23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İki kitap

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

Kitaplarımı tek bir yayınevinde toplamak istediğim şu günlerde farkına vardım H2O Kitap Yayınevinin.

Farklı bir yayın anlayışları var. Bir yazara bütünüyle sahip çıkıyorlar. Geçmişini, eski yapıtlarını unutturmuyorlar. Eş dost aracılığıyla değil, kitaplarını inceleyerek tanıdım bu yayınevini. Önceliği edebiyat... Yeni ve eski yazarlar yan yana... Daha önce bu köşede sözünü ettiğim İlhan Tarus’un Kasabanın Ruhu, bana göre bizde kasabayı başarıyla anlatan çok az sayıda romandan biridir. Yıllar önce tefrika edildiği gazete sayfalarında unutulup gitmişken, kitapçı raflarına çıkması bir yayıncılık olayıdır. Edebiyat severlerin gözünden kaçmamalı. Yakın dönem klasiklerinin yanı sıra yeni yazarlardan da çok güzel romanlar, öyküler okudum bu yayınevinden.

Murat Erşahin’in Mümkünse Sıra Başı Olsun Lütfen elimden bırakamadığım güzel bir öykü kitabı. Yazarın sinemayı iyi bildiği belli. Deneme, öykü, söyleşi, mizah, aforizmalar… Hepsinin harmanlandığı hoş bir biçemle yazılmış öyküler bittiğinde, yenilerini aradım. İyi kitap böyledir, yenilerini, benzerlerini okuma arzusu uyandırır.

İki kitap - Resim: 1

Size öykü artık değişti dedirten öyküler... Ama öyküden kopmayan, bir yanıyla hep öykü olduğunu anımsatan metinler. Sait Faik, sanki Adalar’ı bırakmış da Moda’lara gelmiş gibi… Moda sokaklarında, dükkânlarında dolaştırıyor bizi. Başka yazarlara sık sık göndermeler yapılıyor. Filmlere de bol gönderme var. O filmleri önce hayatın içine, sonra öyküye sokmak kolay değil. Çok ustaca yapıyor yazar bunu:

“Süregelir sıkıntı ve alır başını gider arada… Yaz sonları böyledir genelde, yaralarlar insanı. İki minik gamzeyle beliren mutluluk, yerini oturaklı bir hüzne bırakır… Annie Hall’ün romantizmi gibidir yaz akşamlarının özeti. Aşklar, kayıplar ve kaygıların mevsimi Eylül başlarken, yine Woody Allen koşar imdada. Carlo Di Palma’nın kamerasıyla Eylül’ü duyumsatır bize. Verilip tutulmamış sözler, aranmamış telefonlar, saklanmamış mektuplar…” (s. 67)

İki kitap - Resim: 2

Kesik, kısa cümleleri güzel kullanıyor Murat Erşahin. Ayrıntılar önemlidir öyküde, bu öykülerde ayrıntının da ayrıntısı var çokça. Sokakta, vapurda, durakta her zaman karşılaştığımız, içinden geçtiğimiz, ama dışında kaldığımız, çoğu zaman görmeden geçtiğimiz ayrıntılar:

“Yaşlı kadının hemen yanında oturan genç kızın tırnaklarıyla oynamasını izliyor. Kız, alışkanlık edinmiş, tırnaklarıyla oynamayı. Asabi bir kız. Sonra bir anda salonun kapısı açılıyor. Yanında küçük, şirin bir oğlan çocuğu, elinde kâğıt mendiller genç bir kadın giriyor içeri. Dinleyen dinliyor, dinlemeyen denize bakıyor. Bozukluk arayanlar, mendil kalsın diyenler, kötü kötü bakanlar bile var kadına. Çocuk da o kötü bakanı fark edip kötü kötü bakıyor.” (s. 28)

Bu öyküleri kimin okumasını isterdim biliyor musunuz? Mahmut Makal sağ olup da okusaydı keşke. Eş dost toplantılarında Bedri Rahmi’nin “Herifçioğlu Sen Mişel’de koyvermiş sakalı” diye başlayan şiirinin okunmasından çok hoşlanırdı Makal. Yarım yamalak, eksik okunmuşsa, Paris’te yaşanmış o olayın öyküsünü de anlattıktan sonra bir de kendisi okurdu. Biçemleri benzemese de Mahmut Makal adının geçtiği şiire gönderme yapılan bu öyküleri çok severdi.

***

Aynı yayınevinden size önereceğim ikinci kitap N. Cemal’in Köz adlı romanı. Sinema gibi vurucu bir olayla başlıyor Köz. Hâlâ belleklerde olan Zonguldaklı maden işçilerinin yürüyüşü konu ediliyor. O günlerde gazetelerden okuduğumuz büyük yürüyüşü içerden gösteriyor. İçerde olup bitenleri öğreniyorsunuz. Kahramanları 12 Eylül’ün hışmına uğramış işkencelerden geçmiş militanlardır. İşkenceciler “konuşsana!” bile demiyorlar. İşkencenin de ayrı bir dili var. O dille yazılmış acıklı sahneler... En iğrenci de kurbanların otomobil tekerine çırılçıplak yerleştirilmeleri. Hiçleştirme seansları… Kadın tüccarlarının eline düşmüş Ayfer ile Ahmet’in aşkı, ilgiyle okutuyor romanı. Efrahim Usta’nın bilgece öğütleri, hiç öğüt sevmeyenlerin bile hoşuna gidecektir.

Geçtiğimiz günlerde bu iki kitabı severek okudum.