26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İki bağımsız millet birbirine düğümlenmiştir

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

1937 yılının 21 Aralık gecesi Ankara’da Şehir Lokantası’nda Atatürk konuklarıyla oturmaktadır. O sırada Hariciye ve Dahiliye vekillerimizle Ankara’da görüşmeler yapmış, Suriye Başvekili Cemil Mardam’ı Cumhurbaşkanı’na takdim ederler. Atatürk Mardam’la birlikte olan Adil Arslan’ı da sofraya davet eder. Uzun bir gece olur.

İlk önce Naim Hazım Ülkü Onat konuşur:

“Bayanlar, Baylar;

“Bu gece, bu anda, bu sofrada bulunuyorum. Ne güzel tesadüf. Bizim, Türklerin, çok sevdiği bir milletin Başvekili ve yüksek bir adamı, bu sofrada hazır bulunuyorlar. Bunu aramadan ve düşünmeden, güzel bir tesadüf olarak karşılaşmış bulunuyoruz. Bundan dolayı memnuniyetimi beyan ederim. İsterim ki, bundan sonra da birbirini çok sevmiş olan iki millet temsilcileri, daima yan yana bulunsunlar ve kendilerinin ve mensup oldukları milletlerin birbirine bağlılıklarını, muhabbetlerini söylesinler.

“Çünkü, bu iki millet arasındaki bağlılık, çözülemeyecek kadar çok düğüm halindedir. Teklif ederim bütün arkadaşlara: Bu arkadaşlık ve kardeşlik, birlik düğümü için içsinler, ben de, arkadaşlar içerken elimi bütün arkadaşlar üzerine, masumiyet ve temizlik ve kardeşlik alameti olmak üzere kaldırıyorum.”

İki bağımsız millet birbirine düğümlenmiştir - Resim : 1
Halil, Mustafa Kemal, Lütfi Müfit (Özdeş) Şam’da… Vatan ve hürriyet için ilk yeminin edildiği günler.

BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNDE BİRLİKTE

Arkasından Suriye Başbakanı Cemil Mardam sözü alır:

“Ekselans Cumhurbaşkanı'na, Türkiye'de gördüğüm iyi kabulden ve bu akşam bu toplanmada bulunduğumdan dolayı en derin teşekkürlerimi arz ederim. Bu iltifatı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Ekselans, sizin namınız, prestijiniz, otoriteniz Türkiye'de olduğu kadar bütün Doğu'da da hâkimdir. Bağımsızlık mücadelelerinde Suriye, Türkiye'yi örnek olarak almıştır. İki memleket arasında kurulmuş olan kuvvetli dostluğun, geçici anlaşmazlıkları tamamıyla bertaraf edeceğinden eminim.”

İki bağımsız millet birbirine düğümlenmiştir - Resim : 2
Suriye 1941'de bağımsızlığını ilan etti. Ancak 1 Ocak 1944 tarihine kadar bağımsız bir cumhuriyet olarak tanınmadı.

ZULÜM VE İSTİBDATA KARŞI İLK İMZA

Mustafa Kemal, Suriye’yi ve Suriyelileri çok yakından tanır. Yeni mezun genç bir kurmay subayken “milletinin zulüm ve istibdat altında mahvolmasına” karşı faaliyetlerinden dolayı kısa bir süre İstanbul’da tutuklu kaldıktan sonra Şam’a atandı. 1905’te ilk mücadele ateşi burada yakıldı.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu; Beyrut, Yafa, Kudüs ve Selanik’te şubelerini açtı. Arkadaşlarını kahredici istibdada karşı ancak ihtilalle cevap vermek, köhneleşmiş, çürük idareyi yıkmak, milleti hâkim kılmak, vatanı kurtarmak için vazifeye davet etti, silah üzerine yemin ettiler. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.1, s.32)

Aynı yemin bizim için de geçerlidir.

O 1937 yılının Aralık akşamında Atatürk Türkiye’nin ve Suriye’nin bağımsızlığı, halklarının mutluluğu üzerine uzun siyasi bir konuşma yapar.

Birçok kez size bu köşeden aktardım.

Millî bir dış politika dersi gibidir. Mutlaka okuyunuz.

(ATABE, c.30, s.119-123)

Ben de o kahraman, emperyalizme karşı dik duran Suriye halkını çok kez yaptığım ziyaretler ve görüşmeler sırasında yakından tanıdım.

