İflas eden dış politika
İ ktidarın dış politikası yolun sonunu işaret ediyor. Sıfır sorun sayesinde stratejik derinlikteki bir kuyuya düştük. Ortadoğu’ya karayolundan ihracat yapamaz hale geldik. Artık terörist devletçiklerle komşuyuz (IŞİD, PYD). Türkmenleri bölgeden silinme noktasına getirdik. Komşumuzu içeriden parçalayabilmek için muhaliflere eğitim vermeyi Ordu’muza havale ettik. Devlet olarak dün dediklerimizi bugün yuttuk. ABD karşısındaki aciz tutum, vatandaşlık bilincine sahip olanların onurunda onulmaz yaralar açtı.
Sonuç, iflasın ta kendisidir.
Çözüm, bir an önce ham hayalleri bırakmak ve Suriye ile işbirliği yollarını geliştirmektir. Bunu da ancak, meselesi Türkiye olanlar yapabilir. Kendisi için iktidar olanlar değil.
EN ASAYİŞÇİ YAKLAŞIM
Son yıllarda özellikle “Açılım” propagandası peşinde olan İktidar yanlısı gazeteciler ve televizyon yorumcuları bir şeyi sık sık tekrarladılar ve tekrarlamaya devam ediyorlar: “Yıllardır sürdürülen asayişçi yaklaşımlar sonuç vermemiş, bunun yerine demokrasiyi öne çıkaran adımlar atılmaktadır...”
Meclis’te yasalaşmayı bekleyen Hitler Almanya’sını anımsatan teklif, tam olarak eleştirdikleri şeyi hayata geçiriyor: Daha asayişçi bir yaklaşım.
Bu tercih, ömürlerini tamamlamakta olan iktidarların zorunlu seçimidir. Onların özgürlükten anladıkları, iktidarlarını sürdürebilme özgürlüğüdür. Ötesi değil. Güneydoğu’da PKK ile pazarlık; Gezi’de, Validebağ’da daha çok kurşun, cop, TOMA’dır. Bir tarafta teslimiyet, diğer tarafta daha da asayişçi yaklaşımı benimsemek; önümüzdeki dönem bu tür uygulamalara daha çok gebedir.
JANDARMA’NIN BAŞINA GELECEKLER
Jandarma Genel Komutanlığı’nın İç İşleri Bakanlığı’na bağlanmasını normal bir iktidar istese hiç karşı çıkmam. Görevi asayiş olan bir teşkilatın adı geçen bakanlığa bağlı olmasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak Hükümet’in derdi, jandarmanın daha etkin olarak kullanılması değildir. Dert, il ve ilçelerdeki jandarma komutanları üzerindeki keyfi etkinin düzeyini artırmaktır. Başbakan, general seviyesindeki tayin ve terfilerde değişiklik yapmayacaklarını belirterek konunun önemli yanını gizliyor. Önemli olan generallerin değil, il ve ilçe jandarma komutanlarının tayini ve terfileridir. Öngörülen düzenleme gerçekleşirse, jandarmayı da siyasete kurban gidenler arasında saymak mümkün olacak.
ANAYASA MAHKEMESİ DAHA FAZLA GECİKMEMELİDİR
Fetullahçı polislerin yargı erki içindeki uzantılarıyla birlikte kurguladıkları, insan onurunu ayaklar altına almayı ve TSK’nın itibarını yok etmeyi amaçlayan Askeri Casusluk davalarının ne olduğu toplum tarafından iyice anlaşılmıştır. Buna rağmen çok saygın insanlar halen ya hapishanelerde ya da kaçak durumdadırlar. Daha önceki tutumlarından cesaret alarak AYM’nin saygın bir karar vereceğinden eminim. Ancak bu kararın gecikmesi açılan yarayı büyütmektedir. Ve geciken adalet başlı başına adaletsizliktir.
KÖTÜ YÖNETİMLERİN ESERİ
Tıpkı Türkiye gibi Galatasaray da kötü yönetimlerin sonucu olarak uçurumun kenarına gelmiş durumda. Krizden büyüyerek çıkma yolunu seçen Aysal yönetimi, kulübü daha büyük bir krizin kucağına attı. Demek ki, büyüyerek krizden çıkılamıyor. Ayaklarını ve hayallerini yorganına göre uzatmanın zamanıdır. Duygun Yarsuvat gibi mümtaz bir şahsiyetin işe soyunması ve işbilir insanları etrafında toplaması yeni bir ümit ışığıdır. Sayın Yarsuvat, Balyoz gibi aşağılık bir tertibe karşı hiçbir kişisel beklentisi olmadan masum, mağdur, mağrur insanların yanında sonuna kadar ve dimdik durma şerefine sahiptir. Kendisini Silivri mahfillerinde daha yakından tanıma onuruna sahip birisi olarak, Kulübün bu bunalımlı döneminde, takımın hali de perişanları sergilerken sorumluluk üstlenmekten çekinmemesi cesur yaradılışının sonucudur. Galatasaraylı delegelerin bu kişilik özelliğini dikkate almaları, kulübün geleceğine olumlu katkı yapacaktır.