getirilerek tartıştırılıyorlar. Veganlar hayvan ile insan bebeğini aynı canlı kategoride dğerlendiriyorlar, ‘bunlar kendilerini ifade edemediklerinden onurlarına dokunulamaz, aksi halde işkence yapılmış olur’, görüşünü savunuyorlar.
Çağın egemen sınıfı, vejeteryanizmi kullanarak kendi gıda tekelleriyle yeni ‘tüketim kültürü’ amaçlıyor. Bu da doğa dışı ‘laboratuvar yapımı yapay gıda’ şeklinde öngörülüyor. Bunun avantajları dezavantajları ve insanlığa faydaları tabiki tartışılır.

Ancak egemen sınıf ideolojisinin bırakın tartışmayı, herhangi bir alternatif fikre bile, tahamülü yoktur.
Tekeller nasıl ki klasik kapitalizmin ‘serbest rekabetçi piyasasını’ ortadan kaldırdı, bireyin özgür düşüncesini de sosyal medyayı kullanarak manipüle ediyor.
Sonuç itibariyle tarihi yazan egemen sınıflar, şunu hedefliyor;
“Para satarak ekonomileri, silah satarak orduları, algı satarak medyayı ve gıda satarak halkları kontrol altında tutmalıyım.”