ABD emperyalizmi 13 yıl her alanda uyguladığı ambargolarıyla, her türlü silahıyla bütün şiddetiyle üzerlerine gitti.

Adım adım nasıl yıprandıklarını, yoksullaştıklarını, ellerindeki maddi-manevi zenginlikleri nasıl kaybettiklerini acıyla izledim. Vatan Partisi bütün gücüyle iki milletin geleceği için çok çaba gösterdi.

Suriye kaybetti.
Biz de kaybettik.
Ama kazanacaklar.
Biz de kazanacağız.
2025’te yeni yıl dileğimiz budur!
Hedefimiz budur.
Kaybettiklerimizin daha iyisini, daha sağlamını yeniden inşa edeceğiz!
Bu bir görev çağrısıdır.
Bu bir borçtur.
Ödenmelidir.
Ödenecektir.
Milletimize feda olsun!

---

Siz değerli okurlarımıza, milletimize, bütün bu olanları hiç hak etmeyen Suriyeli dostlarımıza bu kez yeni yıl armağanımız, Suriye’nin Millî Marşı olsun…

Humat el-diyar

Humâta d-diy’âri alaykum salâm
Abat an tazilla n-nufûsu l-kirâm
Arînu l-urûbati baytun harâm
Wa-arshu sh-shumûsi himan lâ yudâm
Rubâ'u sh-sha'âmi burûju l-'ala
Tuhâki s-samâ'a bi-âli s-sana
Fa-ardun zahat bi-sh-shumûsi l-wida
Samâ'un la-'amruka aw ka-s-sama
Rafîfu l-'amâni wa-khafqu l-fu'âd
Alâ alamin damma shamla l-bilâd
Amâ fî-hi min kulli aynin sawâd
Wa min dami kulli shahîden midâd?
Nufûsun ubâtun wa mâdin majîd
Wa-rûhu l-adâhi râqîbun atîd
Fa-min-na l-walîdu wa-min-na r-rashîd
Fa-lim lâ nasûdu wa-lim lâ nashî

Vatan Bekçileri

Vatan koruyucuları size selam olsun,
Gururlu ruhlarımız aşağılanmayı reddeder.
Araplığın kutsallığı kutsal bir sığınaktır,
Güneşlerin tahtına boyun eğdirilmeyecek bir korunaktır.
Şam'ın baharı yüksekte kulelerdir,
Göklerin zirvesiyle konuşmakta olan
Parlak güneşlerle süslü bir arazi,
Başka bir gökyüzü haline gelir.
Umutların çarpması ve kalpteki yankı,
tüm ülkeyi birleştiren bir bayrak üzerinde.
Her gözün karanlığı yok mu,
Ve her şehidin kanından gelen mürekkep?
[Bizim] ruhlarımız meydan okur ve [tarih] şahane,
Ve şehitlerimizin ruhları müthiş koruyuculardır.
Bizden "El-velid" ve bizden "Er-reşid"
Peki niçin gelişmeyelim ve neden inşa etmeyelim?

(1936 yılında Halil Mardam Bey tarafından yazılmış, Mohammed - Ahmed Salim Flayfel tarafından bestelenmiştir. 1938 yılında ise “Milli Marş” olarak kabul edilmiştir.)

NAİM HAZIM ÜLKÜ ONAT KİMDİR? (1889-1953)

Konya’da doğdu. Babası Mehmed Hâzım Bey, annesi Hafize Hanım’dır. İlk öğrenimini Konya Hamidiye Okulu’nda tamamladı, Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetti. Yağmurlu Medresesi’ne devam ederek icâzetnâme aldıktan sonra Konya Fethiye Medresesi müderrisliğine (1910), buradan da yeni kurulan Dârülhilâfe Medresesi’ne tayin edildi (1915); burada Türkçe, edebiyat, Farsça ve psikoloji dersleri okuttu.

Daha sonra kurulan Sahn Medresesi’nde kelâm, mantık, Arap dili ve edebiyatı dersleri verdi. 1912’den itibaren Konya Askerî Rüşdiyesi’nde Türkçe, 1915-1918 yılları arasında Konya İttihat ve Terakkî İdâdîsi’nde Türkçe ve tarih, 1918’de Yatılı Askerî Rüşdiyesi’nde Türkçe, ardından idâdî bölümünde edebiyat, tarih, kelâm, felsefe, Arapça ve Farsça öğretmenliği yaptı. Konya İl Genel Meclisi üyeliğine seçildi.

