25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İdlib’deki ABD’nin farkında mıyız?

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD’nin PBS kanalı İdlib’de büyük oranda egemen olan terör örgütü Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Culani’nin başrolde olduğu bir belgesel yayınladı. Geçen aylarda yayınlanan belgeselin adı “Jihadist” yani Cihatçı.

Sarık, cübbe ve şalvarıyla görmeye alıştığımız Culani, bu belgeselde sarığı atmış bir de sırtına lacivert ceket geçirmişti. Daha önce DEAŞ’ın içinde yer alan, El Kaide ile birlikte kurulan Nursa Cephesi’nin de liderliğini yapan Culani röportajda başta ABD olmak üzere Batı dünyasına işbirliği mesajları veriyor.

ABD İLE KOLKOLA CİHAT

Amaçlarının Rusya ve İran’ın desteklediği Suriye Yönetimini devirmek olduğunu belirten Culani, ABD’yi on yıllık savaş boyunca hiçbir zaman hedef almadıklarını, varlıklarının ABD ve Batı için bir tehlike olmadığını belirtiyor. Culani, İdlib’de ve zamanla Suriye’de istikrarı sağlayarak göçü de engelleyeceklerini belirtmeyi de ihmal etmiyor. Hakkını teslim edelim, Batı’nın zayıf karnının göç kâbusu olduğunu bilecek kadar zeki.

“Peki ya canlı bombalar” sorusuna Culani, onları “Rusya, İran ya da Şebbiha’ya karşı kullandıkları” cevabını veriyor. Böylece ABD ve Avrupa’nın kalbini bir kez daha çalıyor.

“Eski bir El-Kaide lideri olarak bir dış cihadı ve ABD’ye dönük bir saldırıyı desteklemeyeceğinizi hemen burada ve açık biçimde söyleyebilir misiniz?” sorusuna Culani, “Suriye dışında bir operasyon yapmayacakları, Avrupalı ve Amerikaları hedef almayacakları” yanıtını veriyor. Böylece HTŞ’nin “cihadının” İdlib ve Suriye ile sınırlı kalacağının garantisini vermiş oluyor.

Peki, ABD’ye karşı hiç mi tavrı yok? Elbette var. ABD’nin Suriye politikalarını eleştiriyor. Rejimi devirmek ve Rusya’yı göndermek için elinde onca aracı olmasına rağmen bunu yapmadığı – bizce yapamadığı – için eleştiriyor! Yani ABD’yi Suriye’de daha etkin olmaya davet ediyor. Hatta ABD’ye en önemli mesajının bu olduğunu, ABD daha etkin olmazsa “Suriye Devriminin” zarar göreceğini belirtiyor. Bu arada kendisini “Suriye Devriminin büyük bir parçası” olarak pazarlamayı da ihmal etmiyor.

Kendilerinin DEAŞ, El-Kaide gibi örgütlerden farklı olduğunu, hatta onlara karşı savaştıklarını belirten Culani, ABD’nin HTŞ’yi terör listesinden çıkarmasını istiyor.

BATI’DA YÜKSELEN HTŞ LOBİSİ

Zannedilmesin ki Culani’nin ABD’yle ilişkileri ilerletme çabası tek taraflı. FETÖ’nün ABD’deki hamilerinden Morton Abramowitz’in kurucusu olduğu International Crisis Group (Uluslarası Kriz Grubu) isimli düşünce kuruluşu İdlib üzerine yayınladığı raporda, “HTŞ’nin uluslarası terörist ağlardan koptuğu, meşru bir güç olma yolunda ilerlediği ve bunun yeni fırsatlar sağladığı” vurgulanıyor. ABD’nin HTŞ’yi terör örgütü olarak tanımlamasının Rusya ve Suriye’ye karşı ABD’yi açmaza sürüklediğinin altı çiziliyor. Hatta rapor, Batılı ülkelere Türkiye’yi de yanlarına alarak HTŞ’nin “terör örgütü” statüsünü birlikte kaldırmayı ve Rusya ile Suriye’ye karşı avantaj elde etmeyi öneriyor. O kadar akıllılar ki böylece “önemli bir NATO ülkesi” olan Türkiye ile gerilimi azaltmak da bu yolla mümkün olacakmış.

