01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İki Genelkurmay Başkanı -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

TSK’nin tarihinde görülmemiş bir olay meydana gelmekte “Nemrut Mustafa Divanı’na” benzeyen bir özel yetkili mahkeme Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı’nı “TSK içinde örgüt kurduğu ve yönettiği savıyla” ömür boyu müebbet hapse mahkum etti. Eğer AB’nin baskısıyla TCK’dan idam cezası kaldırılmasaydı bu kararın ne olacağını biliyorsunuz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ henüz 2’nci Başkan iken merhum dostum Coşkun Kırca (eski milletvekili ve büyükelçi) şöyle anlatmıştı:

“-İlker Başbuğ Paşa’ya dikkat et! Kendisi İngilizceyi ve Fransızcayı gayet iyi konuşan, dünya olaylarına objektif ve dürüst bakan demokrat ruhlu bir paşadır ve umarım ki yakında genelkurmay başkanı olarak memlekete çok büyük hizmetlerde bulunacaktır.”

Uyumluydu

İlker Paşa ile karşılıklı konuşmamız mümkün olmadı ama Coşkun Kırca ağabeyin sözlerine değer verdiğim için Paşa’yı dikkatle izledim. Kara Kuvvetleri’nde başarılı hizmetlerini gördüğümüz bu Orgeneral K.K.K olarak ve genelkurmay başkanı atandıktan sonra -atamayı bakanlar kurulu yaptı onayı cumhurbaşkanı verdi.- 2 yıllık görev süresi boyunca hem başbakan hem de cumhurbaşkanıyla çok uyumlu bir çalışma grafiği çizdi. O kadar uyumluydu ki hukuka bağlılığından ve adalete inandığından yasaların emrettiği tüm hususları yerine getirirken, bence hataların en büyüğü olan devletin en gizli evraklarının bulunduğu ve üzerinde üç ay resmi bulunan odayı bile iktidarın emriyle yargıçlara açtı. Şimdi müebbete mahkum edilen İlker Başbuğ olup bitenlere inanamıyor ve TSK’nin geldiği hale içi yanarak yeni Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e sesleniyor:

“Unutulmasın ki; Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanıdır. Kurumsal olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yöneltilen haksız, asılsız ve ağır saldırılara karşı da kurumunu korumak zorundadır. Bugün, genelkurmay başkanlığı makamında oturan komutan, verilen bu kabul edilemez karar karşısında, kurumsal sorumluluğu gereği olarak, Sn. Başbakan’ın da kabul etmeyerek tepki gösterdiği bu konuda, devam eden sessizliğini sürdürecek midir?”

Necdet Özel Paşa’yı da tanımam. Onu da emekli Orgeneral Necati Akgün’e sormuştum, bana şöyle tanıtmıştı:

“-İyi çocuktur, komando subayıdır ve benim yanımda çalışmıştır.”

Ek bilgi olarak bazı kaynaklardan da şunları öğrendim; Necdet Paşa NATO’da hizmet görmemiş -bu kendisi hakkında olumlu bir nokta- ancak Amerikalılar tarafından Avrasya sorunlarıyla ilgili çalışmalarda kullanılmış başarılı bir subay.

Paşa’dan Paşa’ya

Kim ne derse desin Orgeneral Necdet Özel, TSK’deki istifalar nedeniyle jandarma genel komutanlığından genelkurmay başkanlığına kademeleri atlayarak geldi. Onun AKP yanlısı ve mütedeyyin bir tarafla ilişkileri olduğu söylenir. Olabilir. Özel Paşa muhtemeldir ki Org. İlker Başbuğ’un yakın bir silah arkadaşıdır. İlker Paşa’ya Fikret Bila aracılığıyla dolaylı yoldan verdiği yanıt da ilgi çekici. Kendisinin değil sanki Genelkurmay karargahının açıklaması gibi. Bu beni hayli üzdü. Bu yazışmalar komutanla komutan arasında olmalıydı. Fikret Bila’nın kaleminden çıkan sözler şöyle:

“Genelkurmay Başkanı’nın kamuoyuna açıklama yapmamış olması, sustuğu anlamına gelmez. Dışarıdan sessiz görünebilir ama hemen her gün bu konuya mesai ayırmış ve yetkili muhataplarıyla yaptığı resmi ikili görüşmelerde de İlker Paşa başta olmak üzere komutanlara yöneltilen suçlamaların kabul edilemez olduğunu, uzun tutukluluğa çare bulunması gerektiğini hep yüksek sesle söylemiştir. Siz sanıyor musunuz ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Sayın Başbakan’ın İlker Paşa’yla ilgili olarak yaptıkları açıklamalarda Özel Paşa’nın iyi ilişkilerinin ve verdiği bilgilerin hiç payı yoktur?

“Özel Paşa samimiyetle her fırsatta duyduğu derin üzüntüyü yansıtmış; bir Genelkurmay Başkanı’nın terörist ilan edilmesinin, TSK’nın terör örgütü olarak gösterilmesinin kabul edilemeyeceğini yüksek tonla devlet katında sık sık dile getirmiştir.”

İşte size iki genelkurmay başkanı. Biri kendini milletine adadı ve “kararı millet versin” diye bağırarak cezaevine kapatılıldı, belki de bu muameleye maruz kalan dünyanın ilk genelkurmay başkanı. Diğeri ise AKP’nin ve Erdoğan ile Gül’ün bir dediğini iki etmedi. Bu arada TSK’nın düştüğü hazin durumu görmektense, eleştirmektense susmayı yeğleyen ve neden sustuğunu da bu pek de nazik olmayan yolla İlker Başbuğ’a bildirdi.

Tarih yazdığımız için Genelkurmay Başkanı bizi affetsin ama gerçek bu ve iki genelkurmay başkanı arasındaki fark o kadar net ve açık ki.