ARAP DİLİ VE EDEBİYATI VE TÜRK DİLİ

1923’te yapılan Büyük Millet Meclisi II. dönem seçimlerinde Konya milletvekili seçildi, milletvekilliği IX. döneme kadar aralıksız devam etti. 1936’da açılan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde profesör olarak üç yıl süreyle Arap dili ve edebiyatı dersleri verdi.

Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla oluşturulan Türk Dil Kurumu’nda kuruluşundan (1932) ölümüne kadar üye, derleme kolu başkanı ve yönetim kurulu üyesi sıfatıyla görev yaptı. Diyanet, Şer‘iyye, Evkaf, İrşad ve Kânûn-ı Esâsî komisyonlarında çalıştı. 5 Mayıs 1953’te vefat etti.

SURİYE MİLLÎ MARŞI’NIN YAZARI HALÎL MARDAM BEK KİMDİR (1895-1959)

Şam’da doğdu. Lala Mustafa Paşa’nın soyundandır. Babası âlim bir zat olup Hz. Peygamber’in soyundan gelen annesi, Şam Müftüsü Mahmûd el-Hamzavî’nin kızı Fâtıma Hanım’dır. Halîl Mardam on beş yaşında iken babasını, birkaç yıl sonra da annesini kaybetti.

Mahalle mektebinde başladığı ilk öğrenimine el-Melikü’z-Zâhir İlkokulu’nda devam etti. Üç yıl sonra girdiği idâdîde okurken özel dersler de aldı. Abdülkâdir el-İskenderânî’den sarf ve nahiv, Şam Müftüsü Muhammed Atallah el-Kesm’den fıkıh ve Bedreddin el-Hasenî’den hadis okudu.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nden ayrılan Suriye’de Arapça resmî dil olunca, Türkçe olan bazı resmî kayıtları Arapçalaştıracak ve yazışmaları Arapça olarak yapacak görevli yetiştirmek üzere kurulan Dîvânü’r-resâili’l-âmme’ye mümeyyiz tayin edildi. (1918).

Türkçe de bilen Halîl Mardam Bek ayrıca yeni devlette görev alacak memurlara Arapça öğretilmesi konusunda çalışmalar yaptı.

İŞGALCİ FRANSIZLARA KARŞI MÜCADELE

1920’de Suriye’yi işgal eden Fransızlarla mücadeleye başlayan Mardam, şiir ve yazılarıyla halkı Fransızlara karşı ayaklanmaya çağırdı. Yayınladığı dergi 9. sayısından sonra Fransızlar tarafından kapatıldı.

Hakkında gıyabî tutuklama kararı çıkarıldı. Önce Lübnan’a, ardından İskenderiye’ye gitti. Londra Üniversitesi’nde üç yıl İngiliz edebiyatı öğrenimi gördü. Af kanunu çıkınca 1929’da Şam’a döndü.

Aynı yıl el-Külliyyetü’l-ilmiyyetü’l-vataniyye’de dokuz sene devam edecek olan Arap edebiyatı hocalığına başladı.

El-Mecmau’l-ilmiyyü’l-Arabî’nin genel sekreterliği ve başkanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Irak nezdinde Suriye büyükelçiliği yaptı. 1958’de Sovyet Bilimler Akademisi muhabir üyeliğine kabul edilen Halîl Mardam 1959 tarihinde Şam’da vefat etti.

BİRLİK VE DAYANIŞMA

Millî konularda halkı isyana çağıran, Fransızlar’a karşı mücadeleye, birlik ve dayanışmaya teşvik eden, zulüm ve haksızlıkla mücadele eden şiirler ve yazılar yazan önemli devlet görevlerinde bulunmuş Türk kökenli Arap bilim ve sanat adamıdır.

İki ülke halkının kültür mirası ortaktır.

Önemli olan bu birikime sahip çıkmak ve daha da büyük güzellikler yaratacak yolları birlikte inşa etmektir!
2025 yılında bahtımız şen ve emperyalizme karşı birlikten yana olsun.

Suriye Atatürk Türkiye Şam Vatan Partisi