HTŞ’nin nasıl meşruiyet kazanacağı sorusuna da bir yanıtları var. HTŞ, İdlib’i kontrol ederken aynı zamanda İdlib’deki DEAŞ dahil aşırılıkçı güçleri tasfiye edecek! Çok tanıdık değil mi? Daha önce PKK/YPG yine “DEAŞ’ı temizleme” gerekçesiyle desteklenmiş ve Batı kamuoyunda meşruiyeti inşa edilmişti. Demek ki Fırat’ın doğusundaki PKK’nın, Fırat’ın batısında bir kardeşi var: HTŞ!

DEAŞ’ın ABD için ne kadar kullanışlı bir aparat olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Zaten Trump, Obama’yı DEAŞ’ı kurmakla suçlamamış mıydı? Ve yine Trump’ın sesi bu nedenle kısılmamış mıydı?

ABD’nin önceki Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey de benzer görüşler dile getiriyor. Jeffrey HTŞ’yi “İdlib’deki bütün seçenekler içerisindeki en az kötü olan” sözleriyle tarif ediyor. Onlarla birlikte çalışılabileceğini belirtiyor.

Uzatmayalım. ABD ve Avrupa merkezli düşünce kuruluşlarında bir süredir pıtrak gibi “HTŞ, El Kaide değil ve birlikte çalışılabilir” temalı incelemeler yayınlanıyor. Uzun yıllar kendisini gizleyen Culani ise Batı basınına seri röportajlar vererek imajını düzeltmeye, ne kadar makul birisi olduğunu anlatmaya çalışıyor. Geçenlerde Independent Türkçe de onunla bir röportaj yayınladı.

ABD VE HTŞ SURİYE’DE SIKIŞTILAR BİRLİKTE ÇIKIŞ ARIYORLAR

Peki bu flörtün nedeni ne? Rusya’nın askeri desteği ile birlikte 2015’ten itibaren atağa geçen Suriye yönetimi İdlib dışında ülkenin batısının tamamında hâkimiyeti sağladı. Türkiye engel olmasaydı İdlib’de de 2020 başlarında terör örgütlerinin egemenliğine son verecekti. Eğer İdlib de Suriye yönetimince işgalden temizlenseydi Suriye ve Rusya’nın bütün dikkati işgal altında kalan tek yere yani PKK’nın ABD üsleriyle birlikte sözde özerklik ilan ettiği, petrol kaynaklarının da bulunduğu Fırat’ın doğusuna yönelecekti. Aslında İdlib’deki durum ABD ve PKK’ya zaman kazandırıyor. Bu anlamda İdlib’de HTŞ ve diğer terör gruplarının varlığı, PKK için nefes borusu işlevi görüyor.

Bu durumda Türkiye’nin İdlib siyasetinin tepeden tırnağa yanlış olduğunu söyleyebiliriz. ABD ve PKK’nın bölgedeki varlığına fayda sağlayan bir siyasetin zaten doğru olma olanağı yok ki. HTŞ iyice sıkışmış durumda. Önceki gün Rus savaş uçakları İdlib’de HTŞ karargâhını vurdu ve 7 terörist öldürüldü. Rusya ve Suriye’nin operasyonları son iki ayda iyice yoğunlaşmış durumda. Eninde sonunda İdlib’de Suriye egemenliği kurulacak. Bu apaçık görülüyor. Olması gereken ve meşru olan da bu.

İdlib’deki ABD’nin farkında mıyız? - Resim: 1

TÜRKİYE YANLIŞTAN VAZGEÇMELİ

Türkiye bir an önce İdlib’de Suriye’nin egemenliğini geciktiren hatalı siyasetlerinden vazgeçmeli. ABD’nin İdlib’deki durumdan duyduğu memnuniyet, dahası bölgeyi HTŞ’ye teslim etme planı ülkemizi yönetenler için uyarıcı olmalı. İdlib’deki gecikme, Türkiye için asıl tehdit olan PKK’nın zaman kazanmasına, Suriye’nin PKK’yı temizlemesinin de ertelenmesine neden oluyor. Suriye’nin Halep’in hemen dibindeki, Hama’nın biraz kuzeyindeki İdlib’i temizlemeden doğuya yönelemeyeceği çok açık. Suriye ile yapacağımız ittifak hem İdlib hem PKK hem de geçici sığınmacı sorununu hızla çözeceği gibi Doğu Akdeniz’de elimizi güçlendirecek, Suriye’nin Çin, Rusya, İran gibi cephe gerisini de düşünürsek ekonomik olarak girdiğimiz darboğazı aşmamıza yardımcı olacaktır. Hele hele dünyanın büyük bir doğalgaz krizi yaşadığı bu günlerde anlamsız bir ısrar uğruna bu ülkeleri karşımıza almamız yapılabilecek en büyük hata olacaktır.