İdlib niçin kritik?
Önce hatırlayalım: Teröristlerin gözdesi Brett Mcgurk, “Türkiye’yi İdlib’de El Kaide’ye yardım etmekle” suçladı! Türkiye, Rusya ve İran damdan düşer gibi sarf edilen bu sözlerin arkasındaki sinsi planı hemen kavradı. ABD, İdlib’e müdahale için bahane arıyordu. Astana ortakları hızlı karar aldı ve denetimi sağlamak için İdlib’e askeri olarak girdi. TSK, İdlib sınırları boyunca uzanan 12 gözlem noktası tesis etti. Her noktada takviye edilmiş bölük seviyesinde birlik bulunduğu açık kaynaklarda yer aldı. İdlib sınırlarının ötesinde Rusya ve İran gözlem noktaları kuracaktı. Suriye ordusu ile bölgedeki muhalif/teröristlerin arasına üç ülkenin askerleri girecek, böylece çatışmalar önlenecekti.
İDLİB’DE NÜFUS NİÇİN ARTTI?
İdlib, Suriye’deki en hassas ve kritik bölgedir. Çünkü Suriye çıkardığı “Uzlaşma Kanunu” ile teröristlerle çeşitli bölgelerde anlaşma yolunu seçmişti. Suriye, isteyen terörist/muhaliflerin silahları ve aileleri ile birlikte istedikleri bölgeye gidebilecekleri bir mekanizma kurdu. Suriye, sorunlarını bir öncelik sırasına göre çözmek istiyordu. Terörist/muhaliflerin yaklaşık yüzde 85’i İdlib’i tercih etti. Bu nedenle İdlib yoğun bir göç patlamasına sahne oldu. Şu anda İdlib’de 3 milyonun üstünde insan yaşadığı tahmin ediliyor. Doğal olarak on binlerce terörist/muhalif bu bölgede çeşitli amaçlar için faaliyet gösteriyor. Şiddetli bir çatışmanın Türkiye’ye yönelik büyük bir göç dalgasını tetikleyebileceğinden ve sivil kayıplara neden olacağından endişe ediliyor. Bu nedenle şu aşamada bu bölgedeki sorunların dondurulmasının ya da ertelenmesinin daha uygun olduğu görülüyor.
İDLİB’DE TARAFLAR NE İSTİYOR?
İdlib’de çeşitli terörist/muhalif unsurlar var! Bir birlik yok. Her grup kendi hedefi doğrultusunda faaliyet gösteriyor. İdlib, teröristlerin kendi aralarındaki şiddetli çatışmalarına da sahne oldu. Başat aktör olan El Nusra (HTS) diğer grupları denetimi altına alma çabalarında başarılı olamadı. Onlarca farklı grup üç ana yapı etrafında buluştu: El Nusra (Heyet Tahrir Üş Şam-HTŞ), Ulusal Özgürleştirme Cephesi, Suriye Kurtuluş Cephesi! El Nusra, BMGK’nın 2254 sayılı kararı doğrultusunda terörist örgüt kabul ediliyor. İdlib’de silahla mücadele edenlerin sayısının 100 binin üzerinde olduğu ifade ediliyor. Bu üç ana grup, yüzde 100 bağlantılı olmasa da, az ya da çok Suriye’ye müdahil olan çeşitli aktörlerin etkisi altında bulunuyor.
Güney ve Batı’daki sorunlarını büyük ölçüde çözen Suriye İdlib’de devlet otoritesini yeniden tesis etmek istiyor. Bölgeye askeri olarak müdahale etmek için fırsat arıyor. Bu bölgeden Rus üslerine zaman zaman füze, roket ve İHA saldırıları gerçekleştiriliyor. Bu nedenle Rusya bölgede tam bir denetim sağlanmasını arzu ediyor ama Türkiye ile Avrasya güçlerini karşı karşıya getirecek adımlar atmaktan özellikle kaçınıyor. İran’ın İdlib’deki etkisinin giderek azaldığı görülüyor. Büyük bir göç dalgasından çekinen Türkiye, Suriye rejiminin müdahalesine gerek kalmadan soruna siyasi bir çözüm bulunmasını istiyor. Atlantikçi güçler ise İdlib’i Avrasya güçleri arasında çatlak yaratmak ve Suriye’de yeniden etkin olmak için bir sıçrama tahtası olarak görüyor.
NE YAPILMALI?
İdlib belki de Suriye’deki en sorunlu bölge! Türkiye ile Suriye arasında, en azından bir anlayış birliği sağlanmadan bu bölgeye yönelik bir askeri harekât ciddi risk unsurlarını bünyesinde barındırır. Böyle bir girişimin Astana sürecine de olumsuz yansımaları olur. Eğer büyük bir göç dalgası ortaya çıkarsa, taraflar duygusal ve fevri adımlar atabilir. Bir çuval incir berbat olur. Öncelikle, Türkiye, Rusya, İran ve Suriye’nin İdlib’deki gruplar içinde “terörist” olarak uzlaştığı kesimlerin tespit edilmesi gerekir. Diğer grupların bu terörist oluşumdan uzaklaşması talep edilir. Daha sonra ise ortak bir askeri harekât ile terörist grup hedef alınır. Bu girişim tarafları birbirine yaklaştırır ve müteakip aşama için uygun bir atmosfer yaratır. İdlib, Suriye’de Avrasyalı güçlerin anlaşması için ideal bir test sahasıdır. Eğer bu bölgede bir uzlaşma sağlanırsa, bunun Suriye’nin geneli için çok önemli yansımaları olur. ABD’nin yalnızlaştığı bu dönemde Türkiye, Rusya ve Suriye’nin hata yapma hakkı olamaz!